Genel

Türkiye Yüzyılında Üniversite Gençliği Konuşuldu

Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu öncülüğünde organize edilen Türkiye Yüzyılında Üniversite Gençliği konulu sempozyum Trabzon Üniversitesi’de gerçekleştirildi.

Abone Ol

Fatih Kampüsü içerisindeki Mahmut Goloğlu Kültür Merkezinde düzenlenen sempozyuma Yüksek İhtisas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahri Temizyürek, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özlem Baş, Yüksek İhtisas Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eda Ağaşçıoğlu ve Yüksek İhtisas Üniversitesi Dr. Öğr. Üyesi Yeliz Güçer Öz konuşmacı olarak katıldı. Ayrıca Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Günay, Yozgat Bozok Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Güçlü  ve HADO Türkiye Direktörü Koray Erdemir de programda hazır bulundu.

Sempozyumdan önce Rektör Prof. Dr. Emin Âşıkkutlu’yu ziyaret eden misafir heyet, gördüğü yakın ve sıcak ilgiden memnun kalırken Rektör tarafından kendilerine porselen kahve takımı hediye edildi. Heyette yer alan Prof. Dr. Mehmet Günay da Trabzon Üniversitesi Rektörüne porselen bir vazo takdim etti. Programın moderatörlüğünü Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu üstlenirken, ev sahibi Üniversite adına programa Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Çimer ile Spor Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fatih Bektaş ile Üniversite farklı akademik ve idari birimlerinden öğretim elemanları, öğrenciler ve idari personel de katıldı.

Federasyon sağlık kurulu olarak Türkiye yüzyılı damgası ile yeni yüzyıla hazırlanırken üniversite gençliğinin nitelikleri ne olmalı temalı bir araştırma yaptıklarını belirten Yüksek İhtisas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kadirhan Sunguroğlu, “Çünkü her işi yönetme ve sırtlama sırası gençliğimize geliyor. Biz de gençliğimizin sağlıklı ve dengeli beslenmesi, hareket etmesi gerektiği, stresle baş etmesi ve stresten kurtulması gerektiği anlayışıyla bu başlıkları toplantı haline getirdik” dedi. Sunguroğlu şunları söyledi: “Bizi davet eden üniversitelerde bilinçlendirme sohbetleri gerçekleştiriyoruz. Çünkü Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu olarak gençlerimizi çok önemsiyoruz. Stres gerçeğinin geçmişi, insanlık tarihi kadar eski. Romalılar şehirleri kuşattığı çağlarda da insanlarda stres vardı. Bugünkü dünyamızda da var. Bilemiyoruz; belki uzayda bile stres olabilir. Stressiz bir dünya olmadığına göre bununla baş etmeyi öğrenmemiz şart.”

STRESLE BAŞ ETMEK İÇİN İÇKİ İÇİLMEZ

35 yıllık hekimlik hayatında stresin her türlüsü ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Sunguroğlu, “Ben aynı zamanda Türk Kanser Kurumunun Başkan Yardımcısıyım. Trabzon’da da şubemiz var. Stres kanseri kolaylaştırmaktadır. Bağışıklık sistemini düşürüyor. Solunum ve mide-bağırsak sistemini bozuyor. Stresle karşılaşan insan ya kaçacak ya da savaşacaktır. Bizde ‘Çok sinirlenmeyin, yoksa gastrit-ülser-kanser baş gösterir’ derler. Çözüm olarak, sağlığımızı korumak için Türk Gençliği olarak stresle baş etmeyi öğreneceğiz. Ölüm korkusu, iş değişikliği, ev, okul, ortam değişimleri, evlenme, boşanma, gebelik, sınavlar, hatta tatil bile stres faktörleridir. Bunlarla baş etmek için yanlış metotlardan sıyrılmak gerekir. Bir duble iç, strese iyi gelir diye bir aldatmaca var. İçki endüstrisinin yanıltmasıdır. Yıllardır bu safsatalarla uğraşıyoruz, çünkü kansere bile yol açıyor. Hepsinin çözümü; dengeli beslenme, doğru sosyal ortamlar, planlama, zamanı iyi kullanma, uyku ve düzenli harekettir. Stresin iletişimi de bozduğunu unutmayın. İyi bir iletişim için ifade dilini doğru seçmek önemlidir. Önyargısız, temiz, kibar ve sen dilinden uzak bir iletişim şart” ifadelerini kullandı.

YEREL OLMADAN EVRENSEL OLUNMAZ

Gençlere sürekli yenilenmeyi tavsiye eden Prof. Dr. Fahri Temizyürek ise şunları kaydetti: “Önce tedbir alalım sonra çok çalışalım. Esasında çalışmak bütün dertlerin çözümünde en büyük ilaçtır. Hocaların hocası olarak bilinen Ankara Üniversitesi İlahiyat hocalarından Prof. Dr. Hüseyin Atay en yakınını kaybettiğinde dahi çalışırdı. Annesi vefat etti, taziyede bulunduk, kısa süre sonra, ‘müsaadenizle gençler ben odama geçip çalışmak istiyorum’ demişti. Çalışmak, asrımızın birçok hastalığına tedavi olacaktır. Başarılı insan öncelik sırasını doğru yapandır. Maalesef gençlerin hayatında çok fazla uyarıcı var. O da sizin sınavınız. Önünüzde çok alternatif bulunduğu için dikkatiniz dağılabiliyor. Gençlerimiz çok güzel insanlar. Gençler depremde aslan parçası gibiydi. Adeta kükrediler. Büyüklerinizin duyguları sel oldu. Siz görmediniz ama biz sizinle gözyaşlarımız içerisinde gurur duyduk. Gençlerimizin eksiklerini tolere edelim, giderelim, onları geleceğe daha güçlü hazırlayalım. Şimdi büyükler olarak hemen her şeyi sizin yerinize biz yapmaya çalışıyoruz. Halbuki siz çok nitelikli insanlarsınız, yaşınız gereği yapmanız gereken şeyleri siz yapmalısınız. Karpuz kesmeyi bilmeyen gençlerimiz var. Batılı gençler galiba bize göre daha avantajlı. Orada üniversitede okuyan herkes çalışıyor. Kendi parasını kendisi kazanır. İçinde bulunduğunuz şartların sağladığı imkanları iyi değerlendirin. Üniversiteniz çok güzel. Trabzon’un tarihi dokusu çok güzel. İlçeleri çok güzel. Şehir kütüphaneleriniz, tiyatro salonunuz var. Hiçbir oyunu kaçırmayın. Çünkü tiyatro 5 duyuya hitap eder. Aydın bir insanın özelliklerinin başında, içinde bulunduğu şehrin yetiştirdiği değerleri, tarihi, insanları tanımak gelir. Yerel olmadan evrensel olunmaz. Önce bu millete ait olanı öğrenin, ondan sonra pergelin diğer ayağını istediğiniz kadar açabilirsiniz. Dinlenmek ancak meşgaleyi değiştirmekle mümkün olur.

BİLGİSAYAR OYUNU KÖTÜ ALIŞKANLIK MI?

Duyarlılık ve farkındalık hususlarının bilinçlenmede önde geldiğini belirten Prof. Dr. Özlem Baş, “Kendinizi geliştirmek için olumlu alışkanlıklarınızı tespit edip geliştirmekle işe başlayabilirsiniz. Bilgisayar oynamak da olumlu bir alışkanlık olabilir. Bizde çocuk bilgisayarla fazla ilgili olmasın denir. Aman ders çalış, başka bir şeyle uğraşma şeklinde bir anlayış var. Oysa olumlu olan tüm alışkanlıklara ihtiyacımız var. Bir şeyi alışkanlık haline dönüştürüyorsak ve devam ettiriyorsak o zaman biz gerçekten öz disiplini gerçekten yerleşmiş biriyiz. Bunu düşündüğünüzde kendinize saygınız artacaktır. Yeni gelen nesillerin kendilerine saygı noktasında daha iyi yerde olduklarını gözlemliyoruz. Üniversite farklı bir ortamdır. Farklı insanlarla bir olursunuz. Bir de olumsuz alışkanlıklar var; bunlar hem çevresel, hem genetik, hem de ruhsal unsurlardan kaynaklanabiliyor. Freud’a göre, annesini emen çocuk bunu yeterince yapamadıysa hissettiği oral eksikliği ileride dolaylı olarak sigara kullanımı ile gidermeye çalışabiliyor. Her istediği yapılmış çocuklar ise anne-babalarını kaybettikten sonra alkol bağımlısı olabiliyor.”

MÜZİKLİ DANS, ALZHEİMER’I ÖNLÜYOR

Hareketli olmanın gençler için çok büyük pozitif önem arz ettiğini söyleyen Doç. Dr. Eda Ağaşçıoğlu ise birçok hastalıktan gençlikte veya ileri yaşlarda korunmanın da hareket etmekten geçtiğini dile getirdi. Dünyada en fazla ölüm vakasının kardiyovasküler hastalıklara bağlı olarak gerçekleştiğini belirten Ağaşçıoğlu, “Fiziksel hareketsizlik tek başına yaşamsal bir risk faktörüdür. Her sene dünyada 250 bin insan hareketsiz yaşadığı için ölüyor. Arabalar, masa başı işler, teknoloji gibi faktörler hareketsizliğimizi artırıyor. Kardiyo egzersizlerde düşük performans göstermenin takip eden 5-6 yıl içerisinde ciddi risk getireceği saptanmıştır. Yapılan çalışmalar, müzikli dans etkinliğine katılmanın Demans ve Alzheimer gibi rahatsızlıklara karşı koruyucu olduğunu göstermiştir. Benim tavsiyem, haftada 3 gün en azından yürüyüş yapın. Akciğer kapasitesi için ise yüzme en iyi gelen branştır” dedi.

SU İÇMEK İÇİN SUSAMAYI BEKLEMEYİN

Gençlikte beslenmenin önemine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Yeliz Güçer Öz de sunumunda, sağlıklı beslenmenin anne karnında başladığını vurguladı. Annenin hamilelik sürecinde yetersiz ya da yanlış beslenmesi halinde doğacak çocuğun obeziteye yakalanma riskinin arttığını ifade eden Öz şunları söyledi: “Fazla protein tüketmek fazla kas yapmak anlamına gelmez. Yeterli olanı dengelemek, beslenmede de optimal hareket etmek gereklidir. Her yaş grubunun süt ve süt ürünü tüketmesi lazım. Yoğurt, süt ya da kefir her yaşta önemlidir. Yeteri kadar et, mutlaka baklagiller, haftada en az bir kez balık, her gün bir yumurta yemek gerekir. Günde bir avuç sert kabuklu kuruyemiş ve meyve tüketmeyi öneriyoruz. Pirinç yerine bulguru tavsiye ediyoruz. Porsiyon kontrolüne dikkat ederek çikolata yiyebilirsiniz ancak mümkünse bitter çikolata yiyeceksiniz. Sütlü ya da beyaz çikolata çok az miktarda kakao, fazlaca şeker içerir. Gece atıştırmalarından uzak durun. Sağlığınızı bozup kilo aldırır. Vitamin takviyesi vitamin eksikliği durumunda alınabilir. Su içmek için susamayı beklemeyin. Her gün 2 litre su içmeyi ihmal etmeyin. Ben su içmiyorum ama çok çay içiyorum diyenler vardır; kafeinli ve alkollü içecekler suyun yerini tutmaz. Bilakis su kaybına neden olur.”

Programın kapanış konuşmasını gerçekleştiren Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Çimer, 2019 yılında COVİD pandemisi ile hayatımızda birçok değişimler olduğuna işaret ederek “Pandemi döneminde kapanmaya bağlı olarak bilişim teknolojileri de hayatımıza hızlı bir giriş yaptı.  O kadar ki; beslenmemizde, çalışmamızda ve spor davranışlarımızda önemli değişimler yaşandı. Hatta caddenin karşısındaki marketten ekmek almak için bile kurye çağırır olduk. Değerli eğitimcilerimizin katkılarını gerçekten değerli buluyoruz. Türk Gençliğinin yeniden uyanmasını ve tazelenmesine vesile olacak değerli konuşmaları için şahsım ve üniversite adına kendilerine çok teşekkür ediyorum, iyi ki varlar” dedi. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Atilla Çimer daha sonra katkılarından dolayı konuk konuşmacılara birer şükran belgesi takdim etti.