Bir önce ki Başkanlık seçimi geçti, şimdi yerel seçimler kapımızda.
Üzülerek ifade etmeliyim ki; ülkemiz de “siyasetçilerin marifetiyle” bir akıl tutulmasıyla karşı karşıyayız!
Her hangi siyasi görüş ayrımı yapmadan şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; ” her seçim dönemi hepimiz sınıfta kalıyoruz!” Her aklımıza geleni akıl ve vicdan süzgecinden geçirmeden yazmak-söylemek aramızda ki uçurumu derinleştiriyor ve kardeşliğimiz tamiri zor bir sürece giriyor!
“Üslubu beyan ayniyle insandır” diye harika bir atasözümüz var bizim.
Siyasetçilerin birbirlerine karşı hiçbir nezaket ölçüsüyle izah edilemeyecek üslupları sizi bilmem ama beni gerçekten çok fazla rahatsız etmekte ve zaten inanıp güvenmediğim siyasetçilere karşı daha bir mesafe koymama sebep olmaktadır!
Cumhurbaşkanından bakanlara, milletvekillerine ve muhalefet partilerinin genel başkanlarına, oradan toplumun diğer tüm kesimlerine kadar bu ülkede ki yaşayan insanların birbirlerine karşı son zamanlarda kullandıkları “seviyesiz üslup” bugün ki Türkiye’de tavan yaptı!
Hatırlayacaksınız bundan birkaç yıl önce “Bahtsız Bedevi” iması üzerinden birbirlerini belden aşağı ifadelerle seviyesiz bir şekilde eleştiren siyasi parti liderlerine bu toplum prim vermiş ve bugün ki siyasi dilin ne olacağının işaret fişeğini de o günlerde atmıştı!
Özellikle karşılarında “konuşan camları(!)” olmayınca, siyasetçiler ne dediklerini bilemiyor ve ipin ucunu kaçırdıkça kaçırıyorlar!
Siyasetçi toplumun önünde olması gereken kişidir. Sokakta birbirini tanımayan iki yabancı insanın bile birbirlerine söyleyemeyeceği tarzda ifadelerle belden aşağıya vurmalar bu ülkenin siyasetçisinin üslubu olmamalıdır.
Ülkenin, sanatına, siyasetine, sanayisine, ekonomisine, kalkınmasına, nihayetinde insanına karşı sorumluluk makamında olanların yerlerde sürünen üslubu sizce hoş mu?
Bir hatırlatma yapmak istiyorum. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; dün kavgalı olduğu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ak Parti için; “7 Haziran’da “zillet” gidecek, millet gelecek… Milletin adamı iddiasında olan Erdoğan’ın, illet gibi Türkiye’yi çöküşe götürmesini haklı görüyor musunuz?” diye vatandaşa sorduğu soruyu bu defa “Millet İttifakı” için “zillet ittifakı” benzetmesi yaparak “hakaretin adresini” değiştirdi!
Bahçeli’nin dün kendisi için söylediği “zillet ittifakı” sözüne sarılan Cumhurbaşkanı da “zillet ittifakı” aynı zamanda “illet ittifakıdır” diyerek Bahçeli’den geri kalmadığını göstermiş oldu!
“Cumhur İttifakının” Genel başkanlarının yerlerde sürünen bu üslubu eğer toplum tarafından hakkıyla değerlendirilip gerekli tepki verilseydi inanın bana farklı bir noktada olacaktık bugün!
Düşünebiliyor musunuz?
Türk Milletinin Cumhurbaşkanı milletin bir kısmını gönül bağı oldukları partinin üzerinden eleştirerek “hor görüyor, aşağılıyor” ama kimsenin gıkı çıkmıyor!
Ve maalesef bu ülkede güçlülerin hukuku hüküm sürdüğü için, milletin bir kısmına her gün ağza alınmayacak şekilde hakaret edenlere karşı tek bir dava açılamıyorken, kendileri için “eleştiri” getirenlere karşı dava açmak sıradan bir olay olabiliyor!
Ve en acısı da şu; takım tutar gibi siyasi partilere gönül veren vatandaşlarımız maalesef tarafı olduğu siyasetçinin iğreti duran üslubuna ses çıkarmamakta/çıkaramamaktadır! Durum böyle olunca tepki yerine hemen gardını alarak “neyin doğru neyin yanlış olduğuna” bakmadan hemen karşı cephe açarak muhatabına ağzına gelen en ağır sözlerle saldırabiliyor!
Bu sıradanlıklar nereden gelirse gelsin ona karşı dik durup sorgulamak, gerekirse hesap sormak gerekir. Bu ülkenin insanına da yakışan aslında budur.
Maalesef üslup bozuk olunca öfke patlaması yaşanıyor siyaset arenasında ve bu durum tüm topluma yansıyor.
Vatandaş bağlı olduğu siyasi partiyi savunma telaşına düşerek asıl konuşulması gerekenler de güme gidiyor!
Siyasetçilerin üslubu üzerine internet ortamında öyle kavgalar, hakaret ve küfürler oluyor ki, bunlara laf yetiştirmekten tenkit ve kritik yapmaya zamanımız bile kalmıyor!
Sonuç olarak şunu ifade edebilirim;
Bugün ki siyasetçilerin aksine, beğenmedikleri hor gördükleri “eski Türkiye’nin” siyaset yapan parti genel başkanları olan “Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş, İnönü, (Allah hepsine rahmet eylesin)Yılmaz, Çiller, Baykal” hangisi olursa olsun; siyasi muhatabına en ağır eleştirileri bile belli bir nezaket ölçüsünde yaparlardı!
Adı geçen bu siyasetçiler muhalefet ettikleri siyasi partilerin seçmenine karşı hiçbir zaman “kem söz” söyleme yanlışına düşmemişlerdi!
Daha doğru ifadeyle, daima “siyasi nezaket” ölçülerine riayet ederek siyaset kurumunun ciddiyetine gölge düşürmemişlerdi.
Benim bugüne kadar bu ülkede olup bitenleri görmem ve bunları sizlere anlaşılır bir şekilde paylaşmam için yaşım müsait!
Dünün ve bugünün siyasetçilerini karşılaştırdığımda arada derin uçurumlar olduğunu görmekteyim. Maalesef idare etmeye talip oldukları vatandaşa karşı adil ve saygılı olması gereken bugün ki siyasetçiler bu ilkeleri göz ardı ederek siyaset yapmaktadırlar. Faturada tüm topluma kesilmektedir!
Son sözü Ahmet Hamdi Tanpınar’ın değerlendirmesine bırakıyorum;
“Cahilsin okur öğrenirsin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur!”
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…