'Ver yiyim ört yatayım!'

Abone Ol

Bundan yaklaşık 4-5 yıl kadar önce İstanbul’dan gelen amcaoğlu Hasan Basri Akın ve Halaoğlu Hakan Yılmaztürk ile birlikte Çeşme’ye tatile gitmiştik…

Kaldığımız otelin bahçesinde sabah kahvaltımızı yaparken ülkemizin içinde bulunduğu durum üzerine sohbet ediyorduk. Ben ekonominin iyi gitmediğinden, böyle giderse bir ekonomik çıkmaza gireceğimizi izah etmeye çalışıyordum. Amcaoğlu bankacı olduğu için olaylara daha mantıklı yaklaşıyor, kriz çıkmasının nelere bağlı olduğunu bir ekonomist gözüyle irdeliyordu…

Biz sohbet ederken otelden çıkan üç beş kişilik bir grupta sabah kahvaltısı için masamızın hemen yanında gelip oturdular… Kendi aralarında sohbete başladılar. Onların konusu da ülkenin ekonomisi üzerineydi. Enteresan şeyler konuşuyorlardı! Anladığımız kadarıyla arkadaşlardan bir tanesi Türk Hava Yollarında pilot, diğeri de çok ünlü bir şirkette muhasebe müdürü olarak görev yapıyorlarmış. Diğer ikisi bu arkadaşların anlattıklarını dinliyordu.

Önce lafı muhasebe müdürü olan kişi aldı. Burada hepsini yazmak istemediğim bir sürü “devlet-şirket” ilişkisini anlatan bilgiler verdi diğer arkadaşlarına. Vergi affından tutunda ballı ihalelerin nasıl alındığını anlattı o arkadaş!

Pilot olduğun anladığımız diğer kişinin anlattıkları bizi çok şaşırttı!

Bu yazacaklarıma önce Allah şahit, sonrada iki kuzenim şahit!

Şunu da ifade edeyim yeri gelmişken. Bugüne kadar kulak misafiri olduğum bu sohbeti anlatmamış, yazmamış olmam ülkeme karşı duyduğum sorumluluktan kaynaklıdır! Peki ne değişti de yazıyorum o zaman! Şundandır yazmam. Bugün Türkiye’nin ekonomisinin neden bu halde olduğunu daha net görelim, aslında bazı şeylerin göz boyamadan ileri gitmediğini daha net görelim diyedir. O kişilerin simasını bile hatırlamıyorum. Yarın mahşer günü haklarını helal ederler inşallah; çünkü bütün bir toplumu ilgilendiren bir meseleden bahsediyoruz!

Anlattı ki o kişi; ben THY’da pilot olarak çalışıyorum. Benim pilotluğunu yaptığım THY’nın uçağı defalarca Ankara’dan kalkarak Tahran Havaalanına İran’ın ihtiyacı olan (adını söylemedi) şeyleri götürdü. Oradan uçağın hangarına doldurulan dolarlarla Ankara’ya geri döndük. Gece yapılan bu iş sonucu Esenboğa Havaalanında tırlar yanaşarak paraları alıp direk Merkez Bankasına götürdü. Buna ben birkaç kez pilot olarak şahit oldum!

O pilot arkadaşın söyledikleri türden bilgiler daha sonra başka kişiler tarafından da yazıldı çizildi basında.

Kamuoyunun bildiği gibi, Amerika Birleşik Devletlerinde görülen “Zarrap Davası” ekonomik nedenlerden dolayı açılmış ve ülkemizin başına bela olmuştu! Ülkemizde muteber iş adamı muamelesi gören Rıza Zarrap, ülkemizin sırlarını sattığı için bugün ABD’de krallar gibi yaşıyor!

Hepimizin malumudur, İran’a uygulanan ambargo ile Türkiye en önemli ticaret alışverişi yaptığı bir ülkeyi kaybetmişti. Bunun için çeşitli formüller geliştirdi Türkiye. Halkbank davasını iyi takip eden birisi bu olup bitenlerden haberdardır. Bu alışverişteki suiistimaller de hepimizin malumudur!

Son yazılarımdan birisinde şunları ifade etmiştim;

“Bu ülkenin ekonomik sisteminin kendilerine sunduğu zenginlikleri kaybetmeme refleksiyle hareket eden ve bunu siyaset yoluyla güven altına almaya çalışan iktidara gösterdiğiniz toleransın binde birini “dünden bugüne doğruları anlatmaya çalışan çevrenizde ki insanlara” gösterebilseydiniz bugün daha farklı bir Türkiye’de nefes alıp veriyor olacaktık!

Maalesef üzülerek ifade ediyorum ki; etrafında olup bitenlerden ders çıkaracak, teşhis ve tedavi yollarını arayacak olanlarımızın sayısı hiçbir dönem bu kadar düşük seviyede olmamıştı!”

Yeniden yazdıklarıma dönecek olursak bu anlatılanlardan ne gibi dersler çıkaracağımızı fark edebilmemiz her halde zor olmasa gerek!

En basit bir işte dahi plansız ve programsız iş üretilmediği yerde, Türkiye gibi hem stratejik olarak hem de nüfus yoğunluğu bakımından azımsanmayacak büyüklükte ki bir ülkeyi idare etme yetkisini eline alanların meseleleri çözme noktasında hazırlıklarının olmaması nedeniyle “bugün ki ekonomik krize” yakalandığımız açık seçik ortadadır!

Bizim coğrafyamızda güzel bir söz vardır; “ver yiyim ört yatayım” diye. On altı yıldır iktidarda bulunanlar tamamen bu mantığa uygun bir yönetim anlayışıyla ekonomiyi götürmüşler ve bugün ki sonuç da kaçınılmaz olmuştur.

Ekmeyen, biçmeyen, üretmeyen, daima tüketen ve üstüne üstlük bu durumu gizlemek için sağdan soldan “sahte mutluluklar devşiren” iktidarın ülkeyi getirdiği bu nokta akli selim düşünen her insan için sürpriz olmamıştır!

Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…