Yıllar önce bugün ki iktidarın “açılım telaşına “ düştüğü dönemde koro halinde içerden ve dışardan “Türk Milliyetçilerine” saldırılırken bir yazımda demiştim ki; ”Gün gelir Anadolu Beylerbeyliğini bile size çok görürler” derken ne kadarda haklıymış Fethi Gemuhluoğlu.
Daha dün gibi hatırlıyorum. O günlerde sözde “demokratik açılım” diye isimlendirilen “yıkıcı projeyi!” eleştirdiğim yazılarım üzerinden onlarca arkadaşımız bizi ırkçılık yapmakla suçlayarak ve dahi Müslümanlığımızı yeniden gözden geçirmemizi de “ukalaca” tavsiye(!) ederek bir sürü ipe sapa gelmez ithamlarda bulunarak büyük bir yanlışın içinde olduğumuzu ve “bizi uyandırmaya gayret ettikleri” bağlamında sözler sarf etmişlerdi!
O yazımın bitiş paragrafı şöyleydi.
Bir kez daha şunu ifade etmek isterim; Milli duygulara yani bu ülkeyi seven onun için her fedakârlığı göze alan duruşun sahibi gençler yetiştirmek aileden başlayarak okulda devam eden bir süreçtir.
Okulda; “din sevdirilir, vatan sevdirilir, aile sevdirilir, dil sevdirilir, bayrak sevdirilir.” Bugün okullarımızda okunan andımızı kaldıranlara alkış tutanlar yarınki günde sıra “İstiklal Marşımıza” geldi mi hayıflanırlar mı acaba diye de sormak isterim!
Maalesef bugün ülkemizin içinde bulunduğu felaketi idrak etmekten birileri acizizdir!
Onun için üzgün ve umutsuzum ülkemizin geleceği adına!
Düne kısa bir atıf yaptıktan sonra bugüne gelecek olursak işimiz bugünde gerçekten çok zordur!
Bu saatten sonra hiç olmazsa Erol Güngör’e kulak vererek Anadolu Coğrafyasındaki son Türk Devletinin yol haritasının aslında ne olması gerektiğine bir kez daha düşünelim isterim.
“Türk Milliyetçiliği kökenleri Fransız bunalımlarına bağlanacak bir özenti, Faşizme benzetilebilecek bir siyasi ideoloji değildir” diyen Erol Güngör’e kulak vermenin zamanıdır derken dört bir taraftan kuşatılan ülkemizin bu sarmaldan çıkış noktasının ne olmasının gerektiğini söylemek istiyorum.
Anadolu Coğrafyası dört bir taraftan kuşatma altına alınırken; Türk Milletini yönetenler bilmelidir ki bu coğrafyada tutunmak ve yaşamak için “Türk Milliyetçiliğinden” başka hiçbir düşünce sistemi bizi bir arada tutamayacaktır!
Türk Milletinin üzerinde yaşamaya çalıştığı topraklarda tutunmak için dünden bugüne verdiği mücadelenin tarihi; Orta Asya bozkırlarından Viyana kapılarına, Hint Okyanusundan, Sibirya’nın içlerine, oradan Afrika’ya uzanan, uzun bir tarihi kesiti içine alır.
Bugün Anadolu Coğrafyasına sıkışıp kalan Türk Milleti, dün egemenlik sahası için de kalan hiçbir millete “bizden olan” “bizden olmayan” diye ayrım yapmamıştır.
Çünkü Türk’ün Milliyetçiliğinin içinde “kan ırkçılığı” yoktur!
Milliyetçi şuur; devlet idare ederken yabancı fikirlerden yararlanmayı ve kendi milli çıkarları için de bu düşünceleri kullanmakta bir beis görmez!
Bugün geldiğimiz noktada “emperyalist batı” kendilerinin var olan ama bizimde ilan ettiğimiz “mavi vatanımızın” sınırlarını yok saymak için olmadık madrabazlığa başvurmaktadırlar!
Bu işi yaparken yüz yıl önce taşeron olarak Anadolu’yu işgale yolladıkları Yunanistan’ını tekrar kullanmaktadırlar!
Yeri gelmişken şu tespiti de yapmak isterim.
Yıllardır işgal ettikleri Azerbaycan’ın “Dağlık Karabağ” bölgesini, arkasına aldığı Batının emperyalist ülkeleri sayesinde bugüne kadar “işgalden vaz geçmeyen” Ermenilerin başbakanı, Azerbaycan’dan okkalı bir şamar yiyip zoru görünce, efendilerine şöyle seslenmişti; “Avrupa jeopolitik durumu iyi değerlendirip bu duruma el koymazsa, Türkleri Viyana kapılarında görür.” Yunanlılar gibi Ermenilerinde Türklere karşı tarih içerisinde bati emperyalizmi tarafından nasıl kullanıldığını bir kez daha teyit etmiştir bu sözler!
Bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum.
Millet; uğrunda ölmeyi göze alan evlatlarının sayesinde yaşar, kahraman evlatlarının omuzlarında yükselir. Kahramanlık verilen vazifenin tam olarak yapılmasından doğar!
Vatan toprağını, tarihi geçmişini, bayrağını, dilini, kısaca medeniyetini korumak; geleceğe dair umutları olan insanları zorunlu olarak milliyetçi yapar!
Hele yaşadığımız Anadolu Coğrafyasında Milliyetçilik hem birleştirici bir güç, hem de bu coğrafyada yaşayabilmemiz için sarılmamız gereken bir ideolojidir!
Yani Milliyetçisi olmaktan korkmayacak; birbirimizi seveceğiz, üreteceğiz, paylaşacağız, tasada ve kıvançta daima duygudaş olacağız!
Yani; Rize’nin yaylalarını, derelerini birilerine peşkeş çektirmeyeceğiz!
Diyarbakır’daki çocukların dağa çıkmalarının önüne geçip vatan, millet, bayrak sevgisini aşılayacağız. Şehirlerimizi yağmalamayacak, kamu arazilerini birilerine peşkeş çektirmeyeceğiz.
Yer altında ve yer üstünde olan kaynaklarımızı birlikte işleyip “adil” şekilde paylaşacağız.
Maalesef buugün ülkemizde “Türk Milliyetçiliğini” reddettiklerini söyleyenler; bu toprakların düşünce sisteminin ırkçılığa karşı olduğunu bilmelerine rağmen ne hikmetse bunu görmemezlikten gelirler!
Başımıza bunca yıldır gelenlerin ya da tabir caizse “iktidar edenlerin yanlışları” yüzünden yüz yüze kaldığımız sorunlar üzerine de enine boyuna artık düşünmemiz gerektiğine inanıyorum!
Yani bize en yakın olması gereken ülkeler olan Mısır, Suriye, Irak gibi ülkelerle neden kavga ediyor ve neden “komşularla sıfır sorunlu dış politika” diyerek yola çıkanlar bir türlü “dış politikada” makul olanı hayat haline getiremiyorlar diye sorgulayalım istiyorum!
Yine de uluslararası platformda Türk Devleti olarak “yalnız kalma“ ve bu yalnızlıktan dolayı her türlü yaptırımlara maruz kalma tablosu karşısında umutlarımız yok olmayacak ve bu coğrafyada “geleceğe dair hedeflerimiz” dünden daha kuvvetli bir şekilde hayat bulacaktır!
Türk Milleti olarak inanıyoruz ki “kim hangi hesabı yaparsa yapsın” Anadolu Coğrafyasında ki yürüyüşümüz devam edecektir; çünkü Anadolu Coğrafyası ile Türk’ün kaderi bir olmuştur ve Türk Milleti Anadolu coğrafyasında ilelebet var olmaya devam edecektir!
Yine de uyanık olmaz ve birliğimizi beraberliğimizi sağlayamazsak; giriş cümlemde “Fethi Gemuhluoğlu’nun” sözü üzerinden ifade ettiğim “Gün gelir Anadolu Beylerbeyliğini bile size çok görürler” düşüncesi olumsuz anlamda hem “kara parçamız” hem de “mavi vatanımızın” sınırları bağlamında hayat bulmaya başlar ve bu durum maalesef “Türk Milletinin” felaketi olur!
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…