Norveç’in başkenti Oslo’da PKK temsilcileriyle yapılan görüşmelerde imza altına alındığı iddia edilen anlaşma metni yayınlandı. KCK operasyonlarında polis tarafından ele geçirildiği söylenen metin, CHP sözcüleri tarafından kamuoyuna açıklandı.
Görüşme sürecinde sağlanan mutabakatı gösterdiği ifade edilen “Oslo Protokolü”, Abdullah Öcalan’ın hazırladığı metinler üzerinde çalışmak üzere 15 Haziran 2011’e kadar ateşkes uygulanmasını içeriyor. Kurulacak olan “Anayasa Konseyi”, “Barış Konseyi” ve “Hakikat ve Adalet Komisyonu”nun, kurulacak birer alt komisyonuyla Abdullah Öcalan’la ilişkilendirilmesini öngörüyor. Ayrıca 10 Mayıs 2011’de İmralı’da Öcalan’la yapılan bir görüşmeden bahsediyor.
Anlayacağınız, girişilen uzlaşı süreci tamamen Abdullah Öcalan’a endeksli bir süreç olarak işlemekteymiş… Böyle bir sürecin, Öcalan’ın kişisel durumuyla ilgili önemli değişiklikler içermemesi mümkün değildir.
Açık konuşmak gerekirse, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin elinde bulunması PKK’ya karşı çok önemli bir kozdur. Bu kozu kullanarak terörü sona erdirmenin yolu ister-istemez Öcalan’ın kişisel durumunda ilerlemeler sağlanmasını içerebilir. Nitekim Başbakan Yardımcısı Arınç, “Öcalan’a ev hapsi konuşulabilir” demektedir. Ancak, Öcalan’a uzlaşma sürecinin her aşamasında yer alacak bir rol verirseniz, sürecin sonunda talep edeceği konumu bu millet kolay kolay hazmedemez.
Terörü ortadan kaldırmak için girişilen süreçte pek çok hatalar, acemilikler ve yanlışlıklar yapılmıştır. Uygulanan strateji kesinlikle hatalıdır. Hükümetin terörü bitirme stratejisi, A, B ve C planları olması gereken, çok yönlü ve kapsamlı bir strateji olması gerekirken maalesef bunu göremiyoruz.
Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi; Kürt kardeşlerimizin haklarında iyileştirmeler yapılması, ancak PKK’ya karşı psikolojik üstünlüğün Devlette olduğu bir dönemde yararlı olur. Aksi halde, BDP’lilerin ifade ettiği gibi, “her türlü ilerlemeyi dağdakiler sayesinde elde ediyoruz” sözü ve anlayışı hâkim olur. Nitekim aynen böyle olmuştur.
Peki, psikolojik üstünlük sizde değilse ne yapacaksınız? Türkiye’de binlerce defa ifade edildiği gibi, gerilla tipi örgütlerle mücadele düzenli ordu ile yapılmaz. Bunun için özel bir operasyon birliğine ihtiyacınız var. Bu birliği kurup eğitmek için zamana ihtiyacınız varsa, bir kısım görüşmeler vs ancak bu zamanı kazanmak için makul sayılabilir.
Türkiye’nin 28 Şubat sürecinde polis özel harekât ekiplerini şehir merkezlerine çekmesi, onları ağır silahlardan arındırması ve pasifize etmesi ülkeye çok zarar vermiştir. Terörle mücadele deneyimi olan, bölgeyi çok iyi tanıyan ve önemli başarılara imza atmış bir yapılanma hiç gereği yokken devlet tarafından etkisiz hale getirilmiştir. İç politika odaklı 28 Şubat generallerinin verdiği bu zarar, onları lanetlemek için yeterli bir sebeptir.
Psikolojik üstünlüğü elde etmek demek, vereceğiniz her türlü hak ve imkân karşılığında halktan destek alabilmeniz demektir. Zor durumda olmadan verdiğiniz haklar ve sağladığınız imkânlar, halkın Devlete güven duymasını sağlar ve Devletin bölgede halktan destek bulmasında etkili olur.
Böyle bir ortamda yapılacak etkili bir terörle mücadele, her geçen gün PKK’nın güç kaybetmesini getirir. Böyle bir süreçte PKK artık halktan destek bulamaz ve giderek marjinalleşir.
Terörle mücadelenin temelinde etkili bir istihbarat yatar. Türkiye iç istihbaratı yeniden yapılandırmada geç kaldığından, şimdi bu noktada yeterli başarı elde edilememektedir. Bölge halkından Devlete bilgi sağlamada yararlanılabilmesi için, önemli bütçeler sağlanmalıdır. Önlenen her terör eylemi için, önemli bir istihbarat ödülü verilebilmeli ve bu iş bilgi sağlayan vatandaşlar korunarak yapılabilmelidir.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun Türkiye için ne anlama geldiği iyi hesaplanmalı ve ona göre hareket edilmelidir. Nüfusu 50 milyona inen bir Türkiye, “Büyük Devlet” iddiasından önemli ölçüde uzaklaşmış olacaktır. Bu sebeple, Türkiye’nin bölünmeden varlığını sürdürmesi hayati öneme sahiptir.
Türkiye’nin bölünmemesi kaydıyla barış yapılamaz mı? Elbette yapılabilir. Ama bunu yaparken de psikolojik üstünlük sizde olmalıdır. Aksi halde barışla elde edeceğiniz statüko kalıcı olmaz. Mevcut hakları terörle aldığını düşünenler, daha ileri haklar için her zaman yeniden bir terör sürecini başlatabilirler.