Tabiatla oyun olmaz ve ona hükmedeceğini sanan insanoğlu aldanış içindedir!..
Hele, tabiatı daha fazla para kazanmak için aracı olarak kullanır ve gerekli tedbirleri almazsanız, Soma’da yaşadığımız yürekleri burkan sonuçlarla karşılaşmamız kaçınılmaz olur…
İnsanoğlu hayatını devam ettirmek için bana öyle geliyor ki yaşadığı çevrenin üzerine yapacağı tahribatı tasavvur dahi edemiyor!
Soma da yaşadığımız maden faciası bize bir kez daha göstermiştir ki; tabiatla oyun olmaz!
Tabiata karşı vurdumduymaz davranan ve daha çok para kazanmak için insana değer vermeyen anlayış Soma’da ki “katliamın” baş aktörü olmayı hak etmiştir!
Olup bitenlerin muhtevası insanın kanını donduracak boyut da olmasına rağmen madenin işletmecisinin gelişigüzel açıklama yapması ve siyaset yapanlarımızın insanı teğet geçen duruşları bu milletin kanını dondurmuştur!
İyi şeyleri kendilerinden bilen buna mukabil olumsuz gördükleri her şeyi kaderin sırtına yükleyen siyasi iradeye bu saatten sonra ne söylesek bir şey ifade etmeyecektir!
Sadece, inandık ve iman ettik dedikleri Yaratıcının şu ayeti ile şuursuz beyinlere cevabımı vermek isterim; “Allah pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır”(Yunus Süresi)
Soma faciası ile birlikte yaşadığımız gerçek şudur; vahşi kapitalizm insanımızın ruh muvazenesi bozmuş ve yalpalanma,tarihimizin hiçbir döneminde olmadığı kadar tavan yapmıştır!
İktidar,medya,iş dünyasının ahengi bozulmuş;sahip olduğumuz değerlerimizin sadece posa sözcülüğünü yapmış ve doğal olarak da sahip olduğumuz değerlerimiz bizden intikam almaya başlamıştır!
Yüzlerce insanımızı kaybettiğimiz bir noktada yetkililerimizin ”ruh inceliğinden” uzak demeç ve davranışları insanı çileden çıkarmaya yetmiştir!
Soma da yaşadığımız faciadan önce yazmış olduğum son yazımda,“akıl tutulması” yaşadığımızdan bahsetmiş ve demiştim ki; “gerçekten de yazdıklarıma kulak verecek ve beni şaşırtarak,“bugün yaşadıklarımız zulmün ta kendisidir” onun için “biz hakikatten güneşi ceketinin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarıyız” ve maalesef “paçalarımızdan pislik akıyor” diyecek insanı bulmak zordur!”, demiştim.
Etrafımızda olup bitenleri duyularımızla idrak ettiğimize göre, maddi parçacıklar ”etki-tepki” ilişkileri içinde birbiri ile boğuşup durmakta. Bu parçacıkları birleştirdiğim zaman ortaya çıkan durumun adına dün de bugün de verdiğim ismin adı “akıl tutulması” olduğu yönündedir!
Bu tespitimi değiştirecek olumlu bir karine bulamadığım müddetçe de bu noktada ısrarcı olacağım!
Şuur, insana verilmiş en büyük nimetlerden ama gel de bunu aklını ve fikrini birilerin emrine vererek duyan-düşünen ve sorgulamaya çalışan insanlara anlat!
“Soma katliamından” bugüne kadar geçen süre için de tanık olduğumuz gerçekler, “zulmü” hala yumuşatmak ve kaderin boynuna asmakla meşgul insanların varlığını bize göstermiştir…
O yüzden bu olup bitenler de kimin vebali var, bunu görmek-anlamak istemeyen insana ne anlatabiliriz ki?
Bu kahredici olay şunu da göstermiştir ki; acıda bile ortak payda oluşturamamışız ve millet olarak ayrılıklarımız derinleştirmede mahir davranmışızdır!
Halbuki,insanın vicdanı;bilgisini daha doğrusu bağlı olduğu siyasi ve ekonomik düşüncelerini,konumunu bu tip meselelerde bir tarafa koyarak “acıya” galebe çalmasını gerektirmeliydi…
Kulaklarımızı tırmalayan, yüreğimizi yakan bu elem verici durumda bile tavrımızı adam gibi koyamayacaksak bizim insanlığımızın ne önemi var ki?
Soma’da yaşanan facia korkarım ki; dün yaşadığımız felaketlerin akıbeti gibi olacak! Yapan yaptığıyla kalacak, sönen ocaklar yarına dair ümitlerini yok edecek ve zincirleme devam eden “insana dair kayıtsızlığımız” dün olduğu gibi bugün ve yarında devam edecektir!...
Geldiğimiz noktanın kısa özeti şudur; İnsana bir lokma bir ekmek vererek onu sömürebilirsin ama ruhunu teslim alamazsın.
…Ve bilmelisiniz ki; Soma’da ki ölüm galerilerinde ruhlarını teslim eden şehit “üç yüz bir güzel adam” madencimizin iki eli hesap günü yakalarınıza yapışacaktır!
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…