Maalesef son zamanlarda yeni bir hastalığımız oldu!
Hemen hemen her alanda birbirimizi anlamak ve tamamlamak için değil de, muhatabımızı nasıl alt eder ve yok ederim diye yazıp konuşuyoruz!
Özellikle parti liderlerinin birbirlerine sokak ağzıyla hakaret ederek yaptıkları siyaset, memleketin nasıl bir noktada olduğunu gösteren en acıklı tablolardandır!
Halkın ümit bağladığı siyasi partiler ve onun liderleri, maalesef bir fikri olmayan, kalabalıkları coşturan ve onların heyecanlarını galeyana getiren futbol kulüplerinin amigolarına ne kadarda benziyorlar!
Şu son yaşanılan; “Fetönün siyasi ayağı” tartışmalarında ne kadar sıradan ve ne kadarda çapsız insanlar tarafından “sen-ben kavgasına” evrilip sulandırılıyor mesele görüyorsunuz değil mi?
Halbu ki; siyasetin, siyaset yapmanın tek konusu “hizmet” olmalıydı.
Bugün ki siyasetin konusunu tayin etmekte güçlük çektiğimi söyleyebilirim!
Siyasetin üslubu o kadar çirkin o kadar seviyesiz ki, arada bir yapılan ve yapılmakta olan iyi niyetli girişim ve hizmetleri bu kötü üslup gölgede bırakabiliyor.
Oysa, siyasetle uğraşan, devlet adamlığı titrini almış insanlar, kendilerini bağlı oldukları milletin hizmetine adamış kimseler olmalıdırlar.
Acı ama gerçek; bugün siyaset yapanların gözü ve yüreği olması gereken bu duruşa kapalı gözükmektedir!
Siyasetçilerin bu sıradanlığı uzun zamandan beri topluma sirayet etmiş durumdadır.
Birimizin inandığına ötekimiz dinlemeden, anlamdan hemen hayır diyoruz.
Ve aramızda derin uçurumlar oluşuyor.
Meselelerimizi konuşarak değil kavga ederek halletmeye çalışıyoruz.
Kendi çevremden biliyor ve yaşıyorum bu durumu.
Bu gidişe dur demezsek sonuç çok daha da vahim noktaya gelecek.
Birbirimizden ve doğal olarak fikirlerimizden kaçacak en yakınımızda olan dost-arkadaş hatta akrabalarımızla bile mesafeli duracağız!
Bu yazıyı bana yazdıran gerçeği de söyleyeyim yeri gelmişken.
Bu sıradanlıklar çoğunuz gibi benimde kanıma dokunuyor ve içimdeki burukluğu zaman zaman sizlerle paylaşma ihtiyacı duyuyorum!
Büyük ve değerli bir tarihi olan Türk Milletinin geleceğini, bu gerçekten bihaber yöneten kadrolar, sen-ben kavgasına mahkûm ettiler!
Üslup bozuk olunca öfke patlaması yaşanıyor siyaset arenasında ve bu durum topluma yansıyor maalesef.
Vatandaş bağlı olduğu siyasi partiyi savunma telaşına düşerek asıl konuşulması gerekenlerde “fetö meselesinde olduğu gibi” güme gidiyor!
Birbirimizi dinlemiyoruz!
Hatta artık tahammül bile edemiyoruz!
Hepimiz bir yerlerde mevzilenmiş bir diğerimizin düşüncelerini ciddiye bile almadan, aşağılayarak konuşup duruyoruz!
Halbu ki; kangren haline dönüşen meselelerimiz var, ortak akılla bunların üstesinden gelmemiz gerekiyor.
Bu ihtiyaç ortada iken hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor ve eleştirmemiz-sorgulamamız gereken meseleleri birilerine ihale ederek işin içinden sıyrılmaya çalışıyoruz!
Aslında uzun zamandır gözlemlediğim ve zaman zaman sizlerle paylaştığım gibi bu durumun adını bir kez daha koymakta fayda var diye düşünüyorum.
Ülke meseleleriyle ne kadar ilgiliysek yazılan ve konuşulan konular o oranda ilgimizi çekiyor.
Türk Milletinin düşünce dünyasını zenginleştirmek ve ruh dünyasını yoğurmak için çaba harcamayan devlet aklı (yani iktidar); sadece ceplerine dolacak maddi geleceği gaye edinen, kendi milletinin bugününün ve yarınının katili olduğunu anlamaktan çok uzaktır!
En basit bir ifadeyle; aş derdi, iş derdi, gelecek kaygısı, siyasi argümanlarımız ve en önemlisi de toplumsal şuurumuzu oluşturan değerlerimizden bihaber yaşamamız, olup bitenler karşısında tepkisiz kalmamızın en başta gelen temel sebepleridir diye düşünüyorum!
Bilmeliyiz ki; “geçmişten gelecek” zaman aralığında ki bir tünelden geçiyoruz!
Bu dünyadan bir yolcu misali gelip geçerken “hakkımız olan şeyleri konuşmazsak” yarın ki hesap gününde “bilemedim, tanıyamadım, af dilerim” dememizin kimseye bir fayda sağlayamayacağını yaşarken öğrenmemiz gerekir!
Yine de şu şerhi düşerek kimseye haksızlık etmek istemem doğrusu!
Her gün birçok sorunla karşı karşıya kalan ve bu sorunlarla baş etmeye çalışan insanımızın maalesef hesap sorulması gerekenlere “hesap soracak” ne takati ne bilgisi, daha doğrusunu ifade etmek gerekirse nede niyeti vardır!
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun…