Yıllar önce bir yazımda “Fetret Devri” benzetmesi yapmış ve demiştim ki;
“Bu fetret devrinin kolay kolay bitmesini de düşünmüyorum doğrusunu isterseniz; zira etrafındaki olup bitenlerden ders çıkaracak, teşhis ve tedaviyi uygulayacak olanların bana bugüne kadar hiçbir ümit ışığı verdiklerini söyleyemem doğrusu. Umarım yanılırım ve temenni ederim ki, yangın tüm ülkeye yayılmadan akıl ve feraset üstün gelerek en kısa zamanda “fetret devrinden” çıkabiliriz…” /11.07.2008 Fetret devri- Çay Haber/
Bu yazımdan yaklaşık iki yıl sonra meşhur referandum sürecinde bir kez daha “Fetret Devri devam ediyor” başlığıyla bir yazı daha kaleme almış ve demiştim ki;
“Sahip olduğumuz onca değerimiz, uydurulan ya da dayatılan “açılım safsatasına “ kurban edildi bu memlekette. Şimdi de kutuplaşmayı daha da derinleştirecek bir referandum sürecine girdik. Umarım sağduyu hâkim olur ve sağlıklı bir propaganda sürecinden sonra en hayırlısı neyse o sonuç alınır…
Bende yazıyı fazla uzatmadan bir kez daha ifade ediyorum ki “Fetret Devri devam ediyor.“ Önümüzde ki referandum oylaması bu devirden çıkmaya ne ölçüde katkı yapar hep beraber yaşayıp göreceğiz…” /12.07.2010-Fetret Devri devam ediyor-Çay Haber/
Ömrümüzü Ak Parti iktidarının hüküm sürdüğü güzel ülkemizde geçirirken birde “15 Temmuz Cunta ayaklanmasını” yaşadık 2016 yılının Temmuz ayında.
Ve ben bir kez daha “fetret devri” vurgusu yaparak demiştim ki;
Yaklaşık 14 yıl yaşadığımız “Fetret Devri” nihayet bitti diyebilmemiz için;
“Artık bu ülkenin insanı bundan sonra şunları düşünüp hayata geçirmelidir; kendisine dayatılan her türlü yönlendirmeyi, düşünmeden, sorgulamadan kabul etmek zorunda olmadığını farkına vararak, birilerin kendilerini kabul etmeye zorladığı gerçeklerine değil; dürüst ve objektif olmak kaydıyla ve içlerinde ki düşüncelerini sansürlemeden kendi inandıkları gerçeklerle meydan yerinde olmalıdırlar…
Şimdi size bu konuda tüyo vermek istiyorum!
Sayın Cumhurbaşkanının; “Cemaat konusunda çok büyük hatalar yaptık “Allah bizi affetsin!” ifadesinden yola çıkarak, bu defa kraldan çok kralcı olun ve şunu düşünün; Anadolu’nun en ücra köy, kasaba ve şehirlerinde yâda kamu kurumlarında iyi niyetle “paralel yapının” asıl niyetini bilmeden bu hareketin içinde bulunan insanları yargılarken çok daha dikkatli olun!..” /02.08.2016-Fetret Devri bitti mi?-Çay Haber/
Ak Parti tek başına iktidara geldikten sonra, özellikle 2007’den sonra iyice “Gülen cemaatine” her alanda teslim olmuş ve hepimizin bizzat şahit olduğu gibi bu tarihten 2016 yılına kadar geçen süreçte iktidarı rehin alan cemaat;
“Ergenekon, Balyoz, CHP’de Genel Başkan değişimi, MHP’ye kurulan kaset operasyonları, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları vb.” gibi olaylar yaşanmış ve ben de o tarihlerde belki de kimsenin ihtimal dahi verip yazıp konuşmadığı o günlerde “Fetret devri” benzetmesi yapmış ve yazmıştım!
Benim “Çözülme Süreci” diye ifade ettiğim Çözüm sürecinin yaşandığı sırada, 28 Şubat 2015 tarihinde, iktidar partisi AKP ve o gün ki gizli ortağı HDP’nin katılımıyla 10 maddelik “Dolmabahçe Mutabakatı” açıklandığı zaman, içinde yaşadığımız “Fetret devri” yeni bir döneme giriyordu!
Bu yeni dönemin baş aktörü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olmuştu!
Yukarda anlatmaya çalıştığım döneme dair en esaslı eleştirileri MHP ve onun Genel Başkanı Devlet Bahçeli yapıyordu ve ben yine o günlerde “Devlet Bahçeli haksız mı?” başlıklı makalemi yazmış ve Fetret devrinin bitmesini MHP’nin bir an önce iktidara gelmesiyle mümkün olabileceğini ifade etmiştim!
Fakat çok enteresan şeyler yaşamaya başladık!
Devlet Bahçeli 2016 yılına kadar olan süreçte Ak Parti iktidarının en ateşli muhalifiyken birden saf değiştirerek “iktidarın görünmez ortağı” oldu!
Ve tam on yol sonra; 2008 yılında benim “Fetret devri“ vurgusu yaptığıma paralel olarak 2018 yılında ülkemizde bir “Beka Sorunu” olduğunu kendi partisine gönül verenlere ve ortağı olduğu Ak partiye ve onun seçmenine de inandırdı Sayın Devlet Bahçeli!
1071’den sonra Anadolu Coğrafyasında yaşayan Selçuklu ve Osmanlı Türk Devletleri tarihi bir hakikat olarak biliyoruz ki; “fetret devirleri” ve “beka sorunları” yaşamıştır!
Selçuklu Devleti bu coğrafyada yıkılan ilk devletimiz olmakla birlikte, Osman Gazinin temellerini attığı devletle yeniden bu coğrafyada var olmuşuz ve tarihin kaydettiği en büyük cihan devletlerinden birisi olan “Osmanlı Cihan Devleti” ile dört kıtada hüküm sürmüşüz!
Osmanlı Devleti de maalesef aynı yıkılış sürecini yaşayınca, Kurtuluş Savaşı ile bu coğrafya da yeniden “Türk Hâkimiyeti” hayat bulmuştur!
İstanbul ve İzmir başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yeri işgal altındaydı ve bir avuç idealist insan, “Mustafa Kemal Atatürk” önderliğinde bu duruma karşı yapılması hemen hemen imkânsız olan her şeyi yapmış ve bu coğrafyada “yeniden bir kurtuluş hareketi” başlatmış ve başarılı olmuştur.
Türk Milleti üzerinde yaşamaya çalıştığı topraklarda tutunmak için dünden bugüne verdiği mücadelenin tarihi; Orta Asya bozkırlarından Viyana kapılarına, Hint Okyanusundan, Sibirya’nın içlerine, oradan Afrika’ya uzanan, uzun bir tarihi kesiti içine alır…
Bugün “yönetme zaafı” olanların iktidarda bulunmaları ve idare edilenlerin büyük bir çoğunluğunun da gelecek endişesi ile sessiz ve silik kalmaları sonucunda “fetret devrinin” devam ediyor olmasını yadırgamamak lazımdır!
Daha açık yazacak olursam; bu ülkenin insanı “insanca yaşamanın” çetin sorumluluğundan kaçarak sürekli topu taca atmaktadır!
Peygamber Efendimiz; “Emaneti ehline vermeseniz kıyameti bekleyin” Hadisi Şerifinden ilham alarak bende diyorum ki; “emaneti ehline vermezsek elbette “beka” sorununun da “fetret devri” nin de yaşanması ve devam etmesi kaçınılmaz olur!”
Bu yazdıklarımdan hala ikna olmayanınız varsa; bir zahmet Diyarbakır’da evlatlarını dağdan kurtarmak için HDPKK’nin kapısının önünde nöbet tutan annelere ve onları ziyarete gidip çaresizliğin resmini veren devleti idare edenlere baksınlar!
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…