Dr. Ali Rıza SAKLI

Tevfik İleri, henüz 22 yaşında yeni evli bir genç iken, eşine; “Biz önce vatanımızı, milletimizi seveceğiz, ondan sonra birbirimizi” demişti. (Yassıada Günlükleri s.14). Vatan ve millet sevgisinin bir insanda bu kadar baskın olmasına ender rastlanılabilir.

Bu yaklaşımın tam zıddı bir Alman Cumhurbaşkanı’nda görülür. 1969 yılında Almanya Cumhurbaşkanı seçilen Sosyal Demokrat Gustav Heinemann (1969–75), “Almanya’yı seviyor musunuz?” diye kendisine sorulduğunda; “Almanya’yı sevemem, ama ben karımı severim” demiştir.

Tevfik İleri, vatan ve millet sevgisi konusunda, düşüncelerini bilfiil hayata tatbik eden pür idealist bir insandır. Gençlik döneminden beri kalbinin ‘küt küt küt’ değil, ‘Türk Türk Türk’ diye attığını söylemiş, ömrünü sadece vatan ve millete hizmetle geçirmiştir.

Gençlik liderliği döneminde ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Reisi iken bazı önemli etkinliklere imza atmıştır. Bu etkinlikler arasında:

-Wagonli Hadisesi: Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı bir şirket olan Wagonli çalışanlarının Türklerle olan ilişkilerinde Türkçe değil, Fransızca kullanmaları karşısında, bunu protesto ederek onların Türklerle konuşurken Türkçe konuşmaları için kampanyalar düzenlemiştir.

-İstanbul’daki yabancı dildeki bazı mağaza isimlerinin Türkçeleştirilmesi için kampanyalar düzenlemiştir.

-Bulgaristan’ın Razgrat şehrindeki Türk mezarlığının tecavüze uğraması ve tahrip edilmesi üzerine, İstanbul’daki Bulgar mezarlığına çelenk ve çiçek koyarak, Türklere yakışır şekilde cevap verilmesini sağlamıştır.

Okulunu bitirdiğinde hocaları akademik kariyer yapmasını tavsiye ediyorlar. Tayinini İstanbul veya Ankara’ya aldırıp hukuk tahsil etmesini önerenler çıkıyor. Bunun üzerine; “Eğer bir de hukuk tahsili yaparsam Ankara’da vekâlette (bakanlıkta) alıkoyarlar. Hâlbuki idealim Anadolu’da hizmet etmek, vatanı bütün çıplaklığı ve yakınlığıyla görmektir” diyor.

İlk memuriyete başladığı ve evlendiği Erzurum’da geçirdiği 4 yılın en faydalı ve en zevkli kısmını Öğretmen Okulu’nda ders verdiği 6 aylık dönem olarak nitelemektedir: “Onlara en iyi Türk olmaya çalışmalarını ve her hareketlerinde her zaman bu en iyi Türk formülünü unutmamalarını söyledim” demektedir.

Kısa sürede öğretmenlik yaptığı öğrencileri gibi, evlatları da onun vatan ve millet sevgisi öğretisinden nasiplerini almışlardır. Bunu; “içindeki Büyük Türkiye ve Türk aşkını bizlere aşıladı, bizlere Türkiyemizi iyisiyle kötüsüyle sevmeyi, vatanımızı her şeyin üstünde tutmayı öğretti” sözleriyle ifade etmişlerdir. (Yassıada Günlükleri s.14).

Tevfik İleri gençlere şöyle hitap etmiştir:

“Aziz Gençler

Vatanperverlik duygularından mahrum, ahlâksız ve karaktersiz insanların ne kadar çok olursa olsun bilgilerinden ve sanatlarından nasıl faydası yok ve zararı varsa; bilgisiz ve sanatsız ve memlekete faydası olmayan, sadece sözde kalan kuru vatanperverliklerin de, hakiki vatanperverlikle alakası yoktur.”

Tevfik İleri’ye göre öğretmenin görevi bir millet yaratmaktır. Ebediyyen var olacak olan Türk milletinin bu varoluşu öğretmenin eseri olacağı gibi, karşılaşacağı felaket de yine öğretmenin görevini iyi yapmamasının bir sonucu olacaktır. “Çocuklarımıza mutlak surette Türk sevgisi, vatan ve millet sevgisi vermeye mecburuz” diyen İleri, Türk çocuğunun Türk’ü ve Türk’e ait her şeyi sevmesi ama başka milletlere düşman olmaması gerektiğine inanmaktadır. (Her Yönüyle Tevfik İleri, s. 140-141).

Tevfik İleri’ye göre; “Öğretmen, yüreği vatan ve millet sevgisiyle yanan ve yüreğindeki bu ateşle memleket çocuklarının kalbine bilgi ve vatan sevgisinin kıvılcımlarını akıtabilen insandır.” (Her Yönüyle Tevfik İleri, s. 142).

Gerek 1960 darbesi öncesinde gerekse darbe sonrasında Harbiye Orduevi’nde ve Yassıada’da da tutuklu iken eşi ve çocuklarına yazdığı mektuplarda:

-Eşine büyük bir aşk ve çocuklarına büyük bir sevgi ile bağlı olduğu,

-Allah’a büyük bir şükür ve teslimiyet içinde olduğu,

-Büyük bir vatan ve millet sevgisi ile dolu olduğu görülmektedir.

21 Haziran 1960 tarihli Yassıada’dan oğlu Cahit’e yazdığı mektupta; “Sevgili Cahit, senden çok memnunum, ileride daha da memnun olacağım. Senden şimdilik istediğim sükûn, vakar ve her zamanki gibi büyük vatan ve millet sevgisi ile vatanımız ve milletimizin selamet ve saadeti için duadır” demektedir.

30 Ağustos 1960 tarihli Eşi Vasfiye hanıma Yassıada’dan yazdığı mektupta:

“Bugün 30 Ağustos. Güzel bir hava ile ve ruhen her zamankinden daha ferah uyandım. Türk milletinin ve Türk ordusunun her sahada ve her zaman Mansur ve muzaffer olmasını dua ve niyaz ederek mektubuma başlıyorum. Allah daima Türk’ü korusun.”

22 Ekim 1960 Eşi Vasfiye Hanım’ın Tevfik İleri’ye mektubundan: “O kadar ricalarıma rağmen 15 dakika bir öğlen istirahatini kendine fazla gördün.  18 senelik memuriyet hayatında bir ay izin almadın. ‘Mühendislerin işinin bittiği zaman olmaz’ diyordun. Bunları yazmak nereden aklıma geldi. ‘Hata mı ettim’ deme sakın, asla öyle söylemek istemiyorum. Söylemek istediğim şey, acaba memleket aşkın, vazife aşkın, asıl aranması, yapılması lazım olan aşkı ve vazifeyi gölgeledi mi ki, bu kadar kuvvetli olduğun taraflarından vurulmak isteniyorsun. Allah’ın sevgilisi olduğun için, kendinden başkasına lüzumundan fazla bağlanmana tahammülü yok. Ne mutlu sana.”

10 Ocak 1961 tarihli Eşi Vasfiye Hanım’a Yassıada’dan yazdığı mektupta:

“Mektubunda çok güzel dua etmesini bilen gençleri görmekten duyduğun heyecanı belirtiyorsun. Canım benim, şükrolsun. Mensup olduğumuz millet, çok büyük ve şerefli bir millettir. Peygamberimiz, bir hadisinde, İslamiyet’in Türklerin elinde payidar olacağını söylemiştir. Bu, İslamiyet’le beraber Türklüğün de ebediyen, kıyamete kadar var olacağına en büyük işarettir. Böyle bir milletin gençliğinde elbette çok değerler görmek mümkündür. Allah şaşırtmasın” ifadelerine yer vermektedir.

18 Şubat 1961 tarihli Eşi Vasfiye hanıma Yassıada’dan yazdığı mektupta, Mahkeme’de yaptığı konuşmadan önem verdiği anlaşılan bir bölümü aktarıyor: “Diktatörlük bizim aklımızın kenarından geçmemiştir. Hem diktatörlük kim, biz kim. Biz 10 sene bu millete köleler gibi hizmet ettik.”

Ölümünden 24 saat önce, kendisini ziyaret eden Süleyman Demirel; “kendisini yatağın içerisinde hala her türlü ıstırabına rağmen vatan, millet, memleket diye çırpınırken gördüm” demektedir.

24 Eylül 1961, Tevfik İleri'nin Yassıada Mahkemeleri sonlandıktan sonra eşi ve çocuklarına yazdığı vasiyeti mahiyetindeki mektubu:

“Sevgili Vasfiyem, aziz yavrularım.

Size mal mülk, servet bırakmadım. Bütün hayatım boyunca bir tekaüdiye maaşı bırakmaya çalıştım. Tecelli eden Adalet onu da kuşa çevirdi. Ne yapayım, kader böyle imiş. Yalnız, size şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim. Siz de bununla iftihar edeceksiniz.“

Tevfik İleri, gerek gençliğinde gerekse kamu görevinde ve siyasi hayatında; antikomünist, milliyetçi, mukaddesatçı ve mefküreci kimliğiyle tanınmıştır. Hayatı boyunca bir hatası ve defosu olmayan, çizgisinde kırıklık ve zik-zak bulunmaya bir şahsiyettir.