İnsanların dostları olur ve bir hayat boyu onlarladır... onlarla hüzünlenir, sevinir yer içer ağlar… Kişisel dostluklarla ilgili bugüne kadar birkaç yazı kaleme aldım, dikkatli okuyucularım hatırlayacaklardır…
Uzunca bir süredir etrafımızda ki komşularımızla ilgili “dostluk” gösterilerimizin seyir değiştirmesi üzerine düşüncelerimi sizlerle, “devletler arası dostluk” kavramı bağlamında konuşmak tartışmak istedim!
İktidar iş başına geldiğinden beridir geliştirdikleri yeni dille, “komşularımızla sıfır sorun ve dostluk üzerine” kurulan bir anlayışla hareket etmeye başladı!
Irak halkı ve yönetimi bizim dostumuzdu ama gelin görün ki; Irak’ı işgal eden işgalci kuvvet bir milyonun üzerinde din kardeşimizi katl etti gıkımız çıkmadı! Ve hala da çıkmıyor…
Tunus’da yüksek işsizlik oranı ve yoksulluk bahane edilerek başlatılan “Yasemin Devrimi” bu ülkenin liderinin yurt dışına kaçmasına ve yüzlerce insanın ölmesine bir o kadar kişinin yaralanmasına ve Tunus’un şehirlerinin harap olmasına sebep olmuştur!… Burada başlayan halk isyanı kısa sürede dost ve kardeş ülkelere sıçradı!
Daha sonraki adres Yemen’di… Her yerde ki bahaneler aynıydı! “Barışçıl Direniş” adı altında Yemen karıştırılarak, ABD ve Suudi Arabistan öncülüğünde yüzlerce Müslüman ya öldü ya da sakat kaldı… Ve Yemen de aynı akıbete uğradı.Yıkık şehirler, devrilen yönetim ve geleceği meçhul zavallı dost Yemen Halkı!
Bütün bu olaylar olup biterken ülkemizde ki iktidar sahiplerinin en temel argümanları şu oluyordu: Türkiye Ortadoğu ve Afrika da ki dost ülkelerde olup bitenleri izliyor ve dostluğumuzun baki kalması için elinden gelen tüm gayreti uluslararası güçle birlikte yapıyor! Bu bağlamda bu ülkelerin halkları bizim dostumuzdur ve onların gönlünü kazanmak için her türlü çabayı göstereceğimizden şüphe kimse etmemelidir!
Sonra ki zamanlarda Orta Doğu Ülkeleri iktidar için yeni bir dostluk kapısıydı daha doğrusu dostluk gösterisinin hedefindeydi!
Önce Mısır’daki ebedi dostumuz Hüsnü Mübarek yönetimine karşı oldular ve dost ülkede binlerce kişi öldü! Demokrasi getireceğiz bahanesiyle otuz yıl Mübarek yönetimiyle iç içe olan dış güçler, Mısır yönetimin ve halkının dostu olan Türkiye’nin de yardımıyla orada kaos yaratarak Mısır halkını, yeni bilinmeyen bir serüvenin içine soktular!...
Bugün Mısır halkı, geleceği meçhul bir yolda didinip duruyor… Daha düne kadar etrafında kenetlendikleri liderleri Hüsnü Mübarek’i tıpkı Irak’ta Amerika’nın yaptığı gibi idamla yargılamakla meşguller!
Bir sonra ki adres Libya oldu. Hani bizden yardımını hiç esirgemeyen Kaddafi dostumuz yönetimi altında ki Libya ve Müslüman halkı! 1974 Kıbrıs Barış Hareketi zamanında tüm imkânlarını Türkiye için seferber eden Kaddafi yönetiminin de miadı dolmuştu ve yıkılması gerekiyordu! Hem bizim iktidarımız her ne kadar dostluk elini düne kadar uzatıyorsa da artık dünyayı idare eden süper güç öyle buyurduğundan yapacak bir şeyimizde yoktu!
Önceki gün haberlerde izlerken kanım döndü doğrusu… Başkente giren Libyalı muhaliflerle orada yaşayanlar arasında ki ilk çarpışmalarda 1250 kişi öldü diyordu haberlerde! Ne hazin bir durum… Ve bizim iktidarımız övüne övüne muhaliflere yaptıkları para yardımlarını ballandıra ballandıra anlatmakla meşgul kamuoyuna! İktidara sorarsan bunun adı “reel politikadır”! Libya’da dost dediğimiz dindaşlarımız ölmüş kimsenin umurunda bile değildir!
Ve nihayet Suriye… Hani bundan birkaç ay önce Başbakanımız ve Bakanlarımız onlarca milletvekili, işadamlarımızla birlikte, sınırların kaldırılması şerefine sevinç gösterileriyle sınırların kaldırıldığı, törenlerin yapıldığı Dost yönetimi ve halkı olan kapı komşumuz Suriye… Üstelik bugün ki dış politika mimarlarımız, daha önceki iktidarları suçlayarak Suriye ile bugüne kadar neden sorunlar yaşadığımızı sorgulamış ve komşularımızla “sıfır sorun” nasıl olurunu uzun uzun kamuoyuna anlatmışlardı!
Dost ve kardeş ülke yönetim ve halkları, Türkiye ile ilgili ne düşünüyorlar bunu ileriki dönemlerde hep birlikte göreceğiz…
Ben son olarak şunu ifade etmek istiyorum. Siz ülkeyi yönetenler! Siz, Somali’deki sefaleti Dünya kamuoyuna mal etme çabasında olanlar! Somali’de açlığa mahkûm olan insanları kurtarma çabanız, diğer dost ülkelerde, birilerinin kışkırtmasıyla ayaklanan dost ve Müslüman halkların birbirlerini öldürmesinin zekâtı bile olmayacaktır!
Bu ruhu olmayan “zig zag dış politikanın” bana göre bir adı daha vardır. Oda şudur… Şuurun bu kadar kaybolduğu, bu kadar yerini bom boş bıraktığı bir devir daha gelmemiştir! Her şeyin ruhta başladığını ve ondan tecelli ettiğini düşünecek olursak dememiz lazımdır ki artık, bu iktidarın hali “şuurunu kaybetme” halidir!
Görüşmek üzere Allah’a emanet olununuz…