Uzun zamandır yazdıklarıma ve onlara gelen yorumlarla ilgili eleştiri ve övgülerin genel de doğru okunup anlaşıldığı kanaati oluşmadı bende…
Maalesef her birimiz kafamızda oluşturduğumuz şablonlarla yazıyı okuyup ona göre hüküm verme telaşı içerisindeyiz…
”Okuru çok iyi okumadan yazanın yazdığı okunmaz “ prensibi her ne hikmetse her yazımda delik deşik ediliyor okuyucu tarafından!
Ülkemizde ki partiler ve onun liderlerinin birbirlerine hakaret ederek ve aşağılayarak yaptıkları siyaseti örnek alıp mı, vatandaş olarak aramızda ki diyaloğu kuracağız? Siyasetçilerin üslubu memleketin nasıl bir noktada olduğunu gösteren an acıklı tablolardandır, bunu hala anlamamış olanlarımız mı var acaba?
Fikirden çok didişmenin hâkim olduğu bugün ki siyasi ortamda, parti liderleri, bu ülkenin çözülemeyen meselelerinin mesuliyetini kendilerinde aramalıdırlar. Ama her birimiz bu sıkıntıların kaynağını kendimiz olmadığını düşünerek bizim dışımızda düşünce üretenlere hayat hakkı tanımaz olduk!
Bunları söylerken elbette bu durumun yan aktörlerini de unutmamamız lazım gelir…
Ülkemizde ki medya organları bu sıradanlığa taraf olmakta ya da işlerine öyle gelmektedir!
İş âlemi, kapalı kapılar arkasında başka, kamuoyunun önün de daha başka tavır takınmakta ve doğal olarak iktidarlara şirin gözükmek uğruna yapması gereken eleştirileri yapamamaktadırlar…
Sivil toplum örgütlerinin halı daha da içler acısıdır bu ülkede.
Çünkü onlar mutlaka siyasi bir partiye, bir cemaate ya da uzak diyarların köhnemiş dünya görüşlerine hizmetle ömürlerini sürdürürler. Üstelik bas bas bağımsızlık vurgusu yaparak halkın yanın da olduklarından dem vurarak bu görevlerini ifa ederler!
Ülkemizin iç ve diş meseleleri, idari ve toplumsal sorunları, her gün biraz daha kendine mevzi edinen terör örgütünün durumu ortada dururken, halkın seçtiği meclis hala bir hükümet kurabilmiş değil!
Partiler arasında dünkü meydanlarda ki çekişmenin seyri, bugün için başka bir boyuta evrilerek; şu parti bu partiyle, bu parti şu partiyle görüşsün hükümet kursun tarzında ki kısır fikir tartışmalara döndü…
Bu ülkenin yükselen değerleri arasında, adalet-eşitlik dürüstlük olmayınca; bugün ki geldiğimiz noktayı da yadırgamamak da lazım!
Ülke meselelerini parti taassubu haline getiren siyasetçilere ne anlatabilirsin ki?
Dün seçime girip meydan yerinde birbirlerine olmadığı şeyleri saydıran ama mili iradenin tecelli ettiği noktada ülkenin içinde bulunduğu durumu göz önüne alarak daha olumlu tavrın adamı olurlar değimiz siyasetçiler dün ki hallerine bile rahmet okutur hale gelmişlerse varın ülkenin halinin ne olduğunu düşünün!
Yanılıyor muyum bilmiyorum?
Eskiden günlük yaşantımızda karşımıza çıkan küçük-büyük olayları sanki daha kolay halledebiliyorduk. Gücümüz yeter yetmez ama meselelerin üzerine gitme kararlılığımız ve gayretimiz vardı. Bu bağlamda ben eski siyaset adamlarının daha fazla bir araya gelip kutuplaşmış olsalardı da ortak bir paydada buluştuklarını düşünüyorum…
Bu yaşadıklarımız gözümüzün önünden ışık hızıyla geçip gidiyor öyle yâda böyle…
Ülkemizin bir an önce temelleri sağlıklı olan bir hükümete kavuşması en büyük temennimdir. Fakat bu yaşadıklarımız iyimserliğimizi ortadan kaldırmış, birilerinin komplo teorilerle toplumu germe noktasında devreye girmiştir…
Geldiğimiz noktada artık hiç kimse ben merkezli bir hayatı bir başkasına ne dayatabilir nede uygulama alanı oluşturabilir. Siyasetçilerin bu bakış açısı beraberinde alternatif düşüncelerden uzak bir tutuma mahkûm etmiş siyasi ortamı…
Ülkemizin ve İslam âleminin, çok özelde hemen burnumuzun dibinde cereyan eden hadiselerin bugün geldiği noktanın ıstırabını ruhumuzda duyabilmek ve ufukta görünen daha büyük tehlikelere şimdiden önlem alabilmek siyasetçinin işidir!
1984 yılında üç-beş çapulcu diye küçük ve hor görülen bir avuç çapulcu; dün ve bugün, Ülkemizi idare edenlerin marifetiyle bir avuç olarak kalmak şöyle dursun; Anadolu coğrafyasının bir bölümünde şimdiden “zaferlerini” ilan etmiş ve asıl gerçek zaferlerini ilan etmek içinde BOP’un ( Büyük Ortadoğu Projesi) Orta Doğuda ki en büyük müttefiki olabilmişlerdir!
Onun için ipe un sermeye kimsenin hakkı yok bu saatten sonra.
Hükümetçe hükümet, değilse erken seçim diyorsanız bir an önce gereğini yapın, yoksa “çatırtılar gelen coğrafyamızın enkazı altında kalırız hepimiz!”
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…