Demokrat Parti’nin yönetim kadrosundan, Adnan Menderes’in son hükümetinde devlet bakanlığı yapan ve Yassıada’da yargılan Yusuf İzzet Akçal'ın yeğeni, Eski Turizm ve Tanıtma Bakanı Erol Yılmaz Akçal’ın da amcasının oğludur. Memleketi Rize’ye ilk defa 1956 yılında annesi, babası ve amcasıyla birlikte gitti. Çataldere’ye, derelerin üzerinden atlayıp yürüyerek, tırmanarak ancak sekiz saatte varabildiler.
YILMAZ VE AKÇAL KARDEŞLER
Ahmet Mesut Yılmaz’ın babası Hasan ve amcası Hüseyin önce pazarcılık yaptılar. Daha sonra Eminönü Yeni Cami’nin arkasında Mısır Çarşısı’ndaki barakalardan bir dükkân kiraladılar. Gömlek, kumaş, iş tulumu satmaya başladılar. Dükkânlarının adı, Yılmaz Ticaret‘tır. Haziran 1934’te soyadı kanunu çıktığında, akıllarına ilk gelen isim de Yılmaz oldu. Çünkü isimle tanınmışlardı. O sırada 1930’da fakülteyi bitiren kardeşleri İzzet, Diyarbakır’da hâkimliğe başlamıştı. Ona “Biz Yılmaz soyadını alıyoruz” telgraf çektiler. Diyarbakır’dan gelen yanıt olumsuzdu. “Ben Akçal soyadını alıyorum”.
Yusuf İzzet Akçal kesin kararlıydı. “Ben de hâkim olarak dünya kadar karara bu soyadıyla imza attım. Değiştiremem” diyordu. Böylelikle Hasan ve Hüseyin kardeşler Yılmaz, Yusuf İzzet ise Akçal soyadını aldılar
İLKOKUL HEDİYESİ: KUR’AN-I KERİM
Yusuf İzzet Akçal, onca yoğunluğuna rağmen Mesut’u ihmal etmezdi. Başlayacağı ilkokulun seçiminde de etkisi oldu. Mesut için seçtiği Beyazıt 5. Deneme İlkokulu, hem evlerinin yakınındaydı. Mesut ilkokula başlayacağı gün, İzzet Akçal ona bir Kuran hediye etti. Kuran’ı verirken, bir de kâğıt uzattı. Kâğıtta, Mesut’a yazılmış bir şiir vardı: Yadında mı doğduğun günler? / Sen ağlar idin gülerdi âlem / Öyle bir ömür geçir ki / Olsun son mevkin / Sana hande halka matem. Mesut, amcasının bu yaklaşımından etkilendi. O yaşından itibaren “büyük adam” olmak için didindi. Büyüklerin dünyasıyla ilgilendi, onlar gibi olmaya çalıştı. Annesi ona baktıkça “Mesut ilim adamı olacak” diye gururlanırdı. Ama bu beklentilerin yoğun biçimde hissettirilmesi, Mesut’un çocukluğunu doya doya yaşamasını engelledi.
YA TAKSİM, YA ÖLÜM
1958-59 öğretim yılında Beyazıt 5. Deneme Okulu’ndan 2361-23 diploma numarasıyla 08 Haziran 1959 tarihinde mezun oldu. Ortaöğretimine Avusturya Lisesi'nde başladı, İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun oldu. Lisede Mesut’u en çok etkileyen kişi, milliyetçi camianın önemli isimlerinden biri olan Nurettin Topçu’ydu. Mesut, bu fikir adamını hayranlıkla dinlerdi. Nurettin Topçu da Mesut’u sever, anlayışlı davranırdı. 1958 yılının yaz aylarında Türkiye’yi sarsan Kıbrıs tartışmalarından da uzak durmadı. 8 Haziran - 13 Temmuz tarihleri arasında çoğunluğu İstanbul’da olmak üzere kırk üç miting yapıldı. O mitinglerde “Ya taksim, ya ölüm” diye bağıran, pankart taşıyanlardan biri henüz on bir yaşındaki Mesut’tu.
CEZAEVİ ÖNÜNDE BİR ÇOCUK AHMET MESUT YILMAZ
Amcası Yusuf İzzet Akçal ve arkadaşları 27 Mayıs 1960 ihtilali ile iktidardan uzaklaştırılarak Yassıada’da yargılanmış, ardından da Kayseri Cezaevi'ne gönderilmişti. Yassıada'daki sınırlamalar Kayseri'ye gönderilince kalkmış, Ahmet Mesut Yılmaz'a amcasını aylar sonra yeniden görme fırsatı doğmuştu. Yılmaz, Kayseri Cezaevi'nin kapısında kuyrukta beklerken annesine dönüp: “İlerde beni de böyle ziyarete geleceksiniz,” demişti. Bu tutukluluk 14 yaşındaki Yılmaz’ı derinden sarsmıştı. Amcası İzzet Akçal onun için özel bir insandı. Küçük yaştan itibaren onunla alabildiğine içli dışlı olmuştu. 10 Kasım 1961 tarihinde Kayseri Cezaevi'ndeki amcası Yusuf İzzet Akçal’a "Kayseri'ye Sesleniş" başlıklı bir şiir göndermişti: Türkçülük aşkıyla coşup, taşanlar / Vatana, millete, hakka koşanlar / Aşılmaz dağları bir bir aşarlar. Bu yol da tükenmez, bitmez amcacığım / Zindan bize tesir etmez amcacığım / Yağsın varsın üstümüzden belâ yağmuru / Doğruların nasibidir bu imanı tam olanlar bir koca suru / Bir gün gelir elbet yıkar amcacığım / Hakikat meydana çıkar amcacığım.
KENDİ AYAKLARIM ÜZERİNDE DURACAĞIM
1969 yazında, Erol Yılmaz Akçal’a seçim kampanyasında yardım etmek üzere Rize’ye gitti. Seçim kampanyası sırasında karış karış dolaşarak, Rize’yi tanıdı, siyasi yapısını öğrendi. AP (Adalet Partisi) teşkilatıyla tanıştı. Kuzeni Erol Akçal, 12 Ekim 1969 seçimlerinde yeniden milletvekili seçilip Ankara’ya döndükten sonra, Mesut yeni kararlar aldı. Baba parasıyla geçinmeden kendi ayaklan üzerinde duracaktı. TRT Dış Yayınlar Dinleme Servisi’nde Almanca çevirmenlik işi buldu. İki yıl çalıştığı bu servise geceleri gider, Almanca yayın yapan radyoları dinleyerek Türkçe’ye çevirirdi. Ayrıca Milli Prodüktivite Merkezi’ne de kitap çevirileri yaparak para kazandı. Buna rağmen ticarete atılmayı hiç düşünmedi. 1971 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü'nden mezun oldu. 1972-1974 yılları arasında Almanya'nın Köln Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde yüksek lisans çalışması yaptı. 1975-1983 yılları arasında kimya, tekstil ve ulaştırma sektörlerinde ve çeşitli özel şirketlerde yönetici olarak görev aldı.
DEVLET BAKANI HÜKÜMET SÖZCÜSÜ
1983 yılının Mayıs ayında, yeni kurulan Anavatan Partisi'nde kurucu üye ve genel başkan yardımcısı oldu. Parti Yılmaz’a Rize il örgütünü kurma görevini verince 16 Temmuz 1983 tarihinde Rize’ye hareket eden Yılmaz, amcası İzzet Akçal’dan, Rize’nin ileri gelenlerine hitaben bir mektup aldı. Yine de Rize il örgütünü kuracak isim bulmakta zorlandı. MDP, askerlerin desteğiyle iktidara geleceği beklenen parti olduğu için bütün ağır toplar oraya gidiyordu. Üstelik ANAP’ı kurmayı kabul eden isimlere, vazgeçmeleri için baskı yapılıyordu. İl örgütünün kuruluş dilekçesinin yazılması aşamasında bile bir kişi geri çekildi. Mesut, baktı ki olmuyor, ücret karşılığı dilekçe yazdırdığı daktilonun başındaki adamı da 15. kurucu olarak yazdırıp teşkilatı kurdu. Aynı yıl Kasım ayında yapılan genel seçimde Rize milletvekili seçildi. Birinci Turgut Özal hükümetinde Bilgilendirmeden Sorumlu Devlet Bakanlığı'na atandı ve hükümet sözcülüğü yaptı.
ACI HABER
1985 yılında, Rize gezisi sırasında futbol oynarken bacağının kırılması Yılmaz ailesini çok üzmüştü. Station Renault marka aracın arkasına yatırılarak Ankara’ya getirilmiş, beş hafta kadar ayağı alçıda gezmek zorunda kaldı. Asıl üzücü haber ise, baba Hasan Yılmaz’ın hastalığı ve ardından ölümü oldu. Hasan Yılmaz’a konan teşhis, pankreas kanseriydi. Ameliyat edilmesine, doktorların yoğun çabalarına rağmen kurtarılamadı. 28 Haziran 1986’da hayata gözlerini yumduğunda 74 yaşındaydı. Mesut Yılmaz, aynı yıl Kültür ve Turizm Bakanı oldu. Bu dönemde Türkiye-Federal Almanya ve Türkiye-Yugoslavya ekonomi karma komisyonlarının başkanlıklarını yürüttü. 29 Kasım 1987 seçimlerinde yeniden Rize milletvekili seçildi. İkinci Özal hükümetinde Dışişleri Bakanlığı'na atandı. 1988 yılından sonra Avrupa Demokrasi Birliği’nde genel başkan yardımcılığı yaptı. Yılmaz, Akbulut Hükümeti'nde de üstlendiği bu görevden 20 Şubat 1990'da istifa etti.
ANAP GENEL BAŞKANI VE BAŞBAKAN
15 Haziran 1991 tarihinde yapılan Anavatan Partisi Büyük Kongresi'nde genel başkanlığa seçildi. Kurduğu hükümet 5 Temmuz 1991 günü TBMM Genel Kurulu'nda güvenoyu aldı. 20 Ekim 1991 günü yapılan genel seçimlerden sonra ana muhalefet partisi lideri olarak çalışmalarını sürdürdü. 24 Aralık 1995'te yapılan genel seçimler sonrası Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi tarafından oluşturulan 53. hükümetin başbakanı olarak görev yaptı. 28 Şubat sürecinde mecliste muhalefet milletvekilleri azınlıkta olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi. Demirel'in eski partisi DYP'den kendine yakın milletvekillerini istifa ettirerek onları Demokrat Türkiye Partisi adı altında toplayıp ANAP-DSP-DTP koalisyonuna (ANASOL-D hükümeti, 55. hükümet) sokmasıyla 20 Haziran 1997'de üçüncü kez başbakan oldu. 25 Kasım 1998 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendisi ve devlet bakanı Güneş Taner için verdiği gensoru önergelerinin TBMM'de kabul edilmesinden sonra istifa etti.18 Nisan 1999 tarihinde yapılan genel seçimlerde partisinin büyük oy kaybına rağmen DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yer alarak Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı oldu. 3 Kasım 2002 seçimlerinde partisinin %5 oy oranı ile barajın altında kalmasından sonra görevinden istifa etti. Rize'den milletvekili seçilecek oy oranına ulaşmasına rağmen lideri olduğu ANAP, %10'luk barajın altında kaldığından milletvekili seçilememiştir.
ANAP SONRASI YAŞAMI
25 Mayıs 2007'de Rize'den bağımsız milletvekilliği adaylığını açıkladı. 22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan genel seçimlerde Rize'den bağımsız milletvekili olarak meclise girmeye hak kazandı. 2009 yılında Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi'nin birleşmeleri sonucu kurulan Demokrat Parti'ye 31 Ekim 2009'da geçti. 15 Ocak 2011 tarihinde Namık Kemal Zeybek'in genel başkan seçilmesinin ardından 18 Ocak'ta Demokrat Parti'den istifa etti. 11 Haziran 2012 tarihinde Annesi Güzide Yılmaz vefat etti. Almanca ve İngilizce bilen Mesut Yılmaz, 1975 yılında Berna Hanım ile tanıştı. Berna Hanım’ın, iki yıllık yöneticilik programından mezun olmasının ardından da 15 Ağustos 1976’da evlendiler. Balayı için önce Almanya’ya gittiler, oradan da İspanya’nın Akdeniz kıyısındaki ünlü tatil beldesi Marbella Almeria’ya geçtiler. Yılmaz çiftinin Yavuz (D.1979) ve Hasan (D.1987) adlarında iki çocuğu var.
VEREN ALLAH’A ALDIĞINDA DA ŞÜKREDECEĞİZ
17 Aralık 2017 tarihinde oğlu Yavuz Yılmaz vefat etmişti. Oğlunun ardından yaptığı konuşmada; “Oğlumu veren Allah'a nasıl şükrettiysek aldığı zaman ise kızmayacağız, üzülmeyeceğiz. Allah'a şükretmeyi yine devam edeceğiz” demişti. Eski Başbakan ve Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Mesut Yılmaz, 30 Ekim 2020 tarihinde Şişli Florence Nightingale Hastanesi'nde tedavi gördüğü sırada yaşama veda etti. 1 Kasım 2020 tarihinde Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nde düzenlenen cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Kanlıca’daki aile kabristanlığına defnedildi. Mekânı cennet olsun
AHMET MESUT YILMAZ VE HATIRALAR RİZE’DEN TEK TEK SORDUĞU İSİMLER BENİ ŞAŞIRTMIŞTI
En son 23 Ocak 2020 tarihinde Beykoz’daki özel konutunda kendisini ziyaret giderken “görüp, sağlığını sorup hemen ayrılalım” diyorduk. Çünkü hastalığından dolayı kendisini yormak istemiyorduk. Ama öyle olduk ki biz kalmak istedikçe “durun hele maç bitsin” diyordu. Maç umurumda değildi oysa. Güzel olan onunla sohbet etmekti. İki sözünden biri Rize idi. Bir yandan karşımızda duran dev ekranda maç devam ediyor, diğer yandan sohbet ediyorduk. Ülkemde başbakanlık yapmış, hayatı hep yoğun tempoda geçmiş biri bana ad, ad, Rize’deki ortak tanıdıklarımızı soruyordu. Hızlı tempoda o isimleri tek tek nasıl tanıdığına hem de benim de aynı kişileri tanıdığımı bilmesine şaşıyordum.
KÜTÜPHANESİNDE VE YÜREĞİNDE RİZE’NİN YERİ AYRIYDI
Bir önceki ziyaretimde dev kütüphanesinde kitaplar arasında kaybolmuştum. Tek tek kitapları inceliyordum. Bir arada “bu yana gel. O kitaplar sana yaramaz. Seni aradıkların burada” dedi. Kitaplığından bağımsız bir Rize kitaplığı oluşturmuştu. Orada Rize üzerine araştırmalar yapan arkadaşlarımın ve benim kitaplarımı görmek beni çok mutlu etmişti. Ayrıca kütüphanesinde mükerrer olan kitapları ve kendi hakkında yazılan kitapları imzalayarak bana hediye ediyordu. Bir de Erkal Zenger’in Siyaset Cambazhanesinin Cazgırı kitabını okumamı tavsiye ediyordu.
BİZİM BAŞKAN KALELERİ ŞAŞIRDI
Rize Spor Tarihi kitabımı inceledikten sonra “sana bir Rizespor fıkrası anlatayım” dedi. Bakan olmuşuz. Rize’nin her sorunu gibi Rizespor içinde bizden çare bekliyorlar. Rizeli bir iş adamımızı Rizespor’a başkan yaptık. Meğer bizim başkan futboldan hiç mi hiç anlamıyormuş. Birlikte maça gittik. Bana ne yapacağız dedi. Ben de top ağlarla buluşunca havaya fırla dedim. Az sonra rakip takım gol atmaz mı bizim başkan havada.
Fatih Sultan KAR / İST