Çok samimi iki arkadaştılar hani derler ya; ‘’yedikleri içtikleri ayrı gitmez’’ işte o derece. Fakat o akşam ne olduysa aralarında bir burukluk hissettiler. O gün, Haziran ayının ilk haftası, dönemin son sınavlarıydı. Ali Cengiz’i ders çalışmak için evine davet etmişti. Ders çalıştıkları esnada Cengiz’in gözü duvardaki fotoğraflara takıldı. Küçük büyük ölçeklerle duvara asılmış karışık fotoğraflar. Belli ki aile üyeleriydi fakat en baştaki fotoğrafın boyutu diğerlerine oranla daha büyüktü. Siyah beyaz bir fotoğrafta, ahşap bir sandalye de tek başına oturan cüsseli bir adam. Kaşları ve bıyıklarının canlılığı içindeki gergin bakışlarıyla sanki bir şeyler anlatmaya çalışır gibiydi. Cüssesine bakılırsa adamın, ancak büyük bir çerçeve içinde duvara asılması gerekirdi zaten. Cengiz bu kim diye sordu? Ali derin bir nefes aldı. Hem özlem hem de merak içeren bir duyguyla, fotoğrafa daha yakından bakmak için fotoğrafı duvardan indirdi. Bu benim büyük dedem dedi. Bizim ailenin en büyüğü, medarı iftiharımız. Peki Ne oldu büyük dedene? Büyük dedem İstanbul Üniversitesi Ekonomi bölümünde öğretim üyesiydi o dönemlerde sağ – sol çatışması varmış. Aynı sıralarda öğrenim gören öğrenciler ders aralarında ve okul dışında birbirlerini öldürürcesine düşmanlık yapıyorlarmış. Yine okulun içinde çıkan bir arbede de büyük dedemin bir grubun görüşünü desteklediğini iddia eden diğer gruptaki öğrenciler, okul çıkışı büyük dedemi öldürmüşler.


Cengiz’e bu olay hiç yabancı gelmemişti çünkü Cengiz’in büyük dedesi de Ali’nin bahsettiği gibi bir olayda kurşunlanmış ve sakat kalarak hayatına devam etmek zorunda kalmıştı. İkisi de üzüldüler konuyu çok daha fazla uzatmak istemediler, hem şu an bu konu morallerini bozmaktan başka bir işe yaramıyordu. Birer bardak su içtikten sonra ders çalışmaya devam ettiler…

İşte böyle efendiler…
İlerici gerici dediniz, nice insanlar hayat verdi…
Sağcı solcu dediniz, nice insanların canı (bugüne bakılırsa) bir hiç olup gitti…
O’cu dediniz, bu’cu dediniz hep bir yara açmaya çalıştınız bu toplumda. 

Fakat unuttunuz, bu milletin çocukları aynı sıralarda öğrenim görüyor, aynı takımı tutuyor, aynı horonu oynuyor, çok fazla ortak noktaları var ve birlik ve beraberliği seviyorlar. Kimsenin kimseden üstün olmadığını bir türlü anlayamadınız, belki anladınız ama SİYASETİNİZ buna izin vermedi.

Ve hala aynı çıkar ve menfaatleriniz doğrultusunda hareket ediyorsunuz, geçmiş senelerde nice olaylar yaşanmasına rağmen kendinizi hala aynı tuzağa çekiyorsunuz, yetmezmiş gibi gençlerimize bu yaşam tarzını aktarmaya çalışıyorsunuz. Yanlış bile olsa, insanların hayatlarına dahi sebep olsa yaptıklarınızdan vazgeçmiyorsunuz. Birçok insan bu tuzak içinde ömrünü tüketti gitti. Ne oldu peki? Elde var sıfır, her şey boşuna… Ne bir amaca ulaşıyor bu ayrımcılığınız ne başka bir şeye... Sadece egolarınızı tatmin ediyorsunuz.

Sosyal medya paylaşımlarınıza bir bakın! Teyit etmeden, doğruluğundan emin olmadığınız paylaşımlarınız görüntü kirliliğinden başka bir işe yaramıyor.  Sahi bu paylaşımları ne için yapıyorsunuz? Eğer senin görüşünü kabul etmeyen bir insanın gözüne sokmaya çalışıyorsan bu paylaşımları bil ki hiç işe yaramıyor, sadece kurgulanan algının bir parçası oluyorsun ve karşındaki insanı sana karşı daha da nefret eder hale getiriyorsun. Sizin görüşünüze sahip olmayan birinin kalbini kırmaktan, onu aşağılamaktan neden bu kadar zevk alıyorsunuz?

Bilin ki bu toplum sizlerden ümidini kesti artık. Sizden ricamız topraktan daha yeni baş göstermiş filizlere siyaset zehrini akıtmayın, onlara su verin. Suya ihtiyaçları var genç beyinlerin… Siyasetten önce halletmemiz gereken meseleler var. Karakter gibi mesela. Oturmamış bir karaktere hiçbir şey optimize olmuyor ne siyaset, ne makam, ne şöhret mutlaka göze batıyor, patlak veriyor bir yerden.

Bu platformdaki ilk yazımı siyasetle alakalı son sözlerimle bitiriyorum. Paha biçilemez bu hayatı, hayatı zehir eden siyasete yem etmeye ve kurgulanmak istenilen algının aleti olmaya hiç niyetim yok. Artık yeni şeyler öğreneceğiz bu köşede, yeni bilgiler, hayata dair öğrenimler, bizi dünümüzden daha iyiye götüren deneyimler. Bizler faydalı olana talip olacağız, öyle bir yaşam tarzı oluşturacağız ki biz siyasete değil siyaset kendinden vazgeçip bize katılacak. Algı değil, örnek oluşturacağız.

Geliyoruz...