İkibinyirmi her şeyin suçlusu senmişsin, adın çıktı bir kere. Geçtiğimiz yıl boyunca yaşadığımız kötü olaylara karşı bağışıklık kazandığımıza dair bir yazı hazırlayacaktım fakat ard arda yaşanan cinayet olayları, başka konulara odaklanmam konusunda beynimde bir engel oluşturdu…
Kadın veya erkek fark eder mi? Bir insanı öldürmek öte dursun, onu öldürürken türlü işkenceler yapmak nasıl bir vahşetin temsildir anlayamıyorum. Artık şundan eminim suret itibariyle insan gözükebilirsin fakat aklen ve kalben nesin sen? Hayvan mı? Pardon hayvan çok değerli kalır. Vahşi doğada bile en vahşi hayvanın yiyebileceği şey bellidir, kendine uygun avın dışına çıkmaz, haddini aşmaz. Haddini aşan tek varlık insandır bu yüzden bazı suretler hayvandan daha da aşağıdadır.
İnsan kendini aşamayınca haddini aştı... Kendini aşmak dününden daha iyi olmaktır. Her insan her geçen zaman içinde kendini aşmaya devam edebilir. Öğrendiklerini kendine yeterli görmeyerek, her gün daha fazla şeyler öğrenerek, öğrendiklerini çevresine aktararak kendini aşma yolculuğunda güzel adımlar atabilir. Zaten insan olmak da bunu gerektirir. İnsan olarak doğmayı, büyümeyi sen seçemiyorsun ama insan kalabilmek senin elinde.
Haddini aşan insan ne nankördür… Elinde olanın değerini bilmez, sahip olduğu her şey kendisinin doğal bir hakkıymış gibi davranır. Haddini aşan insanın başkasının mutluluğunda, başarısında, kendisine temas etmeyen her konuda kıskançlığı ve nefreti vardır. Ölçü bilmez, denge bilmez her şeyin aşırısını ister. Hayatında olan insanların kendi çizdiği sınırlarda yaşamasını ister. Kendi sınırlarını geçenlere karşı da yaptığı zulümler hayli fazladır.
‘’İnsan kendini aştıkça haddini aşanları toplumdan bertaraf edecektir.’’
Her insan kendisine ait sınırların olduğu, kendisine ait kuralların veya özgürlüklerin olduğu narsist bir dünya oluşturmak istiyor. Yeryüzüne ya da gökyüzüne bir bakın, hangi varlık tek başına yaşaya biliyor? Hangi varlık tek başına kendisini bir sonraki güne, mevsime, bir sonraki döneme aktarabiliyor. Var mı böyle bir örnek? Ben görmedim. İnsanoğlu da bu durumdan farklı değildir. Kurmak istediği bu bireysel dünya korkarım ki içine düşeceği bir tuzak olacak.
Toplumun hiçbir noktasında ölçü, düzen, adalet, anlayış ve saygı kalmadı. Evrensel dönüşümler, ekonomik kıtlıklar, sosyolojik bozulmalarla birlikte bir bireyin tek başına bu düzensizlik içinde yaşamasını hayli zor hale getiriyor. İnsanı güçlü kılan şey sevgidir, tabiatın diğer varlıkları ile kurduğu bağdadır güçlülük.
Bizim yaralarımızı saracak, insanlık medeniyetine ulaştıracak öncelikli şey bilgidir sonra sevgidir ardından anlayış ve en son da saygıdır. Yaşadığımız hayatın anlamını bilmeliyiz, insanı bilmeliyiz, duygularımızı tanımalıyız. Bilmek insanın hayatına konfor sağlar. İnsan, bilmediğinin düşmanıdır. Bilgi, ilim, bilim ne derseniz deyin kâinat her bir yaradılışla bu bilgileri bize ulaştırmaya devam ediyor. İnsan böyle gözlerini kapatarak nereye kadar gidebilir ki? Cahildir bu insanoğlu bilmediğiniz bilmez, az öğrendikleriyle de bildim sanır.
Kabaca bilgi ve sevgi. Bunları halletmeden üzerine koyulan her şey artık bu çağın insanına bir züldür. Etki alanımızı bu tür olumlu duygularla beslemeliyiz ki topluma sirayet etsin. Yoksa iki milyar yıl tarihe sahip insanoğlu yeni bir toplum oluşturmak için hakkını doldurmuş olacak. Bir ölçü ve düzen içerisinde yaratılmış olan insanın bu düzensizliği, kendi başına kurduğu bir tuzaktan ileriye gitmeyecektir. Bu tür örnekler ve sonuçları tarihte doludur.
(2020 bir son mu yoksa bir başlangıç mı bunu hep birlikte göreceğiz. Umut ediyorum bu temenniler günlere aylara yıllara bağlı kalır ve yeni bir yılda güzel günlerin yaşadığı sabahlara uyanırız.)