Eskiden yüz yüze yaşadığımız ve muhataplarımıza “duygu ve düşüncelerimizi” hissettirdiğimiz sohbetlerin yerini renksiz, duygusuz, riyakâr “sanal sohbetler” aldı.
Hepimiz bu yeni durumdan ilk dönemlerde çok memnunduk.
Artık bugün geldiğimiz noktada bu sanal ortamlardan memnuniyet duymuyor, sadece şartlar bizi “sosyal medyada” olmaya zorluyor düşüncesine sahibiz.
Sosyal medyada yaşanılan birçok şey epey süredir beni rahatsız ediyor.
Sanal ortamların samimiyetsizliği içinde muhatabımıza karşı yazıp çizdiğimiz düşüncelerimiz ve tavrımız çoğu zaman “sorun oluşturmaya” başladı artık.
Şöyle bir düşündüm de; normal şartlarda, yani sosyal medya yokken her hangi bir konuyu ele alıp yüz yüze oturup birileriyle konuşmuş olsak, “birbirimizin fikrine katılmasak bile” masadan kalkarken kimsenin kimseye gönül koymadığı bir ortamı yaşardık.
Şimdi ise; sosyal medya vasıtasıyla irdelediğimiz herhangi meselede değil anlaşmak, uzlaşmak “birbirimizi küçük düşürmek” için her yolu mubah sayabiliyoruz!
Onun için düşüncelerimizi ifade ediş biçiminden üslubumuza kadar “kendimiz olmaktan uzak” bir ruh haliyle sanal ortamda yazıp çizdiğimizi düşünüyorum!
Konuşmanın, sohbet etmenin, her hangi bir konu üzerinde tartışmanın da bir adabı olduğu konusunda hemfikiriz sanırım.
Güzel konuşmak, muhatabını dinlemek, söz hakkına saygı göstermek, insanın “bilgisi” ile ilgili değil nezaketi ile ilgili bir durumdur.
Bugün ki Türkiye’de; bilgi, tecrübe, kültür, güven duygusu gibi bir insanda asgari düzeyde olması gerekenlerin hiç biri olmadığı için, kaçınılmaz olarak sosyal medyada seviyesiz bir şekilde “yazıp çizdiklerimizle” ipin ucunu kaçırdıkça kaçırıyoruz!
Sosyal hayatın, siyaset yapmanın, oturmanın, kalkmanın, akrabalık, komşuluk, dostluk ve arkadaşlık yapmanın, “sosyal medya” hayatımıza girmeden önce bir adabı vardı.
Yani, nezaket kuralları içerisinde insanın çevresiyle iyi geçinmesi için bir çabası vardı.
Sanırım meramımı ifade edebiliyorum!
Sosyal medyanın “aramıza girdiğini” ve “yeni husumetlere” sebep olduğundan bahsediyorum!
Her hangi bir konuyla ilgili sosyal medya aracılığıyla tartışırken/münazara ederken her defasında “akıl tutulması” yaşanıyor olması ister istemez birçoğumuz gibi beni de iyice bu ortamlardan soğuttu diyebilirim.
İnsanız ve etrafımızda olup bitenleri aklımız ve müktesebatımız ölçüsünde idrak ediyor ve gördüklerimiz, duyduklarımız ve bildiklerimiz üzerine düşüncelerimizi oluşturuyoruz.
İnsan dünyada, ülkesinde ve yakın çevresinde olup bitenleri tanımak ve bilmek zorundadır!
Gerçekten de çevremizi “maddi ve manevi” olarak anlamak demek , “olup bitenleri” anlamak hayata dair ihtiyaçları derin bir duyarlılıkla bilmek ve ona göre davranmak demektir.
İşte tam bu tespitimin ışığında sosyal medyada ki ortamlara dair şu gözlemimi yapabilirim.
Ne yazık ki; okumayan, sorgulamayan ve her gördüğü habere araştırmadan inanan insanlarla sosyal medyada bir mesele hakkında konuşmak/tartışmak imkân dâhilinde değildir!
Daha açık söyleyecek olursam; uzun zamandır “anlama ve anlamlandırma” nasipsizliğinin içinde, sağa sola laf atmayı marifet sayan insanların tepişme alanıdır sosyal medya!
Aynı aile, aynı köy, mahalle yâda aynı iş yerinde çalışan insanların “sosyal medyada” birbirlerine karşı gösteremediği “insani hassasiyet ve saygı” bugün cemiyetimizi içten içe çürütmektedir. Bu durumu benim gibi sizlerin büyük bir çoğunluğunuzun da gördüğüne inanmak istiyorum!
Bir hakkı da teslim etmek isterim.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, sosyal medya vasıtasıyla, kendi eksikliklerini başkalarından daha iyi görüp bilen ve yaşadığı dünyadaki “hakikatleri kavramaya” çalışan insanların varlığına da “sosyal medyada” şahit olduğumuzu söylemeliyim.
Bu kişiler; karşı çıktıkları konularda bile yumuşak tonda yazan, muhatabını öfkelendirmeyen ve “bam teline” basmayan insanlardır. Sosyal medyada bu olumlu düşüncedeki kişilerin sayısının çoğalması en büyük dileğimdir
Daha önce bir yazımda sosyal medyanın hayatımıza girip yaygınlaşmasından sonra, özellikle “edebiyat dünyasında” eserler vermiş kişiler üzerinden bugünden yarına “kökleşecek” hatalar oluşmaya başlamıştır diye yazmıştım.
Bu bilgi kirliliğine ve inşaların yanlış bilgiler üzerinden yazıp çizdiklerine son vermek mümkün değil maalesef.
Durum böyle olunca sosyal medyadaki “yanlışlar üzerinden” bilgilendiğini sanan insanlarla “doğruyu kaynağından öğrenen” ve “sorgulayan” insanlar arasında da büyük bir çekişmenin ve anlaşmazlığın olması da kaçınılmaz oluyor.
Şu tespiti rahatlıkla yapabilirim.
Eskiden insanlar kitap okusun yâda okumamış olsun; kitabî konuşurdu!
Onun için “konuşmadan kaynaklı” münakaşalar ve tartışmalar olsa bile tatsızlık pek olmazdı.
Şimdilerde sosyal medya hayatımıza girdi gireli, bozulan birçok değerimizle birlikte;
“Akrabalıklar, komşuluklar, dostluklar ve arkadaşlıklarda bozulmaya başladı!”
Görüşmek üzere; Allah’a emanet olun.