Artık daha çok kişi iş yerine gitmeden aynı işi evden yapıyor. Medya sektörü de bu şekilde çalışmaya en uygun iş sahaları arasında. Biz de bu gelişmeleri vesile ederek ‘yaz dönemi çalışmaları’ için köyümüzün yolunu tuttuk. Nasip olursa bir süre ‘merkez’den uzakta mesleğimizi yapmaya çalışacağız.
Bir dönem köyler cazibesini kaybetmiş ve şehirler cazibe merkezi haline gelmişti. Koronavirüs salgını sonrasında ise köy ve yoğun olmayan yerleşim merkezleri yeniden cazip hâle geldi. Bu ilgiden Çayeli’nin Senoz Vadisi köyleri de nasibini almış durumda. Geçen yıllara nispetle artık daha çok kişi köye gitmiş durumda. Geçen yıllarda 10 günlük izin alıp köylerine gitme imkânı bulamayan kişiler artık bir ya da 2 ay köyde kalmayı tercih ediyor. Hele hele maddî durumu müsait olanlar emekliler ve iş sahipleri şehirde yaşamak yerine köyü tercih edenlerin başında geliyor. Büyük şehirlerdeki ‘seyahat yasağı’ sona erince köylere dönüş hızlandı ve köyler iyice şenlendi.
Tabiî ki köyler şenlenmekle birlikte problemler de gündeme taşındı. Elbette her köyün kendisine has dertleri olabilir, ama Senoz Vadisi söz konusu olduğunda yollar ilk listede yer alıyor. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen köy yollarının arzu edilen kalitede olmaması eleştiri konusu. Bu noktada adaletli bir dağılım olmadığına dikkat çekmek icap eder. Bazı köy yolları ‘asfalt’ gibi, bazı köy yolları ise ‘yayla yolu’ndan da fena.
Yayla yolu deyip de geçmemek lâzım. Karadeniz’de ve bilhassa Rize’de yayla yolu da çok önemlidir. Çünkü geçen yıllara nispetle yaylacılık ölmüş olsa da insanlar gezi maksadıyla mutlaka yaylalara çıkarlar. Bu bakımdan yayla yollarının da iyi olması beklenir. Bu iç turizm bakımından da gereklidir. “Turizm artsın. Herkes güzel yaylalarımızı görsün” diyorsak, yayla yollarımız da bakımlı olmalıdır. Bugünkü şartlarda binek otomobillerle çıkılabilecek yayla yolu sayısı çok sınırlıdır. “Yaylaya giden jeep kiralasın” demek belki kulağa hoş gelir, ama doğru değil. Büyük şehirlerden yola çıkan insanlar aynı araçla belli başlı yaylalara gidebilse daha iyi olmaz mı?
Rize’nin köylerinde çay konusunda da dertler var. Bu dertler bu günün değil, belki 80 yılın dertleridir. Yaş çay için takdir edilen fiyat üreticiyi memnun etmemiştir. Gerçi bütün üreticiler daha fazla ücret takdir edilmesini ister, ama ülkemizin imkânları da meydanda. Kaliteli çay üretimi için gerekli altyapı yatırımlarının yapılmadığı da düşünülüyor. Ayrıntılara girmeyelim, ama fabrikaların bir kapasite problemi olduğu belli. Geçen gün bir üretici facebook’da paylaştığı bir videoda aynı gün, bilemediniz ikinci gün çay fabrikasına ulaşması ve işlenmesi gereken ‘yaş çay’ın ‘dört gündür alım yerinde beklediğini ve bir bakıma çürüdüğünü’ söylüyordu. (Arzu edenler kısa bir araştırma ile videoya ulaşabilir.)
Köyde yaşayanların derdi çoktur, tamamından bahsetmek şimdilik imkânsız. Ancak bir mesele var ki ona da dikkat çekmek icap eder: Malûm, son hadiseler insanların internet ihtiyacını ateşledi. Daha çok kişi ‘sabit internet’e ulaşmak istiyor. Bu konuda işlerin çok yavaş ilerlediğini ifade edelim. İnternet abonesi olmak isteyen bir komşumuz, müracaatından tam bir ay sonra (Ormancık, Çayeli) internete kavuşmuş. Yetkililer diyormuş ki, “Çok fazla talep var, yetişemiyoruz.”
Peki, çok fazla talep olunca bunun karşılığı gecikme mi olur? Niçin yeni ekipler kurup bu talepler hemen ve çok kısa zamanda karşılanmaz? İnsanlar paraları ile bir hizmet almak isteyince “Çok talep var, siz bekleyin” denilir mi?
Kafa kafaya verelim ve köylerimizi cazibe haline getirmek için birlikte çalışalım.
Bunun tek bir yolu var: Vatandaşı dinleyin...