ESSELAMÜ ALEYKÜM VE RAHMETÜLLAHİ VE BEREKATÜH
Yine muhteşem bir eser, çok sıkıntılı süreçlerden ve zorluklardan geçerek, yapımına 2017’de başlanan İstanbul’umuzun çok güzide bir yerinde inşa edilen Taksim Camii bugünlerde Cumhurbaşkanımızın katılımıyla milletimizin hizmetine açılmayı bekliyor.
Vatana millete hayırlı uğurlu ve mübarek olsun.
Küffarın bütün engellemelerine rağmen başarılan ve ülkemize kazandırılan bu eserin yapımına sebep olup yaptıranlardan, her kimin bir katkısı varsa rabbim hepsinden binlerce defa razı ve memnun olsun.
Şimdiye kadar bu caminin yapılmasını engellemek için neler yapıldığını ve bunun arkasında kimlerin olduğunu milletimiz çok iyi bilmektedir.
Yıllardan beri bu mücadeleler verilirken caminin yapılmasını engellemek için mimarları, belediyeleri, mahkemeleri hatta askerleri bile devreye sokmak isteyenleri bu millet asla ama asla unutmayacaktır.
Biz büyük bir devlet kültüründen geliyoruz. İnsanları yönetmeyi ve yönettiği insanlara da mutluluğu huzuru aşılayan bir geleneğimiz vardır. Bizim modern devlet anlamında ve yönetiminde herkes kendi işini en iyi şekilde yaparak görevini yerine getirmesi gerekmektedir. Yıllardan beri maalesef böyle olmamış, millet kendi kendini yönetememiş, hep hukuk dışı ve demokrasi dışı eylemlere başvurulmuştur.
Sen asker olabilirsin, paşa olabilirsin, doktor olabilirsin, mühendis olabilirsin, hukukçu olabilirsin, bilim insanı olabilirsin ne olursan ol hiçbir imtiyaza sahip değilsin ve özel olarak hiçbir imtiyazın da yoktur. Herkes kendi görevini en iyi şekilde yaparak, görevinde eşit şartlarda milletimize ve devletimize en iyi şekilde hizmette bulunması gerekmektedir.
Bizim devletimiz modern hukuk devletidir. Demokrasiyle yönetilen bir cumhuriyet rejimidir. Meclisimiz idareci olarak en üst makam seviyesindedir.
Hal böyle olunca herhangi biri çıkıpta devletimizin yerine bir kararname çıkartamaz ve kendisini devletin yerine koyarak meclisin üstüne bir karar alamaz ve meclisin aldığı kararlara da saygı göstermek mecburiyetindedir.
Bütün vesayet odaklarının engelleme çabalarına rağmen caminin açılıyor olması, ülkemizin artık hiçbir gücün etkisinde kalmayarak kendi kendini yönetmesi adımlarına çok güzel örnek teşkil ettiğini göstermektedir. Bunun için ülkem adına çok sevinçli ve gururlu olduğumu da belirtmek istiyorum.
Heyacanla açılışını gerçekleştireceğimiz caminin bugünlere gelmesi hiç de kolay olmadı.
Ayasofyada olduğu gibi taksim camii tartışması da Türkiye’nin son 81 yılına ister istemez damgasını vurmuştur.
Bu caminin geçmişi 1940 yılına dayanmaktadır. Osmanlıyı çağrıştıran her şeyi hedef alan zihniyet bugünki gezi parkının yerinde bulunan toplu kışlası, içindeki estetik harikası camisi ile birlikte yıkılmıştı. Yıkım talimatını İnönü’nün atadığı Lutfi Kırdar vermiştir. Kırdarın akıl hocası ise taksimi Osmanlı’yı çağrıştıran havasından kurtarıp ferah ve temiz bir görünüme kavuşturmayı hedefleyen Fransız şehircilik uzmanı Henri Prost olmuştu.
Buradan hareketle geçmişten bugünümüze doğru yakın tarihimizle alakalı bir ufuk turu yaparak hem bilgilerimizi tazeleyelim, hem de gerçekleri bir bir tekrar ederek bugünlere nasıl gelindiğine, bunun için ne mücadeleler verildiğine üzülerek bir göz atmış olalım.
1940 yılında yıkımı yapılan bu caminin yeniden yapılması için Türk insanının arayışları bugüne kadar hiç durmamış ve ilk girişim tek parti iktidarından sonra 1952 yılında taksimde büyük bir camı yapılacak başlığıyla yola çıkılmış ve maalesef başarılı olunamamış.
1956 yılında ikinci teşebbüs çok uzatmayalım yine hüsranla sonuçlanmış,
1965‘te Süleyman Demirel devlete ait bir arazının cami yapılması şartıyla satılmasını sağladıysa da CHP‘li belediye olayı mahkemeye götürerek projeyi durdurmayı yine becerebilmişti.
Milliyetçi cephe hükümetinin adımıda 1977’de yine CHP engeline takılmıştı.
1980 ihtilalinden sonra Özal da biraz uğraştıktan sonra Kenan Evren’in zorlamalarıyla bu beni aşıyor diye o da pes etmek zorunda bırakılmıştı.
1994’te belediye başkanlığını kazanan Recep Tayyip Erdoğan, bu sefer tamam diyerek düğmeye basıyor ama yine CHP’lilerin akıl almaz engellemelerine takılmaktan kendini kurtaramamıştı.
Cami konusunda yine vesayet odakları 1997’de DYP ye muhtıra vererek bu konuda RP ye tavır alınılmasını istemiş ve 28 Şubat kararlarından da nasibini almaktan kendini kurtaramamıştır.
Uzatmayalım bu olay 1952 yılından beri ama öyle ama böyle ülkemizin gündeminden hiçbir zaman düşmemiş nice mantıksız, mesnetsiz akıl almaz engellemeler yüzünden bugüne kadar yani başlama tarihi olan 2017’ye kadar gelinmişti.
Bütün bunları göz önünde bulundurarak ilk defa bir siyası iktidar milletinin desteğini arkasına alarak 15 Temmuz’da millet iradesinin üstünde bir güç olamaz diyerek bu millet sokağa dökülmüş ve bunlara gerekli cevap vererek bu gidişe dur demesini becerebilmiştir.
Her zaman söylemeye çalıştığımız bir şey vardır.
Davanda haklı olduğun zaman önünde hiçbir güç duramaz duramayacaktır.
Bu memleket bizimdir.
Bunu biz yöneteceğiz bunun başka bir izahı yoktur ve olamaz da...
Konuşmaya sıra geldimi Cumhuriyet rejimi halkın kendi kendini yönetmesidir diyeceksin. Milletin seçtiği insanlar bir şey yapmaya karar verdiler mi o kararlarını bozmak için akıl almaz hukuk dışı yollara başvuracaksın böyle bir şey olabilir mi?
Bu kadar arbededen sonra 80 seneden beri karar verilip yapılamayan taksim camii nihayet yapılıp bitmiş ve açılış safhasına gelmiştir.
Allah’ın izniyle şimdiden sonra milletimizin yararı neyi gerektiriyorsa, bu konulardaki mücadelemiz sonuna kadar sürecek ve milletimiz ne istiyorsa onları gerçekleştirmeye devam edilecektir.
Artık bizler ülke ve millet olarak çok kararlıyız. Ülkemizde milletin iradesine kasteden vesayet odaklarına asla geçit verilmeyecektir. Millet kendi kendini yönetecek ve buna herhangi bir güç asla engel olamayacaktır.
Millet iradesinin üstündeki hiç bir güç’e izin verilmeyecektir.
Biz kendi kendimizi yönetecek güçteyiz.Kimsenin aklına yardımına da ihtıyacımız yoktur.
Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.