Beş yıl sonra, İzmir'den memleketime gelerek hasret giderme imkânım oldu... Aslında on yıldır Çayeli’nden uzaktayım ama ara ara cenazelerimiz olduğundan kısa süreli de olsa gelme imkânım olmuştu. Bu gelişleri kendimce saymadığımdan dolayı şimdi uzun tatil süremi doya doya Çayeli’nde geçirme imkânına kavuştuğumdan dolayı çok mutluyum...
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki; on yıl uzak kaldığım Çayeli’nde birçok şeyin değiştiğini gözlemledim... Bu gözlemlerimi sizlerle paylaşmak ve hasbihal etmek istedim...
Bu değişiklikler her iki anlamda (olumlu-olumsuz) kendini gösteriyor... Uzun zaman memleketten ayrı kaldığım için uzaktan bakan bir göz olarak değerlendirmelerimi objektif bir bakış açısıyla yapabileceğimi düşünüyorum...
Hatırlarsanız bundan sekiz yıl önce bu köşe aracılığıyla " geldim, gördüm ve memnuniyetle ayrılıyorum" başlığı altın da Çayeli’nde ki sosyal-ekonomik-siyasal ve kültürel gelişmeleri dostlarım üzerinden sizlere tahlil etmeye çalışmıştım...
Bir kere şu tespiti rahatlıkla ifade edebilirim. Ne Çayeli eski Çayeli’ne de Çayeli’nin eski insan yapısı aynı! Bir kere Çayeli’nde bir fakültenin açılmış olması sosyal dokuyu derinden değiştirmeye yetmiş gördüğüm kadarıyla!...
Ama ben olayın o boyutuyla değil de daha çok Çayeli’nin kendi bakış açımla genel durumunu değerlendirmek istiyorum...
Şunu söylemek istiyorum ki; Çayeli’nde aralıklarla kaldığım süre zarfında kendimi zaman zaman yalnız hissetmedim değil! Bunun kabahati elbette Çayeli değil benim! Zaten bu düşüncemi sitem olsun diye sizlerle paylaşmıyorum...Çayeli’nde bu duyguya kapıldığım an hemen köye kaçarak bu durumdan kurtulmaya çalışıyorum!...
Yine de dua ediyorum ki; çekirdek bir dost gurubum hala Çayeli’nde mevcut ve kendimi nasipli hissediyorum. Özellikle uzun zaman memleketten uzak kalan insanların yaşadığı bir durum benimkisi. Burada yaşadığım yıllarda en basitinden bir caddeye girdiğim zaman onlarca esnafla merhabalaşır hal hatır sorardım ama sanki zaman tersine dönmüş bir şekil de ne kimse beni tanıyor nede ben kimseyi tanıyor noktasında oldum!..
Şimdi bir iki tespit yapmak istiyorum... Birincisi Çayeli dünden daha fazla politize olmuş! Ama bu tek taraflı olan bir durum... Öyle ki, iktidar partisinin sesi dünden daha fazla çıkar olmuş. Çayeli’nde muhalefet yapan tek parti MHP kalmış ve bu da Çayeli’nin siyasi yapısında bir daralmaya sebep olmuş...Yeri gelmişken söylemeliyim eski samimi siyasi ortam da Çayeli’nde yerini daha uçta siyaset yapılan bir alana kendini terk etmiş!..
İkinci tespitim de şu; eskiden var olan ama bugün için ayyuka çıkan "siyasi parti taassubu ve cemaat taassubu" yarış halin de insanımızı birbirinden uzaklaştırmış!
Bütün bunlara rağmen Çayeli’nde olmak eski dostlarla iftarlarda buluşmak ve iftar sonrası yapılan sohbetlere eşlik etmek beni fazlasıyla memnun etmeye yetti diyebilirim...
Başta Ömer Küçükislamoğlu, Nacettin Hatipoğlu, Zeki Karaoğlu, Dursun Esmen, İbrahim Öztürk,Yusuf Karslıoğlu, Selman Kalyoncu, Namık Okumuş, Sami Çom, Ali Küçükislamoğlu, Metin Saklı ve isimlerini burada zikretmediğim tüm dostlarıma müteşekkirim...
Biraz da Çayelimizin genel durumu hakkında bir kaç cümle etmek istiyorum...
Çayeli fiziki alt yapı olarak dünden çok ileri bir seviyede. İzmir gibi Türkiye’nin gözbebeği olan bir ilde bile olmayan bir alt yapıya sahip Çayelimiz...Bu hizmeti yapanlara buradan bir Çayeli aşığı olarak teşekkür etmeyi borç biliyorum..
Çayeli alt yapı sorununu halletmiş ama bu gelişmeye paralel olarak ilçemiz de ki trafik sorunu da bir o kadar karmaşaya dönüşmüş gördüm..
Yeni öğrendiğime göre, Kaymakamlık binası ve Jandarmanın olduğu binalar yıkılarak yeni bir belediye binası yapılacakmış. Öyle inanıyorum ki bu yeni proje ile birlikte belediye meydanına yeni bir hava verilerek insanların o meydandan daha fazla istifadesi gerçekleşecektir..
Çayeli’nin iki büyük meydanı olan Belediye meydanı ve Eski Cami meydanı plansız bir şekilde dizayn edilerek eskisinden daha kötü bir durumla karşı karşıya bırakılmış...Meydanlarında arabadan başka bir şey barındırmayan Çayelimizde yaşayan insanımız, gördüğüm kadarıyla daha yukarı köylere ve yaylalara özlemini dile getiriyor ve oralara kaçıyorlar.. Bu da anlaşılır bir şey tabii...
Son tahlil de; Çayelili için bile şehrin bunaltıcı havasından tabiata bir kaçışın olduğu tespitimi yapabilirim... Gurbetten gelen hemşehrilerim, hırslarından arınmış güzele meyl eden, en güzel günlerinin geçtiği ve koşup geldiği Çayeli sokaklarında değil de, hemen öte de başlayan köylerde ve yaylalarda aramaya başlamış memleket özlemini gidermenin yolunu... Ben böyle yapıyorum diye bu ifadeleri kullanmıyorum, genel kanaatin bu olduğunu gördüğümden dolayı bu düşüncelerim...
Kısa süre önce geldiğim Çayeli izlenimlerim şimdilik bu kadar...
Sonuç olarak gördüğüm şu; hemşehrilerim de güzeli arıyor. Hayat zaten en güzeli aramanın da bir adı değil mi?
Yapılanlar ve yapılması düşünülenleri gördüğümde ümitsiz olmamız için hiç bir nedenimiz de kalmıyor. Ben de ümitsiz değilim...
Dün ve bugün Çayeli’nde ki beden kafesini esir alan ruh iklimi aynı zamanda çıkmaz sokaklarda kıvrana kıvrana doğruyu bulmanın adı olacaktır!...
Görüşmek üzere, Allah'a emanet olunuz...