Sevgili dostlar,
Yağan yağmur, dökülen yapraklar sonbaharın işaretlerini çoğumuz için verdi. Eylül okulların açılması yeni telaşlar demek bizim için, geçen yıl yaşayamamıştık bu duyguyu. Bu yıl biraz tedirginlikle de olsa çocuklar eğitim hayatına başladı. Evler sessizleşti biraz. Kimi evlerde kış hazırlıkları başladı, çarşı pazar fiyatları almış başını giderken. Salçalar, turşular, dondurulmuş sebzeler, reçeller yapılıyor… Kış hazırlıkları devam ederken bir yandan da yine karantina olur mu acaba huzursuzluğu var içimizde. 

Covid 19 salgınının başladığı günden beri en serbest dönemlerimizi yaşıyoruz. Aşı olanlar için maske takmak dışında yasaklı olan çok bir şey kalmadı. Aşı olmayanlar içinse sınırlamalar devam ediyor bazı alanlarda. Aslında uzman olmadığım alanlarda yazmak istemem, her konunun uzmanı yazsın isterim. Bugün sizinle paylaşacaklarım çalışma konularımdan değil, yaşadıklarımdan birkaç kesit. Aşı ve Covid19 ‘la ilgili konuşanların büyük bir kısmı konu uzmanı değil ve kendilerince yorumluyorlar. Konu uzmanları gereken açıklamaları yapsa da bazen konuşulanlar sadece bilimsel veriler oluyor, günlük hayattaki uygulamaları konuşulmadığı için anlaşılamayabiliyor. İlgisi ve bilgisi olmayanlar konuştukça insanların kafası da bulanıyor. Benim gibi pek çok kişi de deyimi yerindeyse zıvanadan çıkıyor.

Konuşulanlardan, sosyal medya paylaşımlarından bir kısmı aşı olan madem hasta oluyor, niye aşı oluyoruz? Aşı niye korumuyor? Bazı kişiler niye daha çok hastalanıyor? Size bunu Covid19’dan sonra öğrendiklerimizle anlatmayacağım. Çünkü biliyorum ki; pandemiden sonra yapılan açıklamalara karşı şüpheleri var hala bir grubun. Bundan 10 yıl kadar önce doktorumun önerisiyle Hepatit B aşısı oldum. İki dozunu da yaptırdım. Sonrasında doktorum “Koruyucu olmuş mu diye antikor baktırmamız lazım” dedi. Test yaptırdım, antikor seviyem maalesef yükselmemiş. Sonra araştırdım ki; Hepatit B aşısı olan kişilerin yaklaşık %1 ‘i (Hatırladığım rakam bu, farklı olabilir) antikor üretmiyormuş ve hastalığa karşı bağışıklık kazanamıyormuş. Sonra doktoruma sordum o da onayladı, “Bazı kişilerde olabiliyor bu durum ve sen dikkat etmeye devam et” dedi. Bu arada benzer durumda olan kişilerde 3. dozun yapıldığı ve bazı kişilerin 3. Dozda bile antikor üretmediğini de öğrendim. Çok farklı gelmedi size değil mi? Son günlerde konuştuklarımızdan pek farklı değil. “Neden bazı kişiler antikor üretmiyor?” diye araştırdığımda ise bağışıklık sistemimizle ilgili olabileceğine dair yayınlar okumuştum. Şimdi de Covid19 aşıları için koruyuculuk oranları açıklanıyor. % 95 deniyor mesela. Yani 100 kişiden 95’i korunuyor. 5 kişi hasta olabiliyor. Bu beş kişi antikor üretmemiş olabilir. Antikor testi yaptırmıyoruz ve hangimizi aşı koruyor bilemiyoruz. Çok masraflı ve tekrarlanması gereken testler. Hastalık geçirenler de aynı oranlarda antikor üretmiyor. Bu nedenle maske takmaya, mesafemizi korumaya devam ediyoruz. Hayatımıza devam etmeyi de unutmuyoruz tabii ki… Kaçıp, saklanarak sosyal izolasyon uygulamak da ruhsal dengemizi bozabiliyor.
Bir gruptan da duyuyorsunuzdur “Benim bir hastalığım yok diye maske takmıyorum, hasta olsam da iyileşirim” gibi sözler. Elbette hasta olanlarımızın büyük çoğunluğu iyileşecek. Ölüm oranlarının çok düşük olması sevindirici ama ne yazık ki öldürücü de Covid19… Bu kişilere sorun “Düzenli doktor kontrolünden geçiyor musunuz diye? Çoğu “Yok, bir şikayetim yok ki” diyecek. Şikayeti olmadığı halde hasta olanları hepiniz görmüşsünüzdür. Mesela seneler önce annemi doktora götürmüştüm. Göğüs hastalıkları uzmanı olan hoca anneme belirtilerini soruyor, konuşuyor. Nefes testi yapıyor, kontroller yapıyor, benim kafamda soru işaretleri dolaşıyor ama bir şey demiyorum. Sonra bir kontrolünde doktora “Bende de benzer şeyler var ama çok koşturuyorum yorgunluktan oluyor sanıyorum” demiştim. Sonra nefes testi yapıldı astım teşhisi kondu. Bir kısmımız en küçük belirtiyle doktora gider, tedavi olur. Zaman zaman hastalık hastası deriz, zor bir durumdur bir kısmında hastalık yoktur, bir kısmının da hastalıkları bilinir. Bir kısmımızsa belirtileri fark etmeyiz, fark etsek bile önemsemeyiz, erteleriz. Sonra hastalık ağırlaşır. Yani diyeceğim o ki; kontrollerden geçmemişsek bende, eşimde, annemde babamda hastalık yok, bir şey olmaz demeyin. Bunları anlatırken karamsar olmayı asla önermiyorum. Her şeye kötü yanından bakıp, ruh sağlığımızı da bozmayalım. Rasyonel bakış açımız olsun, aşırı iyimserliğe, kötümserliğe gitmeden yapabileceklerimizi yapalım.

Soğuk kış günleri yaklaşırken kapalı mekanlara çekilmeye başlayacağız. Biraz daha dikkat edeceğimiz günler gelecek. Bu arada okuduklarımıza, dinlediklerimize dikkat edelim, doğruluğundan emin olmadıklarımızı da paylaşmayalım. Komplo teorileriyle bugününüzü çalmasınlar. Kış hazırlıkları sadece mutfakta kalmasın, kafamız da hazır olsun bedenimiz de...
Sağlıklı geçireceğimiz bir kış diliyorum…
Sevgiler…