Hava sahamızı ihlal eden Rus uçağının; F16 jetlerimiz tarafından düşürülmesi, Rusya’ yi ve Devlet Başkanları Putin’ i oldukça etkilemiş. Bir ülkenin ne kadar haklı nedenlerle olursa olsun, savaş uçağının düşürülmesi elbette kolay kabul edilebilecek bir durum değil. Dolaysıyla biz de Rusya’ dan hiç etkilenmemesini beklemiyoruz. Ama en azından daha dostane ve daha aklıselim tavır takınmalarını beklerdik. Tabi eğer göründükleri gibi, gerçekten dostumuz iseler.
Hâlbuki Rus yetkilileri başta Putin olmak üzere öyle bir tepki verdiler ki bu durumu; üzün süre iyi ilişkiler içinde bulunan, dost bir ülke tanımıyla izah etmek mümkün değildir. Bu da Rus yönetiminin; bize karşı dost gözükmesine, pek güvenilemeyeceğini göstermektedir. Aslında bu değerlendirme, diğer sözde dost ve müttefik gözüken başta NATO üyesi ülkelerle birlikte tüm batılı ülkeler için de geçerlidir.
Rusya ile yaşadığımız bu kriz bize iki şeyi göstermektedir.
Birincisi: İyi ki bu günlerde; % 50 ye yakın bir oranla seçim kazanan, güçlü bir tek parti iktidarı ülkemizi yönetmektedir.
Eğer 1 Kasım seçimlerinde, 7 Haziran seçim sonuçlarına benzeyen bir tablo ortaya çıkmış olsaydı, bugün ülkemiz büyük bir felaketle karşı karşıya kalmış olacaktı. Bunu bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Çünkü o zaman mecburen koalisyon hükümeti kurulacaktı. Ayrı partilerin ortaklığıyla kurulan koalisyon hükümetlerinin ana çalışma felsefesi şudur:
Ortak olan partiler; milli menfaatlerinden çok kendi menfaatlerini düşünürler. Memleketimiz zararına da olsa rakip partilere zarar verebilme cabası içinde olurlar. Yanı futbol tabiriyle, herkes bir birinin kalesine gol atmaya çalışır. 7 Haziran seçimlerinden 1 Kasım’ a kadar geçen yaklaşık 5 aylık süreç içinde, koalisyon kurma aşamasında bile partilerin, nasıl bir birlerine zarar vermeye çalıştıklarını çok acı tecrübeyle görmedik mi?
Bunun için diyorum ki, 1 Kasım’ da sandıktan tek başına, güçlü bir iktidar çıktığı için O gün, Ülkemiz adata direkten döndü. Bu da milletçe bize büyük bir ders olsun. Bundan sonraki seçim sonuçları hep, 7 Haziran gibi değil, 1 Kasım gibi olur. İnşallah.
İkincisi: Şartlar ne olursa olsun, hele de bundan sonra Türkiye’ mizin her zaman, çok güçlü bir orduya ihtiyacı vardır. Güçlü ordu sadece bekamız için değil, aynı zamanda Ekonomik kalkınma ve refahımız için de şarttır.
Güçlü bir Silahlı kuvvetlerimiz, dosta güven ve düşmana korku salacak bir Ordumuz olması için, âcizane olarak şöyle birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum.
1. Tamamen kendi milli imkânlarımızla; kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma füzeleri geliştirip çok seri bir şekilde üretip TSK’ ya teslim etmeliyiz. Hatta mümkünse bu füzelerin üzün menzilli olanları en az 150 Km. menzilli olmalıdır. Tamamen kendi ürünümüz olacak olan bu milli füzelerimizi, belli aralıklarla bütün sınırlarımıza yerleştirmeliyiz. Böylece çok güçlü ve çok etkili bir hava savunma şemsiyesi kurmuş oluruz. İnşallah bunu gerçekleştirebilirsek, ondan sonra yurt dışından kolay kolay hiçbir düşman uçak ve hatta füzesi sınırlarımız geçip ülkemize giremez. Yanı hava emniyetimizi tam sağlamış oluruz.
2. Şuanda basından takıp edebildiğim kadarıyla, Ordumuza lazım olan; Silah, mühimmat, araç ve gereçlerimizin ancak % 50 den biraz fazlasını biz üretip tedarik edebiliyoruz. Bu oran AK Parti iktidarından öncesine göre, çok iyi bir oran olmasına rağmen yine de yeterli değildir. (Ak Parti öncesi Odumuzun kullandığı milli silahımızın oran ancak % 21di.) Kendi silahımızı üretip kullanabilme imkânımız en az % 95 e çıkmalıdır. Bu seviyeye gelebilirsek, Ordumuz kendi silahını kullanan çok az sayıdaki ordulardan biri durumuna gelecektir.
3. Silahlı kuvvetlerimizin mevcut asker ve personel sayısını biraz daha artırmalıyız. Her biri 3 ar kolordudan teşekkül etmiş, 4 Ordu, yanı 12 Kolordu lu bir Kara gücümüz olmalıdır.
4. Deniz Küvetlerimizi de en kısa zamanda en az maliyetle takviye edip güçlendirmeliyiz.
Bu amaçla Firkateynlerimizin, korvet ve çok küçük olmayanların dışındaki tüm Hücumbotlarımızın tamamını; En az 50-60 km etkili Orta menzilli hava savunma füzeleriyle donatmalıyız. Ayrıca bu deniz araçlarımızı; Gemilere ve denizaltılara karşı, Füze ve çeşitli silah sistemleriyle takviye ederek, ateş güçlerini artırmalıyız.
Bunlarla birlikte Firkateyn ile bot arası, Süper Hücum Botlar tasarlayıp yeterli sayıda üretmeliyiz. Bu özgün tasarımlı milli yapım, Süper Hücum botlarımız; Silah sistemlerinden, mekanik, elektronik ve yazılım gibi tüm donanımına kadar hepsi bizim milli savunma sanayimiz tarafından tasarlanıp üretilmelidir.
5. Askerlerimizin en az % 80 i profesyonel olmalıdır. İlk etapta Özellikle tank, top zırhlı muharebe aracı gibi ateş hattındaki savaşan araç ve gereçlerimizin personelini ile komando birliklerimizin tamamını profesyonel asker yapmalıyız. Daha sonra da hızla tüm muhrip-savaşan askerlerimizi, gönüllü ve profesyonel hale getirmeliyiz. Böylece amatör ruhlu ama ne yaptığını çok daha iyi bilen, daha güçlü, bir ordu kurmuş oluruz.
Zaten belli bir gücü olan Silahlı Küvetlerimizi, en kısa zamanda çok daha fazla güçlü bir ordu haline getirmemiz için, yukarda saydığım bu 5 maddelik yenilikleri en kısa zamanda hayata geçirmeliyiz.
Güçlü bir ordunun arkasında her zaman, güçlü bir ekonomi ve çok etkili bir siyası irade lazımdır. Bunun içinde ülkemizin siyasi-idari yapısında köklü bir değişiklik yapıp Başkanlık sistemine geçmeliyiz. Özellikle 61 Anlayasıyla, 1961 yılından beri, tam uygulanmaya başlanan Parlamenter sitem; O günden bugüne kadar ülkemize fazladan bir fayda sağlamadığı gibi oluşan zararları da engelleyememiştir. Aksine 1980 de bir Cumhurbaşkanlığı seçimini yapamayarak, 12 Eylül darbesine zemin hazırlamıştır.
Memleketimiz artık; Devletin tepesinde iki başlılık arz eden, kalkınmamın önüne engeller koyan, Hantal, istikrarsız ve etkisiz yönetim sergileyen bugünkü parlamenter sitemi bir an önce bırakmalıdır. Böylece ülkemiz kalkınma yolunda, ayağındaki prangalardan kurtulmuş olur.
Başkanlık Sistemi; Ülkemizdeki 2 başlılığa ve bunun sonucu olan devletin tepesindeki kavga ve küskünlüklere son verecektir. Ayrıca devlet idaresinde daha etkili ve daha pratik bir icra küveti oluşturduğu için; Ülkemiz daha hızlı kalkınacak ve en önemlisi kesintisiz bir siyası ve ekonomik istikrar sağlanacaktır.
En büyük temennim; Başkanlık sistemiyle yönetilen, yıllık 3 trilyon dolarlar seviyesinde milli hasılası olan büyük bir ekonomimiz ve yukarda da bir nebze açıklamaya çalıştığım yapısıyla çok daha güçlü bir Ordumuza sahip olmamızdır. İNŞAALLAH en kısa zamanda bu milli temennilerimizin gerçekleştiği günleri görürüz.
Kalın sağlıcakla, ALLAH ’a emanet olun.