Ben Kaçkarların en yüksek dağlarından “Baldaş Dağ”ından doğan dere…

Asırlardır hiç durmadan akar dururum…

Yatağımda yol boyunca akarken nelere şahit olurum sizlere anlatmak isterim…

Evet, ben kendi halinde bir dereyim…

Yıllardır doğduğum başı dumanlı dağlardan Senoz Vadisi boyunca akar dururum…

Yol boyunca gökyüzünde kanat çırpan kartallara, şahinlere, serçelere, dere kuşlarına, dağ tavuklarına arkadaşlık ederim…

Geçtiğim yerlerde ki güzellikleri seyrederken gönlümü hissederim bütün benliğimle…

Ceylanlar koşar oynarken, ben onları izlerken daha coşkun akarım…

Yol alırken Senoz Vadisi boyunca, bu güzellikleri seyre dalar sessizce olan biteni anlamaya çalışırım…

Kelebekler, arılar,çit çit kuşları,çekirgeler suyumdan kana kana içerler…

Kendimi onlara olanca cömertliğimle sunarım, ne onlar beni ne ben onları üzerim…

Ben Baldaş Dağından doğan bir dereyim…

Yol boyunca yamaçlardan irili ufaklı arkadaşlarım katılır bana…

Onlarla buluşma noktalarımız bazen bir şelale vasıtasıyla bazen de toprağın içinden yol bularak bana kavuşma arzusuyla olur…

Kollarımla kavuşunca daha gür sesle akarım…

Kavuşacağımız menzile  akarken, geçtiğimiz her yere bolluk bereket bırakırız…

Ben Baldaş Dağından akan bir dereyim…

Benim bir yığın sevenim var…

En başta bugün sayıları azda olsa yaylacılarım var…

Köylerde yaşayan ihtiyar insanlarım, her yaz sılah-ı rahim yapan gençlerim var…

Ekip biçen,üreten bu insanlara  bolluk bereket veririm…

Yeni doğmuş bebelerine, gençlerine, yetişkinlerine balık verir, serinlemeleri için göllerimi emrine veririm…

Ahırlarında ki ineklerini, koyunlarını, bereket getirdiğim otlaklarda beslerim, suyumdan kana kana içiririm…

Ben Baldaş Dağından akıp gelen bir dereyim…

Geçtiğim her yerde bereketin adıyım…

Çamın…gürgenin…kızılağacın…komarın…dikenin…karayemişin…elmanın…armudun…kirazın…cevizin…çileğin…fasulyenin…merağağuğun…joğun…

Üzerime kurulan tarihi kemer köprülerin…

O tarihi kemer köprülerden geçen okul çocuklarına eşlik ederek gururla akarım…

Genç sevdalılar en güzel “sevdaluk türkülerini” bir inci gerdanlık gibi yol boyunca dizilmiş olan taşların üzerinde söylerken onlara sesimle eşlik ederim…

Ben Baldaş Dağından doğan bir dereyim…

Uzun zamandır suyumu kurutmak için çalışan iş makineleri, yüreğimin acısını hissetmeden hoyratça  üzerime tepinir oldu…

Bu ruhsuzluğu duya duya sessizce özgürlüğüme kavuşacağım günü beklerim…

Olup bitenler karşısında sessizliğe gömülen insanların alaycı bakışlarını izler derin bir ah çekerim…

 

Evet, ben Baldaş Dağından doğup geçtiğim her yere bereket saçan bir dereyim…

Son yıllarda rotasını kaybetmiş gemi gibi, sevdasını soluduğum o güzel günlerimi arıyorum…

Beni duyacak bir gönül bir vicdan arıyorum…

Tükenmek istemiyorum…

 

Güneşin doğacağı andan başlayarak, kollarımla birlikte Senoz Vadisine bereket getirmeye devam etmek istiyorum…

İnsan için,orman için,hayvan  için yaşamak istiyorum..

Beni sevenlerin “ak ne olur ak” haykırışını duymak istiyorum…

Son olarak ;  benim özgür akmam için çırpınan bir avuç doğa severi tüm kollarımla birlikte bağrıma basıyor,onların derdinin benim derdim olduğunu haykırıyorum…

Bir gün de dört mevsimin yaşandığı Kaçkar Dağları, yabancı bir göz için büyüleyici güzelliğin adıdır…

Bu güzellik; Kaçkar dağ silsilesini avucunun içi gibi bilen insanlar içinse, tutkulu bir sevdanın ve hayat kaynağının adıdır…

Senoz Vadisinin en yüksek kesimini oluşturan “Baldaş Dağı”; Kaçkar Dağ silsilesi için de  bulunan  ve “Senoz Vadisine” hayat veren ana su kaynağının çıkış noktasıdır...

İstedim ki “Baldaş Dağı”ndan doğan dere, kendi hikayesini bize o coşkulu diliyle anlatsın ve “Hemşin Vadisi”nde ki kardeşi “Fırtına Deresi” gibi özgür aksın…

Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…

(Not; 53Rize dergisinin son sayısında yayınlandı)