Tarihin süzgecinden damıtılarak dilimize pelesenk olan atasözlerimiz bugün ki vurdumduymazlığımızı ne kadar da güzel izah ediyor değil mi?
“Dünya yansa bir bağ otu yanmaz” atasözünde ki insan çevresi ile ilgisini koparmış zararlı insandır bana göre!
Bugün insani ilişkilerimize ve meselelerimize derman olacak reçetelerimizi hayat haline getiremiyorsak biliniz ve inanınız ki; cemiyette “bir bağ otunun” derdin de olmayan insanların yüzdesinin tavan yapmış olmasındandır!
Değil kendi derdiyle dertlenmek, cemiyet planın da sorumluluk gerektiren meselelere bile bu kadar kayıtsız kalınan bir dönem daha hatırlamıyorum desem abartmış olmam sanıyorum…
Hal bu ki;”Müşterek sorumluluk” hissinin geliştiği cemiyetler de, sorumluluktan kaçmak şöyle dursun hiç kimse zararlı bir davranışa dahi cesaret edemez!
Bu düstura bugün ne kadar da uzak bir cemiyetin için de yaşadığımızı idrak edebiliyor muyuz?
Ben doğrusunu isterseniz, iletişimin bu denli hayatımızın içine girdiği bir dönem de insanımızın olup bitenleri daha iyi gözlemleyip, bilgiye dayalı sorumluluk duygusunun daha gelişmesini isterdim…
Hemen hemen her gün, dikkatli bir gözle etrafım da olup bitenleri gözlemlemeye çabalıyorum.
Gördüğüm manzara şu;
Ülkemizde ki terör olaylarından tutun da en sıradan gördüğümüz her hangi bir toplumsal olaya uzanan geniş bir yelpaze de ki meselelerimize elle tutulur gözle görülür bir ”görüş, hissediş, duyuş ve tepki” veremiyoruz gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzdur!
Yalnız haksızlık etmek istemem!
İki konu da duyarlılıklarımız her geçen gün daha kuvvetlenmek de ve kıskanılacak boyuta ulaşmaktadır…
Bir tanesi futbola olan ilgimiz(sadece futbola!) diğeri ise bu akşam yâda bu hafta hangi TV dizilerini izleyeceğimizle ilgili duyarlılıklarımız!
Hepimizin cemiyet planın da derin şekilde yaşadığımız bu tezatlar, doğal olarak topluma yansımakta…
Birileri hangi konu olursa olsun ”elini taşın altına koyuyorsa” bize düşen ona el vermektir, köstek olmak değil!
Bana ne, “beni sokmayan yılan bin yaşasın” sözleri çok zararlı insanları tarif için kullanılır.
Bütün cahiller cesurdur. Amacı olmayan insanlar çabuk yıpranıyor erken pes ediyor…
Dünya ölçeğinde de ülkemiz de bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Bu kısır döngüyü tersine çevirecek elimiz de bize ait, keşfi yapılmış saklı hazinelerimiz var. Biz hala sorularımıza, açmazlarımıza cevap bulmak için türlü şaklabanlıklar yaparak, asıl olandan uzaklaştıkça uzaklaşmaktayız!
Ülkemiz de yaşanan son olaylar gerçekten akıl tutulmasıyla karşı karşıya olduğumuzu bize gösteriyor…
Gözümüzün önünde cereyan eden hadiseler karşısın da ki tutumlarımız sanki meseleleri birilerine havale etmişiz gibi geliyor bana! Devlet aklı dediğimiz soyut varlığın ortaya koyduğu tavır ve davranışlar bugün ülkemizin birlik ve dirliğinin sorgular bir noktada olmamıza sebep teşkil etmiştir!
Müşterek sorumluluk duygusunu yitireli çok uzun zaman oldu. Bunu üzülerek söylüyorum ama gerçekler çok açık bir şekil de gözümüzün önün de cereyan ediyor…
Buraya kadar söylediklerime müşahhas bir örnek vermek boynumun borcu oldu doğrusu!
Birileri dış destekleri de yanlarına alarak, “büyük Kürdistan” rüyası görüyor bu topraklar üzerinde! Bu meselenin tahlilini yapmak sadece devleti idare edenlerin ve bu akla hizmet edenlerin işimidir? Meydan yeri, “ayrı bir ülke” diyenlerin cirit attığı ve onların dinlenildiği bir yere dönüşmüşse bunda bizim hiç mi suçumuz yoktur!
Biz “Büyük Türkiye” olma düşüncesinden anladıklarımızı ifade etmekten ve hayatımızın olmazsa olmazlarından olduğuna sırt çevirirsek elbette bu boşluğu birileri dolduracaktır…
Tek yol ülkemiz insanını bir potada eriten değerlerimize yeniden dönmektir… Bu olup bitenler bizim ümidimizi ve geleceğe dair büyük düşüncelerimizi elbette dumura uğratmış kendi kabuğumuza çekilmemize vesile olmuştur!
Birileri sözde ideallerinin hayata geçeceği kapının eşiğindedir bugün!
Ya biz neredeyiz?
Artık bu ülkenin birliğini sarsılmaz bir şekil de ortaya koyacak akla ve ideale ihtiyaç var. Her platformda bu cennet vatanın insanlarının birlikte yaşaması gerektiğini ve tüm Anadolu coğrafyasın da “insanımızın birlikte yaşamaya değer hayatı anlatan” fikir adamlarına, siyasi teşekküllere, sivil toplum örgütlerine ihtiyacımız var…
Bu ülkenin sorunlarıyla büyüdük… Ama ben iddia edebilirim kendi adıma ki; hiçbir dönem birlik şuurunun bu kadar hırpalandığı, bu kadar yerini bomboş ayrılıkçı fikirlere bıraktığı bir devir hatırlamıyorum!
Maalesef bugün ki halımız çok fecidir. Bunun sebebi gayet açıktır. “Ülke yansa bir bağ otu yanmayacak” olanlarımızın sayısının gün geçtikçe artıyor olmasındandır!
Cumhuriyetimizin 89.kuruluş yıldönümünü birlik ve beraberlik için de kutlayamayan bu ülkenin insanı için bu tespitimizi yapmamız sanırım tarafınızdan da yadırganmıyordur!
Devleti idare edenler ve gelecekte bu idareye talip olanlar, Milletin hassasiyetlerini gözden kaçırmadan ortak paydalarda buluşmak zorundadırlar… Bu hassasiyetler olmazsa milletin bugün ki gibi istikameti belirsizleşir!
Asırlardır birlik ve beraberlik için de yaşamış insanların bugün ki durumu yürekler acısıdır. Ve üzülerek ifade ediyorum ki; ülkemizin bugün geldiği noktada ki manzarası içler acısı bir durum arz etmektedir… Allah sonumuzu her şeye rağmen hayırlı etsin demekten başka çaremizde yok sanıyorum!
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…