İnsanların görüntüsüne, makamına, mevkisine, parasına, şanına, rütbesine, ün’üne göre değer verilen bir ülkede yaşıyoruz. İnsana; sadece insan olduğu için değer verildiğine pek az rastlıyoruz. Kişinin bilgisi, becerisi, yeteneğiyle değil de, giydiği kıyafetle başkalarıyla kıyaslamalar yapılıyor.
Ayrıca çok şekilci bir toplumuz. Görüntüyü, gösterişi, hava atmayı, olduğumuzdan farklı görünmeyi çok seviyoruz.
İnsanların, bizi görüntümüze göre değerlendirmesinden bazen hiç hoşlanmasak da, yeni ve pahalı kıyafetler giydiğimizde hemen iltifatların yağmasını bekleriz.
Toplumların gelişmesi, kalkınması, giydikleri kıyafetlerle ölçülmüyor; eğitiminin kalitesi, teknolojisinin ileride olması, yaptığı icatlar, yetiştirdiği bilim adamları vb çok farklı özelliklerin birarada olmasıyla ölçülüyor. Lakin biz hala kıyafetlerimizle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Kıyafetin gösterişli olmasını seven bir zihnietimiz varken öğrenciler ve memurlar neden hala tek tip dayatmasıyla karşı karşıyadır.
Kıyafetle bilim-teknikte ilerleme olmayacağını bildiğimiz ve gördüğümüz halde, öğrencilerimiz yıllardır tek parti dönemi uygulaması ürünü olarak yürürlükte olan tek tip elbise uygulamasıyla sürekli aynı kıyafetleri giymek zorunda kaldı. Okullarda idareciler ve öğretmenler zamanlarının ve enerjilerinin önemli bir bölümünü kılık-kıyafet uygulamalarıyla geçirmek zorunda kaldı. Öğrencilerle öğretmenler sürekli karşı karşıya getirildi. Öğrencilerin aynı kıyafeti “yıka- giy’’le geçti bütün eğitim hayatı.
Bu uygulama sadece öğrenciyle sınırlı kalmadı; bütün öğretmenler ve diğer memurlar da tek tip uygulamasına maruz kaldılar. Giyeceği kıyafetin kumaşını, saçının, bıyığının, favorisinin santimini belirleyen bir anlayış maalesef yıllardır bu ülkede hakim oldu. Farklı giyinmek isteyen öğrenciler, öğretmenler ve diğer memurlar uyarı, kınama veya ceza aldılar. Memurların sicili amirleri tarafından çizildi.
Bugün gelinen noktada öğrenciler için artık serbest kıyafet uygulamasının yolu açılmıştır. Bu uygulama bir çok okulda başladı bile. Öğrencilerin sevinçle karşıladığı bu duruma birçok öğretmen ve veli hala karşı çıkmakta, bir kısmı da tereddütle yaklaşmaktadır. Zengin-fakir ayrımını körükleyeceği, fakir öğrencilerin psikolojisinin bozulacağı, ailelerin çocuklarına kıyafet almak için ekonomik sıkıntıya gireceği konuşulmaktadır. Öğrencinin elindeki telefondan, ayağına giydiği ayakkabıdan, ders saatleri dışında ve hafta sonu giydiği kıyafetlerden zaten ekonomik durumu ortaya çıkmaktadır. Kaygılanmanın, endişe etmenin hiç gereği yok. Bu zamanda dünyanın çok az ülkesinde kalan tek tip uygulamasından tamamen kurtulmamız lazım. Sürekli batıllaşmaktan dem vuran fakat bu uygulamaya karşı çıkan kafalar bilmelidir ki, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemi incelendiğinde tek tip uygulaması diye bir şeyin yıllarca olmadığı görülecektir.
Öğrencinin saçıyla uğraşan anlayış, aynı zamanda memurun saçıyla da uğraşmaya devam etmektedir. Köhnemiş sistem, kadın memurların illa da başının açık olmasını ve saçlarının görünmesini dayatmaktadır. Kadınların çok önemli bir kesiminin başörtülü olduğu gerçeği bilindiği halde başörtüsüyle çalışmak isteyen bir memura hangi gerekçeyle, hangi mantıkla hayır denilebiliyor. Bu çağdışı anlayışın tarihin çöplüğüne gitmesi gerekmektedir.
Serbest kıyafet uygulamasının başlamasıyla, öğrencilerin ve memurların üzerindeki karabasanın kalkacak ve özgür anlayış hakim olacaktır. Artık öğrenci daha rahat olacak, memurda kendini sıkan
kıyafetlerden kurtulacak, başını örtmek isteyen devlet memurları kadınlar istediği gibi örtünebilecektir. Serbest kıyafet elbette Müslüman Türk toplumunun edep anlayışının dışına çıkmadan uygulanmalıdır. Sonuç itibariyle memur işine, öğrencide eğitimine odaklanabilecektir. Böylece verim kat kat artacaktır. Eğitimin kalitesi yükselecek, memurun işine katkısı zirve yapacaktır.