Türk insanı fedakârdır. 
Gittiği her yere , devletini ve bayrağını da götürür. 
Gittiği her yere, dinini ,imanını ve inancını yansıtır. 
Burada, yani Batı Avrupa'da her şehirde, her kasabada Türk insanının büyük fedakârlıklarla kurduğu mescid ve camiler vardır. 
Bunların birçoğu Diyanet'e bağlıdır ve neredeyse hepsinin binaları, Avrupa'da yaşayan Türkler tarafından satın alınıp, Ditib'e bağışlanmıştır. Yani, Diyanet İşleri Başkanlığı'na. .. Yani, Devlete. 
.........
Bu cami ve mescitlerin neredeyse tamamına yakını akp hükümetlerinden çok önce kurulmuştur. Kurucuları arasında her düşünceden insan vardır. Kurucuları buraları inşa ederken, yani Diyanet bağlı cami ve mescidleri , siyasetten, parti - pırtı işlerinden tamamen uzak tutmak ilke ve prensiplerinden hareket ederek kurmuştur. Siyaset yapılmasını kesinlikle yasak kılmıştır. 
.......
Gel görki, Türkiye'de olduğu gibi burada da, - hatta burada fazlasıyla - konsolosluklardaki din ateşelikleri vasıtasıyla, camiler ve mescitler birer akp kuruluşu gibi, âdeta hükümetin ve sarayın arka bahçesi gibi faaliyet göstermektedir. 
Birçok imam, açık ve aleni bir şekilde akp propagandası yapmakta hiçbir sakınca görmemektedir. 
Bu faaliyetler vatandaşın hak ve özgürlüklerine devlet eliyle ipotek koymaktır. Vatandaşa aleni hakarettir. 
Devlet, vatandaşına ideoloji veya görüş empoze edemez. Din yada mezhep sunamaz. Devlet, vatandaşının din ve vicdan hürriyetini baskı altına alamaz. Ona tahdit koyamaz. Devlet, bütün bunları koruyan ve kollayan bir koruyucudur. Onlara bir şemsiyedir. 
Yani, öyle olmak zorundadır. 
Hiç kimse buralarda, maddi ve manevi büyük fedakârlıklarla cami ve mescid kurarken, akp nin arka bahçesi olarak faaliyet göstersin diye kurmamıştır. 
Cami ve mescitlerimiz, her düşünceden insanımızın gelip dini vecibelerini ve sosyal aktivitelerini yerine getirecekleri kuruluşlardır. 
Asla siyaset kurumunun arka bahçesi değillerdir.