Merhum Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine Yıldırım Akbulut Özal tarafından Anap Genel Başkanlığına ve dolayısıyla Başbakanlığa atanmıştı. 1991 yılında hemşerimiz Mesut Yılmaz Yıldırım Akbulut’un karşısına aday olarak çıkmış ve kongreyi kazanarak Anap Genel Başkanı ve Başbakan olmuştu…
Mesut Yılmaz’ın kabinesinde görev verdiği bir diğer hemşerimiz merhum Adnan Kahveciydi… Merhum Kahveci kendine has üslubu olan çok değerli ve başarılı bir bakandı… Bir gün şoförü ve bir gazete muhabiriyle birlikte her zaman yaptığı gibi tek başına Karadeniz bölgesin de köy ziyaretleri yapmaya karar vermiş. Yolu bizim Başköy’e düşmüştü…
Daha önce bahsetmiştim; benim babaannem eskilerin deyimiyle tam bir “Osmanlı Kadınıydı.” Geçmişe dair bir şeyler öğrenmek isteyenler babaanneme başvurur ondan bir şeyler öğrenirdi. Siyasetçilerde bundan geri durmazlardı. Mesut Yılmaz’ın kaç kez babaannemle lahana çorbası eşliğinde sohbet ettiğine şahidim!
Adnan Kahveci arabayla “Karayıp”ın kapısına geliyor, içeri giriyor babaannemin elini öpüp koyu bir sohbete başlıyorlar…
Ben bu yaşanılanlar hayat bulurken İstanbul’daydım… O sohbetin detaylarını bir gün sonra çıkan “Türkiye Gazetesi”nden öğrenme imkanım oldu!
O gün ki Türkiye Gazetesinin manşeti şuydu… Mesut Yılmaz’ın köylüsü Fatma Nine Adnan Kahveci aracılığıyla şöyle seslendi Başbakana;
“Bak oğlum; Mesut’a söyle; hırsızlık, arsızlık, edepsizlik etmeyin. Memleketi iyi idare edin”
Daha sonra ki serüveni kısaca anlatmak isterim… Mesut Yılmaz’ın ilk Başbakanlığı dört buçuk ay falan sürmüş, daha sonra Ana-Yol hükümetinde üç ay ve Ana-Sol-M hükümetin de yanlış hatırlamıyorsam sekiz ay bir başbakanlığı oldu…
O dönemi hatırlayanlar çok iyi bilirler. Mesut Yılmaz hükümeti “Türk Bank” meselesi yüzünden, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın hükümetten desteğini çekmesi sonucun da düşmüştü! Bu olayların detayını yazmaya kalksam sayfam buna izin vermez. Benim asıl anlatmak istediğim şu; o gün ki kamuoyunun hassasiyeti ve basının olayların üzerine gidişi sonucu hükümet düşmüş ve hiçbir kimse bu olaylar karşısında savunma mekanizması geliştirmemiş bilakis destek vererek olayın yargıya taşınmasını istemiş...
Daha sonra Rusya ile imzalanan “mavi akım” projesi ve “Karadeniz Otoyol” projesi Başbakan Mesut Yılmaz’ın başını çok ağrıtmış ve hepimizin bildiği gibi Yüce Divanda yargılanan ilk Başbakan olarak da tarihe geçmiştir!
Şimdi; o günleri kısaca hatırlatmamın sebebine gelince!...
Önce şunu ifade edeyim. Ben biliyorum ki,düşünmeyen,sorgulamayan ve her ne olursa olsun iktidara biat eden kişiler tarafından bu anlattıklarım ”komplonun bir parçası olarak” algılanmaktadır!..
Bu ülkede şimdiye kadar; ister başbakan, ister bakan, ister bürokrat olsun yargıyı ilgilendiren bir durum söz konusu oldu mu gereği yapılırdı! Haklı yada haksız olup olmadığı hukukun konusuydu… Hiç kimsenin aklına “komplo” sözcüğü gelmezdi! Bu anlayışın tersine dönmesi için 17 Aralık yolsuzluk operasyonunun başlaması gerekiyormuş!...
Dört bakanı yolsuzluk iddiası üzerine istifa etmiş bir hükümet hala “ipe un sermekte” ve bu olup bitenleri yargının çözmesi gerektiğine inanmak şöyle dursun uluslararası bir komplonun yerli işbirlikçileri ile birlikte hayata geçirilmesine inanmakta ve inandırmaya çalışmaktadır!
Devletin adaleti dün de tabiri caizse adam gibi tecelli etmiyordu bunu biliyorum... Ama en azından ağır aksak da olsa bir hukuk düzeni vardı bu ülkede! Ya şimdi? Hiç birimiz; hukuktan, adaletten, tarafsız yargıdan bahsedebilirmiyiz?
Dün ülkenin bağırsaklarını temizliyorlar dediğiniz hukuk adamları, bugün sizin için temizlenen bağırsakları yerinden koparıyorlar hitabına muhatap oldular! Ve gezi olayları sırasın da göz bebeğiniz olan,bu bağırsak temizlenmesi işinin hamallığını yapan emniyet güçleri de şimdilerde sizin için “komplonun” bir parçası oldular!...
Siz dün mü doğru söylüyordunuz yoksa bugün mü diye sormak isterim! Ben şahsen,dünü unutsam ve bugün ki söylemlerinize inansam yarın başka bir gelişmede yüz üstü bırakılmayacağımın garantisini verebilirmisiniz!?
Rahmetli Babaannemin Adnan Kahveci üzerinden zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz’ı uyardığı gibi sizi uyaranlara kulak asmıyor ve bildiğiniz yanlış yoldan tepe taklak aşağıya doğru gidiyorsunuz!
Mesele sizin gitmeniz de değil; asıl mesele Anadolu’da ki son Türk Devletinin,“Dünya Lideri” diye yaftaladığınız kişinin öncülüğün de geriye dönüşü olmayan bir yola girmiş olmasıdır!
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…