Rize’nin Kurtuluşunun 106. Yılı Anısına

Tarihi gerçekleri bilmeyen bazı art niyetli kişiler Rize şehrinin Rize’nin kurtuluşu yok, Ruslar kendileri çekildi masalları anlatılır durur. Kahraman Kalkavan Bey’in bir avuç gönüllü ile Askoroz Deresi’nde verdiği mücadele ve çekilen onca zülüm hiçe sayılır. Neymiş efendim Bir gün Rizeliler demiş ki; her şehrin bir kurtuluşu var Rize’nin yok. Bir gazi bulalım da Rize nasıl kurtulmuş bize anlatsın. Buldukları amca başlamış anlatmaya: Çok zor günlerdi çok. Düşman karşıdan geliyor elinde top tüfek, biz bir kaçtuk bir kaçtuk.. Bu anlatılanlar bir şehrin geçmişine ve en önemlisi Rize şehitlerine saygısızlıktır.

KURTULUŞA GÜÇ KATAN RİZELİLER

Birinci dünya savaşı ve ardından kongreler dönemi (Kurtuluş savaşına hazırlık dönemi) İstiklal Savaşımızda Rize’miz hep önemli rol oynamıştır. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde Rize delegeleri katılmıştır. Rizeliler sadece Rize ve çevresinin savunulmasıyla yetinmemiş, diğer bölgelerde de vatan savunmasına gönüllü katılmışlardır. İstiklal Savaşımızda silahaltına girme konusunda tereddüt etmeyen Rizeliler, ayrıca gönüllü olarak da milis güçler oluşturmuşlar, Kazım Karabekir Paşa komutasında Doğu Cephesi Harekâtı, Sakarya muharebelerine de en önde yer almışlardır. Kuvvetlerimiz için silah ve cephane naklinde de Dursun Kaptan başta olmak üzere aktif görevler almışlardır. Yine bölgemiz dışındaki mücadelede İpsiz Recep gibi gönüllülerin Marmara bölgesinde savunmaya katıldıklarını görüyoruz.

BÜTÜN RİZE KAYNADI

Bu gece rüya gördüm bütün Rize kaynadı

Sabahtan kalktım, baktım bütün Rize oynadı

Askerler martinini hem sildi, hem yağladı

Uşaklar silahını omzuna bağladı

Bizim gemi yürüdi

Hopa’dan asker aldı

Askerini gezdürdi devletimiz mil aldı

Kemer’den vapur açtı sancakları parladı

Bizim bu topraklarda çok analar ağladı….

Kurtuluş savaşı yıllarında Kuvayı Milliyecilere takalarıyla silah taşıyan denizci Rizeliler vatan savunmasında başrol oynamışlardır. Milli mücadelede büyük yararlılıklar gösterenler arasında Rizeliler başrol oynamıştır. İpsiz Recep, Ekşioğlu Mehmet Ağa, Ketencioğlu Yakup, Dursun Kaptan, Metozade Hüseyin, Mataracı Mehmet Efendi, Tuzcuoğlu Halit Ağa, Şahinoğlu Osman Kâhya, Osman Nuri Özgen, İsmail Hakkı Genç, Necati Memişoğlu gibi ölümsüz kahramanlar yer almaktadır.

Bİ TÜFEĞİM Bİ DE BEN

İstanbul’da savaş yılları. Birinci dünya savaşında galip gelen İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılar İstanbul’u işgal etmiştir. Türk’ün ateşle imtihan edildiği bu zor dönemde ekmek karneyle dağıtılmaktadır. Ancak İstanbul’da biri vardır ki, milli mücadelecilere karnesiz ekmek sağlamaktadır. Bu kişi cesaretiyle Atatürk’ün dikkatini çekmeyi başaran Rizeli Mataracı Mehmet Efendi’dir. Atatürk, bir gün bu yürekli laz uşağını yanına çağırır. Bir süre muhabbet ettikten sonra can alıcı soruyu sorar: “Yarın cepheye gitsek, kaç kişiyle gelirsin?” Mataracı Mehmet Efendi, Rizeliye has keskin zekasını ve şivesini konuşturarak “Bi tufeğum, bi da ben senun emrundeyiz paşam” der.

RİZELİLERİN UNUTULMAZ EMİCESİ

İpsiz Recep doğruluğu, dürüstlüğü ve mertliği sayesinde insanların takdirini toplayıp sözü geçen kişi durumuna gelmiş, halk kendisine “emice” ünvanı vermiş, İpsiz Recep’in bu durumunu tespit eden Ankara, emrine üç istihbarat subayı vererek harp hali ve şekli üzerine nasıl hareket edeceğine dair emirler göndermiş. İpsiz Recep aldığı emir gereğince Karasu’ya üzere olan Yunan ordusuna karşı hazırlığını yapıp Karasu’ya girmesine mani olmak üzere taarruza geçerek Yunan kuvvetlerini püskürtmüş, bozguna uğrayan düşmanı takip etmek amacıyla Geyve Boğazı, Bilecik, Eskişehir milis kuvvetlerine katılıp yardım ederek başarı sağlamış, İstiklal Savaşı’nda gösterdiği başarıdan dolayı kendisine İstiklal madalyası verilmiştir. İstiklal Savaşı’nda iç ve dış düşmanlara karşı milli duygularla dolu olarak saldıran, bu konuda anlayış gösterenlerin yardımlarından yararlanan İpsiz Recep ve mahiyetindeki milliyetçiler amansız bir mücadele ile Yunan ve Çerkez Ethem kuvvetlerinin herhangi bir şekilde zarar vermelerine engel olmuşlardır. Düşman, denizden bombalarla dağları dövmüşse de çıkarma yapma imkânı bulamamıştır.

TİLKİNİN PAZARDA İŞİ YOKTUR

Ömrünün son yıllarını karısıyla birlikte Karasu'daki köyünde geçiren İpsiz Recep, Atatürk tarafından vatana olan hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmek istenmiş, ancak vatan aşkı ağır bastığından parayı kabul etmemiştir. Rizeli Recep Reis, siyasete girmesini isteyenlere “Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğdirmeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur” diye cevap vermiştir.

TAŞLIDERE’DE YENİ BİR TARİH YAZILIYORDU

Birinci cihan harbinde Rus cephesi bozulmuş, Hopa ve civarı kahramanca müdafaadan sonra düşmüş düşman Rize’ye doğru ilerliyordu. Şehrin beş kilometre doğusunda Taşlıdere’nin sol sahilinde Binbaşı Kahraman Kalkavan komutasındaki 600 - 700 erden oluşan sahil muhafız taburu düşmanı bekliyordu. Türk kuvvetleri düşmanın köprüyü geçmesine mâni olmak için hâkim tepeleri tutmuş vaziyetteydi. Sabah şafakla beraber Türk siperleri tarafından düşmanın topçu bataryaları seri ve şiddetli bir ateş altına alınıyordu. Bu cehennem ateşi tam dört saat devam ediyordu. Türkler kaçmıştır diyen Ruslar köprüyü geçmek için ilerliyorlar. Köprü ortasına varır varmaz Mehmetçiğin gür sesi duyuluyor. Allah Allah nidaları yeri göğü inletiyordu. Neye uğradığını anlayamayan Moskof geri çekilmek istiyorsa da Mehmetçiğin fişeği vazifesini yapıyor. Binlerce düşman Taşlı Dere sularına karışıyordu. Düşman topçusu daha şiddetli ölüm yağdırıyordu. Bu vahşi hava saatlerce devam ediyordu. Taşlıdere yamaçları hallaç pamuğu gibi savruluyor. Hiç ara vermeden bu ecel yağmuru akşam kararıncaya kadar devam ediyor. Moskof tekrar taarruza geçiyorsa da köprüyü geçmeğe muvaffak olamıyordu.

TAŞLIDERE ANAFARTALARI ANIMSATIYORDU

Gece bazı ehemmiyetsiz hâdiselerle geçiyordu. Sabah güneşi doğmadan Moskof topçusu yine kan püskürüyordu. Bu da yetmiyormuş gibi ilâveten denizden bir torpido çok yakın bir mesafeden siperlen dövüyordu. Sekiz saat fasılasız devam eden top ateşi himayesinde köprüyü geçmek isteyen düşman Mehmetçiğin mavzeri önünde eğilmeğe mecbur kalıyordu. Her geçen gün düşman biraz daha takviye oluyor ve denizden de amansız bir bombardıman dinmek bilmiyor. Harp bütün şiddet ile devam ediyor. Türkler gittikçe azalmakta, Moskof ise gittikçe arkadan cephane, yiyecek ve asker almaktaydı. Kuvvetlerimiz üç yüz kişiye indiği halde Mehmetçik hâlâ bir adım geriye çekilmemişti. Kahraman bey Taşlıdere’de edata bir Analarla oluşturuyordu.

KALKAVAN’IN YARDIMINA MATARACI YETİŞİYORDU

Muharebenin altıncı gecesi karanlıklar içinde bir süvari Türk siperlerine doğru dörtnala ilerliyor, Kahraman Kalkavan’a geri çekilmeleri emrini içeren bir mektup getiriyordu. Gecenin ayazına rağmen zarfı açıp mektubu okuyan binbaşının alnında ter damlaları görünüyordu. Kahraman Bey “Düşman ne kadar kuvvetli olursa olsun, gökten ölüm yağsa bir adım geri çekilmem” diyordu. Bunun üzerine süvari komutanın bir de şifahi emri olduğunu belirtiyordu. Komutan “hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Vatanın her karış toprağı düşman kanı ile sulanmadıkça düşmandan kaçacak tek bir Türk yoktur. Fakat parça parça kuvvetleri bir araya toplamamız için geri çekilmenizi ve bu çekilmeyi mümkün olduğu kadar zayiatsız başarmamız lâzımdır” şeklinde emrediyordu. Kahraman Bey bunun üzerine çekilmeyi kabul ediyordu. Kahraman Bey daha sonra cebinden defteri çıkarıp bir şeyler yazıyor ve yazdıklarını Ömer Çavuş’a vererek “hemen şehre gitmesini Mehmet Mataracı’yı bulup yazdığı mektubu ona vermesini emrediyordu. Binbaşı Kahraman Bey bu mektubunda geri çekilme, emri aldığını ve bu emri zayiatsız yerine getirebilmek için siperlerin siviller tarafından hiç olmazsa bir iki saat daha müdafaa edilmesinin lâzım geldiğini ve gönüllülerin temin edilip derhal gönderilmelerini istiyordu. Ertesi günün akşamı bu gönüllü kahramanlar Mehmetçiklerin aralarında yer almaya başlıyorlardı. Gelen gönüllü sayısı iki yüz elli kişiden oluşuyor ve bunların arasında yirmi kişi yetmiş yaşının üzerine idi.

TAŞLIDERE FEDAİLERİ

Uzaktan duyulan horoz sesleri sabahın yaklaştığını bildiriyor. Taşlıdere fedaileri göz ileride, tetik elde bekliyor. Gözü kana bulanmış kızıl Moskov güneş doğuşu ile birlikte top ateşine başlıyordu. Tam üç saat süren bu ölüm kasırgasından sonra köprüyü yine geçemeyen düşman kudurmuşa dönmüştü ki o gün bütün gün ve gece top ateşi durmadan devam ettiriyordu. Kahramanların birçoğu şehit olmuş, kimi yaralanmıştı. Ancak üç arkadaş sağ kalmıştı. Civar köy kadınları yaralıları evlerine alıp getiriyor, onlar da son vazifelerini yapıyorlardı. Muharebenin sekizinci günü bütün kuvvetiyle saldıran Ruslar köprüyü geçmeye muvaffak oluyorlar. Sağ kalan üç arkadaştan ikisi daha sonra şehit oluyor, Hasan da ağır yaralanıyordu. Teslim olmayı şanına yediremeyen bu kahraman Rizeli belinden çıkardığı piştofu alnına dayayarak “Allah’ım beni affet, şu kâfir Moskof”un' kurşunu ile ölmek istemiyorum; diyor ve bir saniye sonra al kanlar içinde uzanıyordu. Halk daha sonra şehitlerine koşuyor. Bütün şehitler itina ile ve bütün dini vecibeler yerine getirilerek defnediliyor. Daha sonra yol açmak için buralar kazılıyor. O rutubetli yerde şehitlerin bütün elbiseleri çürüdüğü halde bedenlerinin hiç bozulmadan durduğunu gören vatandaşlar hocalara koşuyordu. Cürümüş elbiselerin içinde kırk-elli kuruş gümüş para çıkıyor. Kimsenin eli vatan için canlarını feda eden şehitlerin paralarına gitmiyor. Sonunda karar veriliyor, bu paralarla bir çeşme yaptırılıyor ve çeşmenin adı “şehitler çeşmesi” konuyordu.

DÜŞMAN KOMUTANI: BU MİLLET ESİR EDİLEMEZ

Tepeleri zapt eden düşman komutanı siperleri geziyordu. Muazzam kuvvetini bir adım ileri attırmayan bu bir avuç sivilin yaptığı kahramanlık karşısın, da hayranlığını gizleyemeyerek: Bu millet esir edilemez. Bütün uğraşmalarımız beyhude.. Türkler vatanlarını nasıl olsa bizden geri alacaklardır. Tarih, böyle kahramanların toprağında düşman çizmesinin uzun zaman dolaşamayacağını ispat etmiştir der.

ONLARA ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ

Rizeliler sadece Rize şehrinin kurtuluşunda değil Milli Mücadelenin her sahasında yer almış, İstanbul’da Boğaziçi’nde de büyük yararlılıklar göstermişlerdir. İlyas Sami Kalkavanoğlu ‘Milli Mücadele Hatıralarım’ adlı kitabında motor ve takalarla kurtuluşa güç katan kaptan ve tayfaların isimlerini sıralıyor: Rumeli Feneri'nde oturan Rizeli Giritlioğlu Hacı Şakir Kaptan, Rizeli Hacıoğlu Hafız Mehmet, Ragıp Efendi, sonradan Milis Binbaşı rütbesiyle ödüllendirilen ve Sarıyer'de oturan Rizeli Osman Saruhan Reis, kardeşi Mustafa Saruhan Reis, Rizeli Giritlioğlu Mesut Reis, Galata Çeşme meydanında oturan Rizeli Şahinoğlu Ali Osman Kâhya, Unkapanı'nda oturan Pazarlı Altundiş Mustafa Kaptan, Hemşinli Mehmet, Rizeli Hacı Lahnaoğlu Kerim Reis, Rizeli Ruşen Kalkavan Reis, Rizeli Şükrü Kalkavan Reis. Rizeli Morioğlu Rıza Reis, Rizeli Alı Uzunoğlu Reis, Rizeli Osman Varlı Reis, Rizeli Yahya Varlı Reis, Rizeli Çekmişoğulları Hasan, Ömer, Yusuf Reisler, Rizeli Altın konak Ofluları Mehmet İsmail, İlyas Reisler, Rizeli İbrahim Yavaş Reis, Rizeli Karamahmutoğulları Kara Ali ve Şükrü Reisler, Rizeli Hafız Muhittin Kotil Reis, Rizeli Kopuz Şakir Reis, Rizeli Mehmet Kopuz Reis, Rizeli Hacı Memişoğlu Tahsin Reis, Rizeli Gencalioğlu Mehmet Reis, Rizeli Kavranoğlu Mustafa Reis, Rizeli Sakoğlu İshak Reis, Rizeli Hordoloşoğlu Mustafa Reis, Rizeli Taful Hamdi Reis, Rizeli Mete İsmail Reis, Rizeli Salihoğlu Recep Reis, Rizeli Ofli namı ile anılan Kasım Reis, Sürmeneli Alikoğlu Mustafa Kaptan.

Fatih Sultan KAR / İST.

NOT:

*Rize’nin kurtuluşu yok demek Taşlıdere (Askoroz), Fındıklı Çağlayan (Abu) Deresi, Fırtına Deresi, Çayeli (Mapavri) de verilen mücadeleyi görmezden gelmek, esaret yıllarında çekilen çileyi yaşanan zulümleri bilmemektir. Rus Generallerinin bizzat şahit olduğu ve duyduğu bu hissi anlayamayacak kadar gafil olanlar Rize’nin Kurtuluşu yok demeye devam etsinler.

* Rize bir Cumhuriyet şehridir. Çay Cumhuriyetin Rize’ye en büyük armağanıdır. Rizeli vefasız değildir.

*Her vesileyle İpsiz Recep atamıza vefasını gösteren bu bağlamda bir kitap hazırlatan Karasu’da mezarını, Rize’de anıtını yaptıran Rize Vakfı Başkanı Orhan Keçeli’ye ve arşivinden yararlandığım Hasan Tuncer Türüt’e, Milli Mücadeleye gönül veren Rizelilerin fotoğraflarını bir panoda toplayarak ücretsiz dağıtan Mahiye Morgül’e saygılarımı sunuyorum.

* Kaldırın Silahları Şafak Boyu İpsiz Recep isimli kitabını kaleme alan Ünlü Araştırmacı Yazar Ergün Hiçyılmaz 13 Şubat 2024 tarihinde aramızdan ayrıldı. Bu vesileyle onu da rahmetle anıyorum.

*Rize meydanlarında g

örkemli Rize Fetih Kutlamaları düzenleyenleri Rize’nin kurtuluş gününde bakalım sahada görebilecekmiyiz.

Kaynak

Rize Gezintisi ve Şehitler Çeşmesi M. Kemal Yanbeğ İnan Trabzon Halkevi Dergisi Yeni Seri Sayı 6 Mayıs 1943 Sayfa 16-23 Taşlıdere Şehitleri Mustafa Ardal Zümrüt Rize Gazetesi Sayı 1 Sayfa 3-4 5 Mayıs 1950

Kaynak: HABER MERKEZİ