Prof. Dr. Ümit Özdağ: Ülkenin gerçekten bir fetret devrinden geçtiğini ve iktidarın, saray rejiminin yaptığı hatalardan inatla ders almadığını görüyoruz. Bu konuda iki yeni ve çok çarpıcı örneği hayretle izliyoruz. 15 Temmuz darbesinden kısa bir süre sonra 3 Ağustos 2016’da Recep Tayyip Erdoğan ‘bu FETÖ denilen yapının gerçek yüzünü daha önce ortaya dökmediğimiz için pişmanım, devlete ve millete karşı suçluyuz, Allah bizi affetsin, millet bizi affetsin” dedi. Buna rağmen bundan hiç ders almamış olacaklar ki ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini şimdi Milli Eğitim Bakanı tarikat ve cemaatlerle birlikte yaptıklarını ve yapmaya da devam edeceklerini söylüyor. Bunu söyleyen Diyanet İşleri Başkanı değil. Kaldı kaldı ki Diyanet İşler Başkanı bile cemaatlerle birlikte yönetemez. Bu bir devlet kurumudur. Milli Eğitim Bakanı da milli eğitimi tarikat ve cemaatlerle birlikte yönetemez. Kendisini haklı çıkarmak, işlediği suçu önlemek için tarikat ve cemaatlerle öğrencilerin dağa çıkmasını engellediğini söylüyor. 15 Temmuz’da darbeyi yapan FETÖ terör örgütünden bir kişinin dağa çıkmadığını Milli Eğitim Bakanına hatırlatmak isterim. Üstelik gençlerimizin dağa çıkmasını engelleme görevi tarikat ve cemaatlerin değil devletindir. Milli Eğitim Bakanının yapması gerek iş Türk gençliğini 21. yy’da Amerikan, Alman, Fransız, Norveç, Finlandiya, Japon eğitim sisteminden daha iyi eğitmek ve Türk gençlerini ve Türk gençleri sayesinde Türkiye’yi dünya ekonomisi ile rekabet edebilir bilgi seviyesinde yetiştirmektir. Oysa bu Milli Eğitim Bakanı, milli eğitimin cehaletin örgütlenmesinden kendisini sorumlu hissetmektedir. Biz, Zafer Partisi olarak bu millete ihaneti, devlete ihaneti sessiz bir şekilde izlemeye devam etmeyeceğimizi bütün sevgili kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Zafer Partisi bu konuda gereken bütün hukuki ve siyasi tepkileri ortaya koyacak. Vatandaşlarımızı da bu sürece dahil olmaya ve bu Milli Eğitim Bakanını ki milli olmadığı ortadadır, gayri milli bir Milli Eğitim Bakanıdır. Önü özellikle açılmış, kanuna karşı hilelerle yükseltilmesi sağlanmış bu zatın politikalarını tarihin çöplüğüne atmak için gereken her türlü siyasi, hukuki mücadeleyi vereceğiz.
“Türk ordusunu Balkan Savaşı öncesindeki ordu gibi ikiye bölünmüş bir ordu haline getirmek bir cinayettir.”
Üzerinde önemle durulması gereken başka bir husus Milli Savunma Bakanlığı tarafından alınması gereken önlemleri içeriyor. 10 Kasım’da Atatürk’ün resmini takmayı reddeden sözde teğmenin bağlantıları sosyal medyada yayınlanmaya başladı. TSK içerisinde yeni FETÖ benzeri oluşumlara müsaade etmek Türkiye’ye ihanet olur. Biz, Zafer Partisi olarak Milli Savunma Bakanlığını buradan altını çizerek ve güçlü bir şekilde uyarıyoruz. Sakın, Türkiye’nin bir daha böyle bir sürece girmesine izin vermeyin. Türkiye’nin etrafında ateş çemberinin gittikçe daraldığını görüyoruz. Türkiye böyle bir ateş çemberine sürüklenirken Türk ordusunu Balkan Savaşı öncesindeki ordu gibi ikiye bölünmüş bir ordu haline getirmek bir cinayettir. Bu cinayete tarihten ders alarak ve omuzlarınızdaki o rütbelerin hakkını vererek karşı çıkmalısınız. Ordumuzun içerisine nifak girmesini engellemelisiniz. Biz, Zafer Partisi olarak bu konunun da her platformda takipçisi olma konusunda kararlıyız.
“Ne hükümet ne İstanbul Belediyesi, İstanbul depremine yönelik hiçbir ciddi adım, ciddi girişim yapmıyor.”
Ülkemizin en önemli sorunlardan bir tanesi de yaklaşmakta olan İstanbul depremidir. Marmara bölgesinde ardı ardına dört şiddetinin üzerinde depremler gerçekleşiyor. Eğer İstanbul’la ilgili gereken hızlı kararlı adımlar atılmazsa milyonlarca insanımızın hayatı tehlike altındadır. Şu anda Anadolu’da geziyoruz. Rize’deyiz. Yapmış olduğumuz bütün temaslarda Karadeniz bölgesinde ekonominin en güçlü noktasında bulunan hemen herkesin hayret bir şekilde ama doğru bir şekilde İstanbul depremi konusunda ne kadar endişeli olduğunu gördük. Bu endişelerini ifade ediyorlar. İstanbul, Anadolu’daki depremi ayağa kaldırır ama biz İstanbul depreminden sonra İstanbul’u ayağa kaldıramayız diyorlar. Haklılar. Görüyoruz ki ne hükümet ne İstanbul Belediyesi, İstanbul depremine yönelik hiçbir ciddi adım, ciddi girişim yapmıyor. Sevgili İstanbullulara da sesleniyoruz; şehrinize sahip çıkın. Sahip çıkmayan hükümeti ve belediyeyi uyarın. Söz konusu olan çocuklarınız, eşlerinizin, annelerinizin, babalarınızın hayatıdır. Yarın onların vücutlarını enkazın altından çıkarmak istemiyorsanız şimdi alınması gereken tedbirler konusunda lütfen yetkililerle iletişime geçin. Bunun ötesinde onlarla karşı karşıya gelin, sorumluluklarını hatırlatın ve depremden önce alınması gereken bütün önlemlerin alınmasını sağlayın.