Sağlık

Uzmanından topuk dikeni hastalığına ilişkin öneriler

- Güven Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Erdi Özdemir: - "Genellikle yeteri kadar hareket etmeyen, fazla kilolara sahip, yanlış ve ortopedik olmayan ayakkabı giyinen, topuğa çok fazla baskı yapan ayakkabı seçimleri yapan ve uzun süreler ayakta duran kişilerde bu sorunu gözlemliyoruz"

Abone Ol

İSTANBUL (AA) - Güven Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Erdi Özdemir, topuk dikeni tedavisinde öncelikli olarak hastaya istirahat ve egzersiz verildiğini belirterek, "Ayakların da egzersize ihtiyacı vardır. Günlük olarak beşer dakika süreyle ayak parmaklarınızı geriye doğru gerdirerek topuk kısmınıza buzla masaj yapmalısınız. Doktor tarafından verilen egzersizler her gün düzenli olarak yapılmalıdır." ifadelerini kullandı.

Hastaneden yapılan açıklamaya göre, yoğun ve stresli çalışma koşullarının ortaya çıkması ve sağlıksız beslenme sonucu gelişen obezitenin artışıyla genel sağlık rahatsızlıklarının yanı sıra ayak sağlığı da risk altında.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Özdemir, topuk dikeninin sıklıkla gözlenen ilk belirtisinin ağrı olduğunu belirtti.

Özdemir, ayak tabanında ağrıya neden olan ve yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren topuk dikeni hastalığını, ayak tabanında bulunan plantar fasya olarak geçen dokunun topuk kemiğine yapışma noktasındaki zorlanma olarak adlandırılabileceğini ifade etti.

Röntgenlerde kronik zorlanmaya bağlı ayak topuğunda kalsiyum birikmesine bağlı oluşan kemik çıkıntısı veya kemik büyümesi görülebileceğini belirten Özdemir, "Ancak esas ağrıyı yapan bu görüntü değildir. Hastalar genellikle sabahları ilk adımla birlikte veya dinlenme sonrası ilk adımlarda şiddetli olan ağrıya maruz kalır. Bu hastalıkta ağrı öncelikli belirtidir. Kişi, sanki topuk kısmına bir çivi ya da iğne batma hissiyle ağrı oluştuğunu ve bu hissiyatın hareketini kısıtladığı şikayetiyle doktora başvurur. Genellikle yeteri kadar hareket etmeyen, fazla kilolara sahip, yanlış ve ortopedik olmayan ayakkabı giyinen, topuğa çok fazla baskı yapan ayakkabı seçimleri yapan ve uzun süreler ayakta duran kişilerde bu sorunu gözlemliyoruz." ifadelerini kullandı.

Özdemir, topuk dikeni hastalığının teşhisinin, tecrübeli bir hekim tarafından muayene sırasında hastanın tam öyküsü dinlediğinde konulduğunu aktararak, şunları kaydetti:

"Topuk dikeni tedavisinde öncelikli olarak hastaya istirahat ve egzersiz verilir. Ayakların da egzersize ihtiyacı vardır. Günlük olarak beşer dakika süreyle ayak parmaklarınızı geriye doğru gerdirerek topuk kısmınıza buzla masaj yapmalısınız. Doktor tarafından verilen egzersizler her gün düzenli olarak yapılmalıdır. Bu işlemler topuk bölgenizi rahatlatacaktır. Egzersiz sürecinde tedavi başarısızlığının en büyük riski hastaların verilen programları düzenli yapmamasıdır. Bunlarla birlikte tedavi seçenekleri arasında, ağrısı kesici kremler de vardır. Bu tedavi yöntemleri başarısız olursa hastanın durumuna göre enjeksiyonlar ve ameliyat gerekli olabilir."

İğne tedavisinde kortizon enjeksiyonlarının kullanıldığının altını çizen Özdemir, iğne tedavisini egzersiz tedavisinin başarısız olduğu durumlarda tercih edilmesi gerektiğini belirtti.

Özdemir, tedavide kullanılan kortizonun lokal olup sistemik dolaşıma katılmadığından yan etki profilinin oldukça düşük olduğunu kaydederek, "Tekrarlayan kortizon enjeksiyonları, topuktaki yağ yastıkçığında küçülmeye neden olabileceğinden genellikle önerilmez. Dirençli vakalarda cerrahi tedavi seçeneği de bulunmaktadır. Hastalar cerrahi seçeneğinden endişe duysalar da sonuçları oldukça yüz güldürücüdür. Cerrahi kararı verebilmek için tecrübeli bir hekimin muayenesi oldukça önemlidir. Eğer topuğunuzda bir batma hissiyle karşı karşıyaysanız, ertelemeden hekiminize başvurmanız gerekir." değerlendirmesinde bulundu.