Hayat neler öğretiyor bize hiç düşündünüz mü? Hatırladıklarımız, hatırlayamadıklarımız ne kadar çoktur. Kalkıp yürüyebilmek bir yaşında yaptığımız en büyük devrimimiz hatırlayamadıklarımızdan, yürüyebilecek fiziksel güze sahip olan şanslılardansak. Düştüğünüzde kalktığınız zamanları hatırlıyor musunuz? Kaç kez oldu bilemeyecek kadar çok belki de. Hatta eliniz, diziniz, kolunuz yaralandı belki, belki de kırıldı. Belki canınız yandı ağladınız, belki de acınızı içinize atıp dişinizi sıktınız. Hiç düşmedim diyen var mıdır el üstünde tutulanlardan? Ya zorluklar karşısında düştüğünüzde?
Nefes almaya devam ettiğimiz sürece zorluklarla mücadele etmeyi de öğreniyoruz. İlk elinizden tutan kimdi? Daha kendinden emin ayakta kal diye elinizi yavaş yavaş elinizi bırakanı hatırlıyor musunuz? Belki de hala mücadele ediyorsunuz ayakta kalabilmek için. Mücadele hiç bitmiyor değil mi? Hele salgından sonra mücadelemize mücadele eklendi. Alt üst olmadı mı hayatımız? Hastalıkla, işsizlikle, yalnızlıkla, umutsuzlukla mücadele ettiniz belki de…
Aşıyla birlikte bulutlar açılmaya başladı hayatımızda. Geçen yıl olabilir dediklerimiz yavaş yavaş gerçekleşiyor. Evlerden çıkmaya başladık, hayatımıza kaldığımız yerden devam etmeye çalışıyoruz. Kimimiz sarıldı hayata, kimimiz sürekli şikayet ediyor. Acı çekenler midir en çok şikayet eden? Her zaman öyle değildir bilirsiniz. Bazen olumsuzlukları daha çok görmeyle ilgilidir. Birey kendi dünyasını karartır, çevresindekilerin de… Belki de o kadar karanlık değildir dünyanız biraz düşünün? Bu satırları okuyorsanız kovid19’dan dolayı hayatını kaybedenlerden değilsiniz, okuyacak bir bilgisayar ya da telefonunuz, gören gözleriniz, tutan elleriniz var. “Buna mı mutlu olacağım?” diyorsanız düşünebilme kapasiteniz de var. Biraz da araştırmacı gözlerle bakın dünyaya, mutluluğu görüyor, duyuyor, kokluyor olabilirsiniz.
Mutlu olmak için şartlarınız mı var? Belki koyduğunuz şartlar mutlu olmanızı engelliyor unutmayın. Aylardır göremediğiniz bir yakınınızı görmüş, birlikte bir çay içmişken siz bunun mutluluğunu fark edemediniz mi yoksa? Hep şikayet mi ettiniz O’na? Unutmayın belki O’nun mutluluğuna da engelsiniz. Unutmayın mutluluk kadar mutsuzluk da bulaşıcı. Siz mutluluğu bulaştıran olun. Mutsuzluklarınızı, şikayetlerinizi benimle konuşun.