Merhabalar sevgili hemşehrilerim,
Kuruluşuna tanıklık ettiğim, çalışmalarını takdir ettiğim memleketimin haber sitesinin büyüyüp geliştiği bu günlerde, buradan sizlere “merhaba” diyebilmenin mutluluğunu yaşıyorum.
“Büyüyünce Çayeli’nde yaşamayacağım” diye başlayan yolculuğum beni memleketimden uzaklara götürdü ve uzaklarda yaşamaya devam ediyorum. Bir yanım ise; hep bu düşüncem için memleketimin bana kırılmış olabileceğini hatırlatır, faydalı olmaya çabala der. Küresel bir salgın yaşarken; aslında birbirimizden çok uzak olmadığımızın ve birlikte başarabileceklerimizin de farkında olacağız belki de. Çin’de ortaya çıkan bir hastalık yayılarak, bütün dünyayı kasıp kavuruyor. Birbirimize çok uzak değiliz yani. Hastalık da çabuk yayılıyor, iyilik de, kötülük de. Pek çok derdimiz ortak. Mesafeler artık kısalıyor seyahatlerle derken, hastalığı da taşıdık bu seyahatlerle ve küresel oldu. Çaresi için bütün bilim adamları çabalıyor, teknolojiyle de birbirimize uzak olan mesafeyi kısaltıyoruz, sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz.
Sevdiklerini kaybedenler, işini kaybedenler, maddi sıkıntı çekenler bir yana gece gündüz demeden çalışıp, çabalayan sağlık çalışanlarımız, eczanelerimiz, güvenlik güçlerimiz, gıda tedarik zincirinde olanlar, ulaşım ve lojistik sağlayanlar, denetleyenler, destek olanlar var. Özellikle büyük şehirde evde izolasyon sürecini yaşayanlar sıkıldı, memleket özlemi arttı. Görüntümüz, sesimiz, yazdıklarımız memleketimize ulaşırken, gitmek isteyip de gidemeyen pek çok kişi oldu. Tersine göçü tetikler mi acaba korona günleri? Yaz dönemi için talep çok olacak ve havaalanının tamamlanmasıyla daha da hareket kazanacak Çayeli. Şu dönem ışınlanabilseydik pek çok kişi orada olurdu eminim buna. Çay toplamak için gelecekler, bahçeli evlerinde, köyünde rahatça gezebilmenin hayallerini kuranlar oldu iki aydır. Umarım çay toplama konusunda sıkıntı yaşanmaz. Eğer sıkıntı yaşanmazsa, yurtdışında çay toplamaya gelmelerine gerek kalmaz belki de ilerde. İşsizlik sıkıntısı varken çay toplamayı reddetmek çok anlaşılır gelmiyor ama, çay toplamayı bilen biri olarak anlayabiliyorum. Otunu temizle, yağmur çamur topla, taşı, sat. Göründüğü kadar kolay bir iş değil. Getirisine bakınca ülkemizin pek çok bölgesindeki işçilik ücretlerine göre çok yüksek ücret ödeniyor. Bölgemizde toplama çay dışında da işçilik ücretleri yüksek. Yapılacak iş çok, yapan az olunca bu da ücrete yansıyor. Umarım farkında olanlar olur ve kazananlar bölgede yaşayanlar olur.
Çay konusunda teknolojiyi de geliştirmeye çalışıyoruz ama yeterince ilerleyemedik. Teknoloji diye sunulan yabancı ot ilaçları son yıllarda gündemde. Artık ahırda beslenen inek olmayınca otlar çaylıklarda kaldı. Çocukluğumdan hatırlıyorum kadınlar ineklerine kuru ot yedirmemek için nerelerden ot ederlerdi. Şimdi beslenen inek sayısı o kadar az ki… Böyle olunca ot çay toplayan için sıkıntı ve mucize diye bir kimyasal sunuldu. Tarlada yaygın kullanılan ot ilaçlarının (herbisit) çay tarımında kullanımı yasak. Çayda kullanılmak üzere satışı da yasak. Ne yazık ki; farklı amaç için alınan yabancı ot ilaçlarını çayda kullananlar var. Umarım yasak olduğunu herkes öğrenmiştir ve artık kullanmıyorlardır. Bu yıl işçilikte sıkıntı olacağı için kullanım olacağından endişeliyim. Kimyasallarla mücadelen vaz geçsek ne güzel olur, güzel hemşehrilerim. Ayaklarımızla üstlerine basıp geçsek bile gübre olurlar toprağa. Artık inek gübremiz de yok çünkü. Toprağımızı, sularımızı kirletmeyelim. Türkiye’de tarım ilacı (bitki koruma ürünü/pestisit) kullanılmayan çok az alandan biriyiz, buna devam devam edelim. Yabancı ot ilaçlarını kullananları Çaykur’a, İl veya İlçe Tarım Orman Müdürlüğü’ne bildirelim.
Çayı toplamanın sıkıntısının yanında bir de virüse karşı tedbirli olmakla uğraşacaksınız. Belki çevrenizde kaybettikleriniz, hastalarınız da oldu, ne kadar sıkıntı çektiklerini biliyorsunuz. Bu da sizleri kaygılandırıyor olabilir. Bilmediğimiz bir hastalık, yaşamadığımız bir salgın ve belirsizlikler endişeyi artırır. Endişe, kaygı, korku, stres bağışıklık sistemimizi etkiler ve hastalığa kapı aralar. Endişe hissetmemek de iyi değil elbette. Endişelenmeyen kendini korumaz, çevresine de bulaştırabilir. Bu yüzden biraz endişe bizi canlı, tetikte tutar. Her akşam beklediğimiz dizi yok, Sağlık Bakanımızın vereceği rakamları bekliyoruz. O saatlerde ve ardından hastalık konuşulduğu zamanlarda endişe artabilir. Tansiyon yükselmesi, nabız artışı, hastalık belirtilerini kendinizde hissetme, sevdiklerinize bir şey olabileceği korkusu olabilir. Benzer durum pek çok kişide var, bu sizin zayıf olduğunuzu göstermez. Eğer çok etkileniyorsanız dinlemeyin, önerileri yapıp dikkat ediyorsanız virüs sizin kapınıza uğramaz. Sizin kapınıza virüs taşıyanlar gelebilir, onlara karşı da mesafenizi koruyun, eskisi gibi yakın olamayız, biliyorsunuz. Büyüklerimiz Çayeli’ne gelebilmek için gün sayıyorlar, özellikle onları koruyabilmek için daha dikkatli olmalıyız. Sevgimizi göstermenin farklı yollarını bulalım, arayalım, konuşalım, dinleyelim. Sosyal medyayı kullanamaz sandığımız pek çoğunun aslında neleri başarabildiğini görmüş olduk. Daha çoğunu öğretelim, sevdiklerinin, arkadaşlarının en azından görüntüsünü görebilsinler.
Hemşerilerinle sohbet edince satırlar uzayıp gidiyor. Çok uzun yazmak iyi değildir, okuyucu sıkar ve okumaz, tadında bırakayım ve diğerleri sonraki yazılara kalsın.
Sizler de sağlıkla, sevgiyle kalın…