Biz millet olarak okuryazarız. Başka bir ifadeyle; ilk, orta, lise hatta üniversite tahsilli olanımızda azımsanmayacak derece de fazladır. Ama bütün bu tahsil süreleri bazı şeyleri maalesef anlamamıza, idrak etmemize yetmiyor!
Elbette bu durumun sebepleri çeşitlidir…
Ben en önemli gördüğüm “sebep” üzerine kafa yorup sizleri de bu düşüncem etrafında kafa yormaya davet ediyorum!
O sebeplerden en önemlisidir diye düşündüğüm “bu ülkenin düşünce adamlarının, ilim ve ihtisas sahibi olanlarının” toplumu aydınlatmaya dair üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmiyorlar düşüncemi irdelemek istiyorum…
Her geçen yıl, Türk Milletiyle diğer (Batı) milletler arasında ki “demokrasiyi anlamak ve anlamlandırmak” konusunda büyük uçurumlar meydana gelmeye başlamıştır!
Hedef koyduğumuz Batı demokrasisi ile aramızda “kültür ve medeniyet” farklarının hızla açılmasının en önemlisi her daim iktidara gelenlere “biat” eden; düşünen/yazan insanların olduğunu rahatlıkla ama üzülerek söyleyebilirim!
Şahsen ben ( özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasından sonra) milletimizle diğer milletlerin halkları arasında bilgi bakımından büyük farklar olmadığını görüyor ve buna inanıyorum.
O farkın; ülkemizde ki düşünce adamlarının her gelen iktidarla kol kola geniş halk kitlelerini “kara propaganda” ile etkilemeleri ile ortaya çıkan, “düşünmeyen/sorgulamayan/itiraz etmeyen” insanların varlığıyla birlikte ülkeyi kafalarına göre yönetiyor olmalarından kaynaklandığını görüyorum!
Sakın ha(!) niyet okuyuculuğu yaparak; milletimizi küçümsediğim, aşağıladığım, değersizleştirdiğim anlamı çıkarmayın bu ifadelerimden!
Bu güzel ülkenin, demokrasilerin olmazsa olmazları olan; insan haklarında, adalette, ifade özgürlüğünde, çevre ile olan ilişkisinde, eşit ve hakça paylaşımında ki geri kalmışlığın sebebi halkımızın cehaleti değil, “düşünce adamlarımızın” her bakımdan yetersiz oluşundandır!
İstisnaları olmakla birlikte bugün ki Türkiye’de; düşünen, yazan, çizen insanların çoğunluğu “şarlatan, açıkgözlü, ikbal peşinde, dalkavuk” mertebesindedir!
Bu cennet vatanın halkı; ülkesini, vatanını, dilini, dinini, bayrağını, tarihini, kısaca maddi ve manevi değerlerini çok sever ve bunların uğruna gözünü kırpmadan ölüme bile gider. Ne yazık ki; geniş halk yığınlarını yönlendiren “aydın” dediğimiz zümre için bu tespiti yapmam mümkün değildir!
Dün de bugün de “iktidar, hakikat bendedir” derken bu ülkenin “sahte aydınları” her defasında “o halde bu hakikatin önünde durulmaz, iktidara biat edeceksin” diyerek, halkı yönlendirmeyi çok güzel başarabilmişlerdir!
Kendi nefsini bile alt edemeyen “iktidar hırsıyla” siyaset yapan insanlara karşı, “düşünen, sorgulayan” ve “aydın” diye yaftaladığımız insanların her dönem “ram olması” ve dahası halkı etkileyerek “yanlışa sürüklemesi” bu ülkenin siyasi tarihiyle yaşıttır!
Şimdi yeri geldi çok sevdiğim bir hikâyeyi/ menkıbeyi anlatmak isterim…
Cami İmamı kürsüde sigaranın haramlığı üzerine ısrarla duruyor. Atıp tutuyor, cemaat de pür dikkat dinliyor…
“Sigara, tütün haramdır!...”
En küçük bir korkusu yok “gerçekleri ıskalamaktan!”
Cemaat dağılırken, avluda, Seyyid Fehmi Efendi kalabalığa dönerek;
“Hiç biriniz sigara içmiyorsunuz değil mi?”
“İçmiyoruz!”
“Şimdi size emir veriyorum, birer sigara bulun ve için!”
Bu hikâyeyi sigaranın haram olup olmadığıyla ilgili anlatmadığımı mutlaka anlamışsınızdır!
Halkın önünde sözü dinlenen bir düşünce adamının duruşunun ne demek olduğunu izah içindi!
Bugün sadece “aydın” dediğimiz insanlarda değil, “dini temsil” makamında ki insanlarda da “sır anlayışı” yoktur ve onun için bu ülkenin insanına verebilecekleri de hiçbir şeyleri yoktur!
Türk düşünce tarihinin en önemli mütefekkirlerinden olan Cemil Meriç; “ Filozofların aydınlatmadığı toplumu, şarlatanlar aldatır…” derken ne kadar da haklıydı! Aydın dediğimiz kişi, düşünmediği, biat ettiği için aydınlatamıyordu insanları. Onun için bugün ki Türkiye’nin bu halde olması çok da normal değil mi?
Son olarak şunu ifade edeyim…
Türkiye’nin aydınlık geleceği için; düşünen, sorgulayan, kandırmayan, aldatmayan, aldanmayan, güce biat etmeyen ve bu değerler uğruna beynini yoracak “yeni nesil aydınlara” olan ihtiyacımız bugün dünden daha fazladır.
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…