Hatırlayınız!

Sayın Cumhurbaşkanı 15 Temmuz'un bir tarafıyla alçakça bir işgal girişimi olmasının yanında "ALLAH'ın bir lütfu olduğunu" da söylemişti. "Şerrin içinde hayrın olduğu", "her şerden bir hayrın doğduğu" düsturlarının da gereğidir bu aynı zamanda.

15 Temmuz;

FETÖ yapılanması konusunda ikna olmayanların gerçeği görmelerine,

FETÖ ile mücadelede etkin bir yöntemin oluşmasına,

ByLock başta olmak üzere örgütün yapısı ve işlemiş oldukları suçların ispatı açısından delillerin ortaya çıkmasına,

Ülkemizin, tehlikelere karşı milletçe direniş yapabileceğini tüm dünyaya göstermiş olmasına,

Milli birlik ruhunu tesis ile milli bir dayanışmaya,

Devlet içindeki zafiyetlerin tespitine ve tasfiyesine yönelik bir başlangıca,

Sistemin yeniden yapılandırılarak benzeri tehlikelere karşı önlem alınmasına vesile oldu.

15 Temmuz, her yönüyle gerçeklerle yüzleşmeye esaslı bir milat oldu.

İşte kısaca 15 Temmuz bu ve buna benzer birçok açıdan lütuftur deriz, diyebiliriz.

Sanırım birçok konuda olduğu gibi bu konuda da "lütfun" sınırları ıskalanmakta ve lütfun şükrü tam olarak eda edilmemektedir.

Aha işte gereğini bir başkasından değil kendisilerinden beklediğimiz bir hadise daha.

İzah edelim.

İşte Ahmet Hakan Yasin Aktay polemiği.

AHMET HAKAN-YASİN AKTAY POLEMİĞİ

"Ahmet kalemi aldı çıktı meydana.

Yasin kalmadı geri yer buldu çıktı divana.

Koş Hüseyin koş.

Davet et şaşırmışları belki gelirler imana."

Şimdi Ahmet Hakan medya üstadıdır. Lakin kendisiyle ilgili bir yazı yazdık.

Günahı ve uyanıklığı kısaca yaptığı işi kendine yakıştırır. Eminim nedameti de öyle.

Yasin Bey de bu camiada (artık hangi camia demek durumundayız) tanıdığımız bir becerikli şahsiyettir. Yelpazesi geniştir. Başta "tezkire" diye önemli bir işin başında olmuştur. Muhafazakarlık kavramına can verenlerdendir. Herkes tanır bilir yanı.

FETÖ'nün, Fetullah Gülen Hoca Efendi olarak tanındığı günlerden bir fotoğrafta da yer bulmuş kendine.

İyide bir yer yani.

Sağ yanı önemlidir yani.

Şimdi bu fotoğrafı Ahmet Hakan kullanarak kaba tabiriyle Yasin Bey'e çakmış.

Yasin Bey de döşemiş cevabı.

Bütün bu polemik kişisel bir şeyleri göz ardı etmeye yönelik bir taraf içermiyor diyelim hadi.

Hadi her zamanki gibi öyle olsun.

Aslında bu atışmalarda bizi çok ilgilendirmiyor.

Her insanın hatıraları vardır, dostlarına önermedikleri ve fakat kendilerinin de geri durmadığı hırsları nasihatleri vardır.

Erdem timsali görünüpte envai çeşit maydanozların akıbetleriyle doludur tarih.

Birisiyle fotoğraf çektirmenin ne tür bir suç olup olmadığı meselesi değildir elbet konumuz.

İsa'ya ya da Musa'ya yaranma konusunda maharetleri olanların Muhammet ile (sav) ilgili duruşlarıdır önemli olan

Ülkede paralel bir yapı oluşturmuş, şu an da terör örgütü başı olarak yargılanan birisiyle çok mutlu fotoğrafı olmak, fotoğraf sahibinin çok önemli bir görev ifa ediyor olması, milletçe nasıl anlaşılmalıdır?

Bizi ilgilendiren tarafı budur elbette.

Fotoğraftaki için ne anlam ifade eder?

Biz ne demeliyiz bu işe?

Fotoğrafı vermeme bilinciyle hareket edenlerle fotoğraf çektirmede yarışan mütebessimler arasında bir fark olmayacak mıdır?

Bu fark konusunda devletin ve milletin tasarrufu olmayacak mıdır?

Suç işleyenler cezasını çeker,hata edenlere de düşen ortalıktan çekilmektir.

Ya da tebessüm ettiğiniz fotoğraf, bir talihsizlik hatırası olarak mı kayıtlara geçecektir?

Bu tebessüm şehitlerin ruhlarını,gazilerin yaralarını sızlatmaz mı zannedersiniz?

Ar etmek insanı sürdüren bir hassasiyet olarak bizi test etmeye devam edecektir.

Muhterem ülkem Türkiyem sen çok yaşa!