Osmanlı eserlerini çöp olarak trenlere doldurup Bulgaristan'a gönderen İsmet İnönü ve yandaşları, bu ülkenin kültürel hazinesini resmen ve alenen katletmiştir.
Sırf Osmanlı düşmanlığı ve kendi egosunu tatmin, kendini öne çıkarma, önemli adam olduğu görüntüsü verme ihtirası, bu ülkenin hayat damarlarının kurumasına yol açmıştır.
Hala aynı hastalık günümüzde de devam ediyor. ..
Kendi kültür mirasına ve zengin tarihine böylesine düşman bir ikinci millet, yeryüzünde bulamazsınız.
İngiltere ve İspanya başta olmak üzere, bazı ülkeler hala , sembolik olarakta olsa krallığı yaşatmaya devam ediyor. Bu durum, geçmişine, atalarına olan saygının ifadesidir.
Buna karşılık biz ne yaptık ?
Osmanlı'ya ait ne varsa yurt dışı ettik. Osmanlı
Hanedanlığına mensup herkese yurda girme yasağı koyduk. Hatta, o kişilerin uçakla hava sahamızdan geçmesine bile izin vermedik.
....Ve bu hallere düştük.
Geçmişimize sahip çıkamadık. Hatta inkâr yoluna gittik.
Maalesef kültür değerlerimizi yok ettik.
Ve geçmişimizle aramızdaki köprüleri yıktık.
Sonuç ortada. ..
Şimdi aynı durumu ülkücü hareket kendi içerisinde yaşıyor.
Sistemli bir şekilde, plân ve proje içerisinde bu hareket seksen öncesi ve seksen sonrası olarak ikiye ayrıştırıldı.
Birbirine hiç benzemeyen ( tabiiki çok şükür tamamen değil ) , davranışları, seziş, hissediş ve anlayışları birbirinden tamamen farklı iki farklı nesil meydana geldi.
Öylesine büyük uçurumlar varki bu iki kuşak arasında , ben bu durumu , tıpkı yukarıda anlatmaya çalıştığım Osmanlı - Türkiye misaline benzetiyorum. .
Peki, ne yapmalıyız ?
Bunun cevabını bir başka yazıda verelim.
Selâm ve dua ile. ...