Cumhuriyet dönemin de yapılan askeri darbelerin halk da karşılığı olmadığı için, darbelerden birkaç yıl sonra halkımız darbecileri her defasında sandığa gömmesini bilmiştir…
1960 Askeri darbesi sonrası ilk seçimleri baskı ortamında geçiren Türk Demokrasisi, akabinde yapılan seçimlerde DP Partinin devamı olan Adalet Partisini ezici bir çoğunlukla tek başına iktidara getirmişti…
Süleyman Demirel’in siyasi tarihimizde efsane olması Adalet Partisinin iktidara gelmesiyle başlamıştı. Her darbe sonrası yeniden dönülen demokratik ortamda yapılan seçimlerde her defasında iktidara gelebilmişti Süleyman Demirel’in partisi…
12 Mart muhtırası sonrası tuhaf bir durum söz konusu oldu. 1960’da ki darbenin rövanşını alır bir tutum takınan 12 Martçılar daha sonra Ali Elverdi Paşanın başkanı olduğu mahkeme sonucu Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını idama götüren kararın altında imza atıp bunu mecliste onaylatınca, sağ tandanslı olan mahkeme başkanının bu kararını içine sindiremeyen milletimiz 1973 seçimlerinde CHP’yi birinci parti etmişti… Bur da garip olan idamlar mecliste onaylanırken CHP’li birçok milletvekilinin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamına onay vermiş olmalarıdır!
Meclisine darbe yapan askerler cumhurbaşkanlığı seçimlerine de müdahale etmiş fakat Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’in anlaşmaları sonucu askerin dayattığı aday değil de, yine asker kökenli olan Fahri Korutürk meclisin iradesiyle Cumhurbaşkanı seçilmişti…
70’li yıllarda Meclis Başkanlığı yapan Ferruh Bozbeyli’nin anılarında yer alan bir anekdotu da burada anlatmak istiyorum. Gazeteciler Demirel’e “tüm muhalefet parti başkanları, Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar’la görüşüyor siz niye görüşmüyorsunuz” diye sorduklarında, görüşmedim diyormuş. Oysa Semih Sancar Süleyman Demirel’le de görüştüğünü gazetecilere anlatmıştı. Bunun üzerine gazeteciler ısrarla Demirel’e bu durumu tekrar sorunca tarihe geçen o meşhur sözü o zaman zikretmişti “Dün dündür, bugün bugündür” diye…
1980 Askeri Darbesi tüm partileri kapatarak yasaklı hale getirdikten sonra kurulan partilerin içinden bir tanesi olan MDP’yi (Milliyetçi Türkiye Partisi) alenen desteklemelerine rağmen, Türk halkı, Turgut Özal’ın kurduğu ANAP ( Anavatan Partisi) gibi merkez sağ bir partiyi iktidara taşımıştı… Daha sonra yasaklı siyasetçilerin yasaklarının kalkması ile birlikte normal demokrasiye geçilecek ve Süleyman Demirel kurmuş olduğu DYP (Doğru Yol Partisi) ile tekrar iktidara gelecekti 90’lı yıllarda…
Sonra malumunuz 28 Şubat 1997’de post modern darbe sürecini yaşadık…
Halkın oyuyla iktidara gelen Necmettin Erbakan Hocanın başına etmediklerini bırakmamıştı askerler! Siyaseti dizayn edenler merhum Erbakan’ın partisini kapadılar kendisini ve bir çok arkadaşını da yasaklı hale getirdiler. Onlardan bir tanesi de bugün ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Muhtar bile olamaz dedikleri kişi, 28 Şubatın etkisi daha geçmeden 2002 yılında kurduğu Ak Parti ile halkın teveccühünü kazanarak tek başına iktidara geldi…
Buraya kadar anlatmaya çalıştığım her bir darbe halkın kutuplaşmasına katkı yaparak toplumda ki ayrışmaya derinleştirmiştir!
Bu derinleşmenin tek sebebi elbette sadece askerler değildir. Siyasetçilerimiz de buna katkı yapmaktan geri durmamıştırlar. Zaten siyasetçiler birbirini yerken durumdan vazife çıkaran “darbesever askerler” için darbe yapmak çocuk oyuncağı oluyordu!
2008 Yılında Genel Kurmayın verdiği muhtıranın hala ne olduğunu da bugüne kadar tam olarak anlamış değilim!..
O yazmış olduğum “Korkmayın Bir şey çıkmaz” başlıklı köşe yazımda; hem Ergenekon davaları hem de Ak Partinin kapanması ile ilgili şunları yazmıştım; “Efendim bendeniz AK Partinin kapanmayacağına baştan beri inananlardanım( yazıyı yazarken dava devam ediyor, inşallah yanılmam!) …Ve en önemlisi de aylardır hatta bir yılı aşkın süredir kamuoyunu meşgul eden Ergenekon davasından, hele bu iddianame ortaya çıktıktan sonra, bu davadan hiçbir şey çıkmayacağını buradan açıkça ifade ediyorum…”
Ve bugün 15 Temmuz 2016 gecesi Türk Demokrasi tarihi için kapkara bir gün olarak kayıtlara geçti!
Bu güzel ülkenin her görüşte ki vatan evladı bu defa askeri cuntaya “dur” demesini bildi! Bu karşı duruştan ne kadar övünsek azdır. Türk Milletinin her bir ferdi hoca kılığında arasına sızan ve zaman içinde palazlanarak asıl gayesinin devleti ele geçirmek olduğunu anladığı bir “hokkabazın” cunta hareketine karşı “ayağa kalkarak” ülkemizin normalleşmesine katkı yapmıştır…
Türk Halkı bu defa sandığı beklemeden “milli iradelerine sahip çıktı!”
Bugüne kadar her askeri darbeye “boynum kıldan ince! “ diye, istemeye istemeye de olsa başını uzatıp rıza gösteren milletimizin bir sonra ki seçimde ki tercihlerini ben şimdiden merak ediyorum!..
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olunuz…