İnsanlık diye bir hastalığa tutuldun dostum.
Şifası ölümden başka nedir ki?
“Elinin tersiyle”vur git.
Bir bardak suyla boğarlar seni.
Ağzın burnun kan içinde gördüm seni daha bu sabah.
Ayakları kan içinde Taiften ayrılıyor evrenin heybetiyle eşşiz sevgili insan.
Şerik tutmayın diye bir sır dökülüyor inci gibi dişlerinin arasından.
Belki diyor bir kişi çıkar belki..
Lanet kalkıyor yeryüzünden.
Ah duman kara duman sarıyor dört yanımızı.
Vazgeçtim uykulardan..
Hem urbalar terk ediyor bedenimi.
Terini ve kanını açıyor mübarek bir suyla.
İşte kıvamında bir sabah yeniden kıyama çağırıyor bizi.
Toprak alnımıza öpücük kondurmaktan vazgeçemesin yeter.
Ayrılık kurşunlarına misafirdir kalbimiz.
Özgürlüğü hapsedelim.
Saklayalım kendimizi.
Haset mahkeme kararlarını boşa çıkarmadan önce.
Telaşımızın izini sürüyor hain düşmanlar.
Dişinle dudağın arasındaki susam diyorum işte.
Abdestimizi tazelemeye kafi bir neden.
Ve atımızın eyeri güneşe uygun bir ahenk ister.
İyilik sırtımızda bir yük değil kanatlarımızdır bugün.
Gösterge farklarından elde edilen bir rızık
Mahrem gözler sunar bize.
Hadi boş ver artık bir tohum gibi kavuş toprağa
Siyah çekirdekler kızıla döndürür karpuzun içini ve yeşile dışını.
Bize hatırlatıyor yaşamdaki uyumu.
Taksitlerle sürdürüyoruz yaşamı.
Huzurla teslim ederiz ruhu yakalarsak vasatı.
Sevgi azalmış, şüphe sokaklarda kol geziyor.
Korkulardan korunaklı bölgeler inşa edilecek neredeyse.
Biz muhataplıkla cevap vermede isabetli bir yöne bakardık oysa.
Üzüm kokularının tembihinde muhabbetler kurardık..
İktisadi serüvenimizin adıydı Ahilik.
Kardeşlik yani bir rakibini gözeten işletmeyi nerde gördünüz sahi.
Ormanları ateşe verilen toprak altında ölüm saklayan kargaşa.
Anladım ki dost..Var git senin hastalığın bizi iyi edecek.