Uzman Dr. Bütün tarafından hazırlanan raporda Türkiye genelinde yıllık yağışlı gün sayısı düşüp çok sayıda kentte kuraklık riski teşkil ederken başta Trabzon ve Rize olmak üzere ülkenin kuzeyinde yer alan kentlerde yıllık şiddetli gün sayısında artış yaşanması nedeniyle yakın gelecekte sel ve heyelan afetlerinin yaşanma olasılığının arttığı ortaya koyuldu.
Sel Riskinin En Fazla Vuracağı Kentler Trabzon, Rize Ve Giresun
Hazırlanan raporda Türkiye'deki 81 kentin 36’sının ‘yüksek’ veya ‘çok yüksek’ iklim riski altında olduğunun altı çizilirken, en riskli şehirlerin de Amasya, Tokat, Mersin, Kahramanmaraş, Kayseri, Muş ve Ağrı olduğu belirtildi.
Hem sıcaklık artışı hem de kuraklık ile karşı karşıya olan şehirler ise İstanbul, Ankara, Kayseri, Mersin ve Gaziantep olarak belirlenirken, sel riskinin en çok vuracağı kentler için Trabzon, Rize ve Giresun sıralaması dikkat çekti.
855 Bin İnsan Taşkına Maruz Kalabilir
Yapılan çalışmada sel riskinin özellikle ülkenin kuzey illerinde oldukça yüksek olduğu ortaya koyuldu. Çalışmaya göre, Giresun, Trabzon ve Rize başta olmak üzere 25 şehir yüksek veya çok yüksek sel riski altında bulunduğu gözlendi.
Bu illerde 855 binden fazla insanın doğrudan taşkına maruz kalabilecek alanlarda yaşandığı belirtildi. Aynı zamanda bir havalimanı, 11 enerji santrali ve 273 hastane dahil olmak üzere birçok kritik altyapı yatırımının da taşkın riski altında olduğu kaydedildi. Yaşanacak bir selde bu kritik altyapıların zarar görmesi büyük aksaklıklara sebep olabilir ve selin etkisinin de katlanmasına yol açabilir sonucu yapılan çalışmada çıkan sonuçlar arasında yer aldı.
Şehirlerin Uyum Kapasiteleri Arttırılmalı
Bütün, yaptığı çalışmada kentlerin afet riskleri karşısındaki zarar görebilirliklerini azaltmak, hassasiyetlerini azaltmayı ve uyum kapasitelerini artırması gerektiğini belirterek, “Bir sistemin ekonomik, sosyal, çevresel, kurumsal ve kültürel dinamiklerindeki bozulmalar, zarar görebilirliği de artırıyor. Yoksulluk, arazi bozulumu, hatalı kentsel planlama, kırsal geçim kaynaklarının doğal kaynaklara dayalı olması gibi unsurlar, uyum kapasitesini de düşük kılıyor.
Doğal sistemlerin zarar görebilirliği için ise doğal sistemler üzerindeki baskıların azaltılması, habitatların korunup genişletilmesi, doğal alanlar arasındaki bağlantıların ve bölgesel heterojenliğin artırılması, öne çıkan önlemler arasında” ifadeleriyle afet riskine hazırlıklı olmak konusunda neler yapılabileceğini sıraladı.