Türk ve İslam düşmanları Tanzimat fermanınındın beri, ülkemize karşı hep aynı oyunları oynamışlardır. Gerek Osmanlı ve gerek Cumhuriyet dönemlerinde, ne zaman ülkemiz biraz kalkınıp güçlenmeye, siyası istikrarı yakalayıp; Bir yandan ekonomisini güçlendirerek kalkındığı, diğer yandan da huzur ve güven ortamını yakaladığı her dönemde, Bu odaklar tarafından Memleketimizin önü hep kesilmiştir.
Ali (Yüce, büyük) Osmanlı devletine son baharını yaşatmaya, yeniden ihtişamlı günlerin başlangıcını hazırlamaya çalışan Padişah Abdülaziz Han, Bilekleri kesilmek suretiyle intihar süsü verilerek katl edilmiştir. Yerine geçen ve aynı yolda yürüyen, iktidarının son 31 yılında gerçekten Ülkemize çok büyük hizmetler yapan Sultan 2. Abdülhamit Han’ ı çok istedikleri halde öldüremediler. Fakat onu da; Önce itibarını sarsıp karizmasını zayıflattılar, sonrada Balkanlardan topladıkları başıboş ve çapulculardan oluşturdukları, Hareket Ordusu adı verdikleri bir İhanet harekâtıyla tahtan indirdiler. Yerine iktidara getirdikleri İttihat ve Terakki Partisi bakın neler yaptı:
1909-1919 yılları arasında yaklaşık 10 yılda ülkemizi, hiç gereği yokken Önce 1. Ve 2. Balkan harplerine ve sonrada 1. Dünya savaşına soktular. Her 3 savaşta da büyük yenilgi ve hatta hezimetler sonucu; Bütün Balkanlar, Hicaz, körfez bölgesi, Mısır ve Libya dahil bütün Ortadoğu elimizden çıktı. Bu büyük coğrafyayı çok acı bir şekilde, kayıp ettik. Daha da vahimi son vatan kalemiz, haremi ismetimiz sayılacak, Anadolu topraklarımız da işgal edildi. Bunun sonucu Koca Osmanlı devleti 400 yıldır yönettiği, dünkü eyaleti olan ülkelere karşı Kurtuluş mücadelesi vermek zorunda kaldı. Ayrıca bu İttihat Terakki beyinsizleri, Abdülhamit Han’ dan devraldıkları 31 Milyon altın seviyesindeki Osmanlı borçlarını 400 Milyon altına çıkarmışlardı. İşte 10 yıl gibi kısa bir dönemde ülkemizi böylesine büyük bir felakete götürmüşlerdi.
Oysa 2. Abdülhamit’ in son dönemlerinde onu halkın gözünden düşürmek için; gerek gizli basılan gazete ve dergilerde, gerek halkın arasına soktukları paralı besleme ajanlarıyla oluşturdukları fısıltı gazetesiyle neler söylememişler, ne yalanlar ve ne iftiralar atmışlardı. O değerli ve vatansever insan, büyük Hükümdar 2. Abdülhamit hakkında. Döneminde hiçbir siyası idam bile yapılmamışken, Onun için çok kan döken, baskıcı hükümdar anlamında, Kızıl sultan bile demişlerdi.
Ne enteresandır ki, aynı benzer hadisler rahmetli Menderesin, özellikle 1958 den sonraki son dönemlerinde de yaşandı. Cennet mekân Abdülhamit’ e karşı oynanan; İtibarsızlaştırma, etkisizleştirme hareketiyle başlayan ve nihayet İktidardan uzaklaştırma ile sonuçlanan aynı kahpe oyun, Menderes için de sahneye kondu. Rahmetli Başvekil, Abdülhamit gibi aynı zamanda Halife olmadığı için onun kadar şanslı değildi. Zira Merhum Başbakanımız iktidardan alaşağı edilmekle kalınmamış, üstüne üstlük birde alçakça İdam edilmişti.
Maalesef yaklaşık, 50 ve 100 sene önce Menderes, ve 2. Abdülhamit’ e karşı oynan oyunların bir benzeri bugünlerde, 11 Yıldır ülkemizi yöneten AK Parti iktidarı ve özellikle Sayın Başbakanımız R. Tayip Erdoğan’ a karşı oynanmaktadır. Aradan onca yıl geçmesine rağmen, Türk ve İslam düşmanlarının; Kalkınan ve güçlenen ülkemize karşı oynadıkları oyun hiç değişmedi.
İttihat Terakki’ nin 3 kişilik lider kadrosundan biri ve aynı zamanda Osmanlı Orduları Başkomutan vekili (Şimdiki Genel Kurmay Başkanı), içerlerinde de nispeten en iyilerinden biri olan Enver paşa… Ülkemizi sürükledikleri büyük felaketin sonucu memleketimizi terk etmeden önce Kazım (Karabekir) Paşaya, “Kazım biz Abdülhamit’ ı anlayamadık…” diyerek, tarihe ibretlik bir not düşerek, çok anlamlı büyük bir itirafta bulunmuştur.
Bugün de 11 yıldır memleketimizi başarıyla yöneten, bu zaman zarfında pek çok alanda; hayal bile etmeyeceğimiz yerlere gelmemizi sağlayan Tayip Erdoğan ve İktidarını aşağılamak, itibarsızlaştırıp halkın gözünden düşürmek için akla hayale gelmez nice yalan, iftira ve karalama kampanyaları, derin ve karanlık komplolar hazırlanmaktadır.
Gezi parkında başarmadıklarını bu kez devletin içinde soktukları paralel yapıyla, yargı yoluyla yapmak istediler. 17 Aralık ta tasarlanan soruşturmalarla bir taşla birkaç kuş vurmayı amaçladılar ama bu emellerine ulaşamadılar.
İşin en tuhafı ve hatta en korkuncu, 17 Aralıkta oynanan ve kesin sonuç alacaklarından çok emin oldukları o karanlık oyun; Maalesef iktidarın en güvendiği, “kardeşlerim” dedikleri bir kesim tarafından sahneye konuldu.
Anlayacağınız bu yaklaşık 150 yıllık Türk İslam düşmanları O kadar etkili, o kadar profesyonel ve o kadar kahpe bir güç ki; Ülkemizi güçlendiren iktidarlarımızı, bazen kardeşleri eliyle bile yıkmaya çalışmışlardır. Fakat bu kez başaramadılar, ama oyun bitmedi hala devam ediyor.
Açın merkez veya malum medya ve Cemaat gazetelerinin sayfalarını. Manşetlerde ve tüm köse yazarlarının yazılarında işlenen ortak tema şu:
“R. Tayip Erdoğan, askeri vesayeti yıktı ama yerine kendi vesayetini kurdu. Gittikçe otoritleşıyor, adım adım diktatörlüğe gidiyor. Bu sebeple Ak partı kapatılmalı, Erdoğan yüce dıvanda idamla yargılanmalıdır”.
Değerli kardeşlerim, açın tarhı kitaplarını göreceksiniz ki, benzer suçlamalar 2. Abdülhamit, Menderes ve hatta Özal içinde yapılmıştı. Yine tarihten öğreniyoruz ki bütün bu suçlamalara rağmen, bu liderler iktidardan bir şekilde uzaklaştırıldıktan sonra; Memleketimiz hep büyük zararlar görmüştür.
2. Abdülhamit tahtan indirilmeseydi biz, balkanları ve Ortadoğu’yu kayıp etmeyecektik. Büyük bir ihtimalle bugünkü sınırlarımız, Adriyatik’ ten Libya’ ya kadar; en kötü ihtimalle de Batı Trakya yanı Selanik’ ın kuzeyinden, Gümülcine’ den Halep, Şam’a oradan Musul ve Kerkük’ e kadar ki tüm Kuzey Irak milli sınırlarımızın içinde kalacaktı. Menderes’ e darbe yapılmasaydı 70 yıllarda ekonomizm 70 sente muhtaç olmayacak ve 5000 vatan evladı bir birini öldürmeyecekti. Özal, Basın manipülasyonuyla iktidardan uzaklaştırılmaz ve de zehirlenmeseydi, Ekonomimize çok ağır bir darbe vuran, 1994 Ekonomik krizini yaşamayacaktık.
Bu arada söylemeden edemeyeceğim, bir eski kaşar gazeteci, “Muhalif gazeteciler, 28 Şubat döneminden bile bu kadar fazla baskı görmektedirler” diye yazabilmiştir. O eski kaşara soruyorum; “Siz 28 Şubatta, az da olsa baskı görüyoruz diye yazabilişiydiniz?” elbette ki hayır. Ama şimdi başbakanımızı yazılarınızla; yüce divanlara gönderiyor idamla yargılanması gerekir diye suçlayabiliyorsunuz, üstelik bunu 1. Sayfada 8 sütuna manşetten de verebiliyorsunuz. Çok merek ediyorum bu nasıl diktatörlük ki, bu kadar cüretkar iftira ve yalanlar yazıp manşetten atatılıyorsunuz.
Şimdi elimizi vicdanımıza koyarak bir düşünelim: Bir an için, bu malum ve paralel yapıların arzu etiklerinin gerçekleştiğini yanı T. Erdoğan ve İktidarının yıkıldığını Erdoğan’ın da ALLAH göstermesin idam edildiğini veya ömür boyu hapse mahkum olduğunu var sayalım. Bu durum ülkemize ne kazanr? Hiçbir şey. Peki memleketimiz neleri kayıp eder? Çok ama çok şey kayıp ederiz…
İlk başta siyası istikrar bozulur, 8-10 dan önce kesinlikle tek başına bir parti iktidara gelemez, Ülkemiz koalisyonlara mahkum olur. Şaha kalkan ve kesintisiz büyüyen ekonomimizin önce büyüme hızı azalır, kısa zaman sonra da büyük bir ekonomik kriz yaşarız. Sonunda da 3-4 yıl küçülürüz. Programa alınan, 3. Köprü, 3. Hava limanı ve benzeri bütün büyük projelerden vaz geçilir. En geç 1,5 yıl sonra Dolar en az 3500 TL Euro da 5000 TL olur. Halkımızın alım gücü zayıflar, Devletin sağladığı başta sağlık olmak üzere tüm hizmetleri % 60 oranında azalır. Ayrıca Dış dünyada hiçbir itibarımız kalmaz.
Yanı anlayacağınız Nüfusumuzun % 5 e bile varmayan çok az bir kesimi Sayın Erdoğan öncesi yaptıkları gibi, Kamu nimetlerini hoyratça paylaşıp hortumlarken, mutlu bir azınlık olarak daha da mutlu olurken; geri kalan % 95 lık büyük kesim zarar üzerine zarar görerek çok büyük sıkıntılar yaşayacaktır.
Ayrıca bugün bölgemizde en küçük bir operasyon yapmak isteyen güçlü ülkeler bile, acaba Türkiye ne der diye düşünürken; O zaman Türkiye maalesef hiç akıllarına bile gelmeyecektir.
Yüzde 5 lık mutlu ve kutlu azınlığa bir diyeceğim yok, yanı desem bir faydası olmaz. Peki kendisini % 95 ın içinde görenlerden T. Erdoğan’ ı her vesileyle yıkmaya çalışanlara ve de deşifre olan yeni yüzüne rağmen hala Cemaat’ ı destekleyenlere sesleniyorum:
Siz yukarda açıklamaya çalıştığım, T. Erdoğan sonrası böyle bir Türkiye’ yimi istiyorsunuz? İstediğiniz Ülkemizin böyle bir perişanlığa düşmemişidir. Şimdi hep bir ağızdan “Hayır” dediğinizi duyar gibiyim. Ebetteki sizin vatan severliğinizden, ülkemizin kalkınıp güçlenmesini istemenizden en küçük bir şüphem yok. Fakat arkadaşlar, kardeşler; yazımın başından beri de anlatmaya çalıştığım gibi, Bu oynan oyunun sebep ve sonuçlarını bundan önce 2. Abdülhamit, Menderes ve Özal tecrübelerinde gördük iste…
Bu kez de benzer aynı oyun yine aynı sebeple; yanı ülkemizi kalkındırıp güçlendiren liderlere karşı oynanıyor. ALLAH göstermesin bu kez de oynadıkları oyunda başarılı olursalar, hiç kuşkunuz olmasın yine aynı sonuçlar doğacak... Yanı ülkemiz, bu güzel memleketimiz yukarıda bir nebze açıklamaya çalıştığım çok kötü vaziyetlere düşecektir.
Tekrar ediyorum ve dua edelim, İnşallah; Türk ve İslam düşmanlarının oynadıkları bu kahpe ve karanlık oyun bu kez tutmasın... Aksi durumda, her fırsatta Sayın Başbakanımızın gitmesini isteyenler; Enver Paşa’ nın, Kazım Paşa’ ya dediği gibi siz de: “Biz Tayip Erdoğan’ ı anlayamadık… Biz Erdoğan’ ı her fırsatta destekleyen Alihan Yılmaz’ ı anlayamadık” demek zorunda kalırsınız.
Saygı ve sevgilerimle ALLAH’ a emanet olun.