Bütün Dünya ekonomik buhranın pençesinde kıvranırken birde korona adı verilen bir virüs belasıyla uğraşmaya başladı!
Ülkemiz ise korona mikrobundan başka siyasi dalgalanmaların, ekonomik kaygıların ve en önemlisi de, Suriye özelinde yaşadığımız terör belasının girdabında debelenirken; Çin'in Vuhan kentinde Ocak ayında başlayan yeni korona virüs kaynaklı salgın, Türkiye'nin de içinde bulunduğu 123 ülkeye yayılarak, Dünyanın olduğu gibi ülkemizin de bir numaralı sorunu haline geldi.
Dünyanın başına bela olan korona virüsü neredeyse tüm dertlerimizi bir kenara bıraktırarak kendisinin üzerine yoğunlaşmamıza vesile oldu!
İlk günlerde ülkemizde vaka sayısının görülmüyor olması bizi mutlu etse de gün geçtikçe artış göstermeye ve topum olarak bizi daha çetin tedbirler almaya zorlamaktadır.
Dünyanın başına bunca yıldır gelenlerin yâda tabir caizse müstahak olduklarımızın sebepleri üzerine de enine boyuna düşünmesi gerektiği kanısındayım tüm insanlığın!
Sosyal medyanın tüm enstrümanları vasıtasıyla dünyada ki olup bitenleri anbean izlemekteyiz. İnsanın çaresizliğini gözler önüne seren bu görüntüler, aslında ne kadar zayıf bir yaradılışta olduğumuzu da bize gösterdi bir kez daha.
Geldiğimiz bu noktadan sonra devlet olup bitenleri çok daha iyi değerlendirmeli diye düşünüyorum.
Okulların ve spor müsabakalarının seyircisiz oynanması çare değildir!
Sosyal hayat capcanlı devam ederken virüsten korunma önlemleri konusunda başarılı olabileceğimizi sanmıyorum. İtalya ve İspanya örneği ortada dururken, devlet bunları göz önünde bulundurarak acil tedbirler almalıdır.
Geçen hafta virüs vakasının ilk açıklandığı günün ertesinde Cuma namazı vardı. Toplumun bir kesimi Cuma namazının kılınmaması noktasında karar alınmalı diye düşündü.
Şahsen ben, sosyal hayatın devam ettiğini gördüğümden Cuma namazının kılınması taraftarı oldum. Tezim şuydu; sosyal hayat devam ederken ve hala ülkemizde ciddi bir virüs vakası görülmemişken, yaşlı insanların dışında kalan insanlar Cuma namazını kılabilir diye düşündüm.
Çünkü; hepimizin bildiği gibi Camiler hem oksijen alanı olarak hem de namazın kendi ritüeli nedeniyle, tıklım tıklım dolu olan AVM ve toplu taşıma araçlarından daha sağlıklı yerlerdir.
Bu saatten sonra elinde her türlü bilgi var olan hükümet, sokağa çıkma yasağı başta olmak üzere her türlü seçeneği değerlendirmelidir.
Özellikle spor müsabakalarının tamamı ertelenmelidir.
Sosyal hayatımızda önemli yer tutan tüm “sanatsal” etkinlikler virüs tehlikesi tamamen geçene kadar yapılmamalıdır.
Her türlü dernek vakıf ve siyasi parti toplantıları süresiz iptal edilmelidir.
Birde benim gibi sizlerin de çok dikkatini çektiğine inandığım bir iki konu var. Onlarla ilgilide bir şeyler söylemek isterim.
Her akşam televizyon ekranlarından virüs ve virüse bağlı olan gelişmeleri izlemek için oturduğumuzda maalesef bu konuda ehil olmayan insanlar vasıtasıyla ve tabii reyting kaygısıyla konuklar çağırıldığını ve meselenin sulandırıldığını görmekteyiz!
Milleti korkutarak bu meselenin üstesinden gelmemiz mümkün değildir.
İlk günlerde vatandaşların bazı büyük şehirlerde marketlere hücum ederek rafları boşaltmalarının sebebi olarak televizyonlara çıkan yetkisiz yetkililerin açıklamalarını görüyorum!
İnsanoğlu gerçekten de çok garip bir varlık!
Virüs nedeniyle buna bir kez daha şahit olduk.
Hepimiz bir şeylerden korkuyoruz kendi kendimize çareler üretmeye çalışıyoruz.
Biliyoruz ki hiçbir şey kendiliğinden düzelmez!
Evden çıktıktan sonra “acaba ocağı kapatmış mıydım?” veya “kapıyı kilitlemiş miydim?” tarzında kendimize yönelttiğimiz sorular, bugün yerini; “acaba arkadaşımla tokalaştım mı?” veya “otobüsün ya da falan yerin kapısına dokundum mu?” sorularına bırakmıştır!
İnsanın kendi tabiatının dışındaki yaşam biçimlerine tahammül edebilmesi çok zordur.
Aslında hepimiz içinde yaşadığımız bu durumun, zavallılığının ve çaresizliğinin farkındayız!
Düne kadar daha fazla tüketmek için daha fazla kazanma hırsı bize hiçbir fayda sağlamadığını ümit ediyorum ki bu yaşadığımız son virüs vakasıyla iyice anlayabilmişizdir!
İnsanoğlu bu yaşam biçiminde ısrarla devam ettikçe, bugün ki gibi ta uzaklardan çıkıp gelen ve hayatının tam göbeğinde yer alan bir virüs sayesinde “fiziksel ve ruhsal” sorunlarla karşılaşması kaçınılmaz olacaktır!
Bu nokta, modern insanın çaresizliğini ve “ümitsizlikten” kaynaklanan bir “savruluşla” birlikte değil başkasını, kendi kendini bile teselli edemez bir noktaya geldiğini sosyal medyanın her platformunda bize bizzat göstermektedir!
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…