Radyo, televizyonun olmadığı dönemlerde akşamları nasıl vakit geçirirlerdi insanlar? Hiç düşündünüz mü neler yaparlardı? Hatta soğuk kış gecelerinde kalorifer olmayan evlerde nasıl ısınırlardı? Belki bir çoğunuz büyüklerinizden dinlemişsinizdir neler yaptıklarını. Biz anlatmazsak, kuşaklar arası mesafe açıldıkça unutulacak belki de o dönemler.
Sizce kış geceleri kaçta başlar? Hafta içi, hafta sonu fark ediyor olabilir sizin için. İşten çıkıp, alışveriş yapıp eve gelmeyle başlar belki sizin için, belki de yemek yiyip, işlerinizi bitirdikten sonra. Çocukların ödevi, bitirilecek işler derken belki de vaktiniz kalmıyordur başka şeylere… Biz keyif yapabildiğiniz akşamları düşünelim. Neler yaparsınız? Birlikte çay kahve içme, film seyretme, aile oyunları, dijital oyunlar oynama… Listeyi uzatabiliriz biraz daha. Sohbet edip, birbirinize, çocuklara hikaye anlattığınız oluyor mu? Uyku saatlerinde belki okuyorsunuzdur. Oysa bir zamanlar aileler için çok sıradandı. Geniş aileyle yaşanan evlerde çocuklar büyüklerin hikayelerini dinlerdi. Düşünüyorum da belki de o yüzden daha güzel hikaye anlatıyorlardır. Şimdiki gibi “hikaye anlatıcılığı” eğitimi de almıyorlardı. Onlar da dinleye dinleye öğreniyorlardı hikayeleri. Belki de her ailenin kendine göre bir tarzı, hikayeleri vardı ve nesiller boyu aktarıla aktarıla günümüze geldi ve yavaş yavaş kesintiye uğruyor.
Neler mi anlatılırdı o uzun gecelerde? Hikayelerin bir kısmında doğa üstü olaylar geçer, doğa üstü kişiler kahraman olur. Nedense bu hikayelerde anlatılanlar hep birileri gördü, birileri yaşadı şeklinde olurdu. Şimdiki gibi yaş sınırı da yok hikaye dinleyenlerde. Bazen de amaç zaten çocukları korkutmak. Neler amaçlanırdı çocukları korkuturken? Gece dışarıya çıkılmasın, ıssız yerlere gidilmesin istenirdi sanırım. Tıpkı “İncirden düşen ölür” dedikleri gibi. Kaygan olan ağaca tırmanırken dikkatli olmayı biraz fazla korkutarak dikkat çeken bir atasözü. Düşmüşlüğüm var ve hayattayım. Geçersizliğini kılmak için mi yaptım acaba? İç Anadolu’da “Eşekten düşer ölür” cümlesini duyduğumda anlamıştım her yörede çocukları tehditlere karşı korumak için geliştirilen sözleri. Gelelim gece dinlenen korku hikayelerine… O hikayeleri dinleyip halen daha korkan büyükleriniz var belki de çevrenizde. Herkes aynı şekilde etkilenmiyordu elbette, keyifle dinliyorlardı. Bir kısmı için belki de travmatik sorunlara bile neden oluyordu. O korkuların çocuklukta yaşattığı sorunlar belki de halen devam ediyor olabilir. Aynı evde, aynı bahçede, evlerin damlalıklarda, su kenarlarında, karanlıkta kendilerini tehdit altında hissediyor olabilirler. Aynı yerlerde hikayeleri dinlemeden büyüyenlerde ise o korkular yok. Hikaye dinlemeyi, anlatmayı sevdirenler o geceleri güzelleştirenler.
Hikaye anlatmanın, çocukları korumaya çalışmanın güzelliği yanında korkular da yerleşmiş miniklerin bir kısmında. Biz yine de güzel hikayelerin anlatıldığı geceler olarak düşünüp, o güzel hikayeleri nesilden nesile aktaralım.
İncir ağacından düşen ölür mü?
İlknur ÇOLAK
Yorumlar (2)