Yaylalara ilk çıkışımızdan yaklaşık üç ay sonra “Şemkehot Yaylasında” finalle taçlandırdığımız “Behur Yolculuğuna” ait anıların izleri hala yüreğimde sıcaklığını ve heyecanını taptaze muhafaza ediyor!
Doğrusunu isterseniz; benim gönlümde “Behur yolculuğu” eskiye özlemin mihenk taşlarından birisidir dersem hiç de abartmış olmam!
Orta Asya’dan uzun bir yolculuktan sonra geldiğimiz Anadolu Coğrafyasında ki Rize Kaçkar Dağları eteklerine getirdiğimiz bu kadim “Behur/Vartovor” geleneğimiz, yaylacılığın bitme noktasına gelmesinden sonra hayat bulmamaya başladı; bu durum beni gibi düşünenleri gerçekten çok fazla üzüntüye ve yaylalarımızın geleceği adına ümitsizliğe düşürmektedir.
Çocukluğumda yaylalara ait hafızama kazınan yaşadığım hatıraların en önemlilerinden olan “Şemkehot Yaylasına” Ağustos ayında yapılan ve “özleyenlerin özlediklerine kavuştuğu” kucaklaşmanın resmi olan “Behur Yolculuğunu” dilimin döndüğünce bir kez daha anlatmak isterim…
Evet, acaba kaçımız hatırlıyoruz bu ayda yapılan “Behur Yolculuklarımızı?” ; sormak ve cevap almak isterim!
Bu öyle bir yolculuktur ki; hakkıyla bir sahnesini bile anlatabilsem inanın bana bir köşe yazısına asla sığdıramam!
Şimdi bu yolculuğu; hayalime/şuuruma işlenen haliyle, olabildiğince özgün ve doğal cümlelerle anlatmaya başlayabilirim…
“Salerin Yokuşunu“ bilirsiniz?
Gelen Behur kafilesinin Şemkehot Yaylasından daha doğrusu “Şehitlik” dediğimiz ilk göründüğü yerden başlayalım Behur yolculuğumuzun anlatımına…
Bu uzaktan görünen kafileyi izlemek için birçoğumuz çıplak gözle bakmakta az sayıda ki büyüklerimizde elden ele dolaşan irili ufaklı dürbünlerle bakmaktalar.
Aslında her evden Behura kimin gelip kimin gelemeyeceği aşağı yukarı bellidir ama olsun, yine de yayladakiler, gelenleri daha doğrusu misafirlerini her adımda kare kare izleyecek ve heyecanlarına heyecan katmak isteyeceklerdir!
Bu seyir töreni her yıl aynı zaman dilimleri içerisinde, aynı heyecan ve aynı umutla tekrarlanırdı.
Köylerden Behur yolculuğuna çıkan insanlar en güzel elbiselerini giyerlerdi. Kadınlar ve genç kızlar “püşilerini” özenle çemberlerinin üzerine bağlar renkli eteklikleriyle ve renkli lastikleriyle Behur kafilesinin en önemli yolcuları olurlardı!
Bu yolculuk esnasında yüklerini taşıyan katırlara da “aynalı alınlıklarını ve çernaklarını” takarak hayvanlarında başlarını sallaya sallaya bu yolculuğa heyecanla katılması sağlanırdı!
Saatlerce süren yolculuktan sonra Behur kafilesi “Heyiligin Sırtına” ulaştığında resim biraz daha netleşmeye başlardı.
Çünkü “Heyiligun Sırtına” ulaşan Behur kafilesi mola vermiş ve izlendiklerini de bildikleri için, şehitlikten seyre dalan akrabalarına, komşularına tabanca atarak geliyoruz selamı vererek poz verir edasında zaman geçirmeye başlarlardı!
Daha sonra “Heyiliğden” kalkan kafile önce “Boronduğun Taşına” gelir ve yol boyunca her “serkeni” geçe geçe biraz daha yaklaşırdı yaylada ki bekleyenlerine…
Tabii her “serken” geçişinde izleyenler açısından resim biraz daha netleşirdi.
Önce “Korucu Pag’ına” daha sonra “sıcak suya” gelindiğinde artık tek tek gelenlerin isimleri zikredilmeye başlanırdı “Şehitlikte” toplanan yaylada ki kalabalık tarafından.
Kafile iki derenin arasına ulaştıktan sonra, şehitlikte bekleyenlerin sayısı da giderek artmıştır artık.
“Paglarda“ hemen hemen kimseler kalmamış herkes gelecek misafirlerini karşılamak için “Hoveniçe” doğru yol alamaya başlamıştır!
Hele kafile “Salağpurun Puarına” ulaştığı zaman sevinç ve kavuşma arzusu doruk noktasına çıkmıştır artık!
Çünkü yolculuğun son halkasını tamamlamak üzeredir gelen Behurcu kafilesi.
“Hoveniçte” bekleyenlerle “Behur kucaklaşmasının” son anları yavaş yavaş yaklaşmaktadır.
Burada iki ayrıntıyı da yazmak isterim.
Birincisi ; “Salerin Yokuşundan “ Hoveniçte ki kucaklaşma anına kadar geçen yaklaşık üç saat zarfında karşılıklı atılan silahların Şemkehot semalarında yankılanması inanılmaz bir şenliğe dönüşürdü.
Yaylalarda tabanca olmazsa olmazdı bir zamanlar. O tabancalardan atılan kurşunların boş kovanlarını toplamak (fişek toplamak), çocuklar için müthiş heyecanlı bir eğlenceydi!
Ve benim için daha önemli olan ve her Behur yolculuğunu düşündüğümde tebessüm ettiren ikinci ayrıntı da şuydu;
Kafilenin görüş alanımıza girdiği ve yanımıza gelene kadar geçen zaman içinde kafiledeki insanları tanıma konusundaki tahminlerimizin tutmamasına daima tebessüm ederim. İnsanlar kimi bekliyorsalar, ailelerinden kimin gelmesini istiyorsalar yaylaya odur gelenlerden biri diye tahmin yürütmelerine rağmen bu genelde yanlış tercihle sonuçlanırdı!
Nihayet önde katırlar yanlarında ve arkalarında Behur kafilesi olmak üzere çalan tulum eşliğinde yol alanlarla yaylada ki bekleyenleri Hoveniçte kucaklaşırlardı. Samimi kucaklaşmadan sonra yaylada çobanlık yapan çocukların kafilede ki katırların yularından tutarak pag’larına/evlerine doğru götürmesiyle Behur yolculuğu nihayete ererdi.
Senozluların “Behur”, Hemşinli akrabalarımızın “Vaytovor” dedikleri bu yolculuk, yayla kültürü içinde yaşamış bizler için; geçmişimizde masal tadında yaşanmış hikâyelerdir!
Elimden geldiğince sizlere bu hikâyenin önemli noktalarını anlatmaya çalıştım.
Ya şimdi!
Eski Behur yolculuklarımız yok artık!
Herkes değişik zaman dilimlerinde programlar yapıp zamanı el verdiğince, Şemkohota, Tahbura, Eğnaçora, Zargistala, Gundeğona, Şarınçora, Pilunçuta, Pelata, Lazlakara, Abelata, Çağcora gidiyor…
Yaylalarımız bakımsız, yaylacısız, ineksiz ve ıssız kalmıştır son otuz yılda!
Son birkaç senede bu kısır döngü tersine dönmesine rağmen istenilen seviyede değildir maalesef. Çok az olsa da yeni evler yapılıyor bu durum benim gibi yayla aşığı olan birisini sevindiriyor ama elbette yeterli değil. Daha çok insanımız duyarlılık göstererek yayla evlerini yeniden elden geçirip mümkünse yenisini yapmalıdır.
Yeniden yaylalarımıza gezmek için gitsek de, eski gelenekleri yaşatacak toplumsal bir refleks gösteremiyoruz!
Hâlbuki imkânlarımız bugün çok daha fazla. Yaz gelmeden bahar aylarında bu gezileri organize edebilirsek toplu olarak bu güzellikleri hala yaşayabiliriz diye düşünüyorum.
Bu düşünceyle, önümüzde ki sene “Parosunu al Behura gel!” sloganıyla Şemkehot Yaylamıza hep birlikte “Behur Yolculuğu” yapabiliriz.
Ağustos ayı geldi ve ben özlem duyduğum o güzelim günleri düşünürken yıllar öncesine giderek Senoz Vadisine, köyüme, yaylalarımıza bir selam vereyim istedim.
Bende izleri hiç silinmeyecek “Behur Yolculuklarına” katılan tüm ölmüşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.
Hep birlikte yeni, yepyeni “Behur Yolculuklarında” buluşmak umudu ve dileğiyle...
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…