Bir arşiv-araştırmacısı için geçmişin tozlu raflarında iz sürmek tutkulu bir süreçtir. Bu insanların buldukları bir belge karşısında duyduğu heyecan arkeologların toprak altından çıkardıkları eser karşısındaki coşkusu gibidir. Bu bakışla Rize’ye dair ne varsa biriktiriyoruz. Bugünlerde ise Rize Vakfı tarafından ilk sayısı 2 Mart 1990 tarihinde çıkarılan VAKIFRİZE dergilerini dijital ortama taşıyarak arşivimde yer alması için uğraşıyorum.

33 yıl önce yayın hayatına başlayan dergi yayın hayatını sürdürüyor ve 56. Sayıya ulaşmış. Dergileri tararken bir kez daha okuma şansı buluyorum. Derginin 44. Sayısında Rize Vakfı Orhan Keçeli Bey’in Gurbet Kalay Zorba ile yaptığı söyleşiye yer verilmiş. Keçeli söyleşi de önemli açıklamalarda bulunuyor. Bu söyleşiden bazı anekdotları sizlerle paylaşıyorum…

MÜCADELELERLE DOLU BİR YAŞAM

Rize Çayeli doğumluyum. 5 erkek 2 kız toplam 7 kardeştik ama şimdi ben tek kaldım. Rusya’daki ihtilalden önce Rize ve Trabzonluların bazı aileleri çalışmak için Gürcistan topraklarında olan Batum’a, Soçi hatta Moskova’ya giderlerdi ve benim ailem de onlardan biriydi. Fakat 1917’dekİ ihtilalden sonra Türkleri oradan çıkardılar ama hiç kimseyi incitmeden güzellikle. Benim ailem orada fırıncılık yapıyordu. Daha sonra gelip hem Rize’de hem de İstanbul’da fırıncılığa devam ettiler. Biz de İstanbul’da önce fırıncılık, ardından inşaat müteahhitliğini meslek olarak seçtik. En son olarak inşaatçılığın yapsat işinde karar kıldık. Bunların dışında yan işlerimiz de var. Trafik muayene istasyonu, sinemacılık sektörü gibi işlerle de meşgulüz ama ağırlıklı olarak inşaat işiyle ilgileniyoruz. İki oğlum var, onlarla da SEBA isimli bir aile şirketimiz var. Bu şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

İHTİLALİ İÇİME SİNDİREMEDİM

Bizim ailemiz, başta babam ‘münteyidi sanı’ idi yani ikinci seçmendi, milletvekillerini seçen seçmendi. Dolayısıyla biz doğduğumuzda Cumhuriyet Halk Partili doğduk. Sonradan da Adalet Partili olduk. İstanbul Belediyesi’nde 1980 ihtilaline kadar Meclis üyesi olarak uzun süre görev yaptım. 80 ihtilalini maalesef içime sindiremedim. Bu ülke halkı 1978-1979’da bir paket sana yağına, bir litre benzine, gaza, ampule muhtaç kaldı. Kardeş kavgası, anarşi, terör kol geziyordu. İhtilal yapmadılar.

TRANSFERLE KURULAN HÜKÜMET

Rahmetli Ecevit hakkında bir şey konuşmak istemem ama Adalet Partisi’nden transfer ettiği 11 milletvekili ile hükümet kurdu. Ona bir şey demiyorsun, 19 ay ortalık kan gölüne dönmüşken ihtilal yapmadılar. Zorla Demirel’e hükümet kurdurdular. 14 Ekim 1979’-da ülkede kısmi Senato seçimi yapıldı. Süleyman Demirel % 55 oy aldı. Erken seçime gidilmesi için TBMM’ye kanun teklifi verildi, her ikisi de şu an hayatta yok, anayasa profesörleri rahmetli Turan Güneş ve Muammer Aksov, erken seçim anayasaya aykırıdır diye biri 16, diğeri 8 saat konuşma yaptı. Kanun teklifi Meclis’te görüşülemedi. Sonra 12 Eylülde ihtilal yapıldı maalesef. İhtilal iyi olmadı, olmaz, nitekim olmamıştır.

BÜYÜK TÜRKİYE PARTİSİ ON GÜN YAŞAYABİLDİ

Siyasete CHP Şişli’den Belediye Meclis Üyesi olarak girdim. Daha sonra 5 Mayıs 1972’de CHP’nin beşinci olağanüstü kurultayı vardı, o kurultayda İsmet Paşa mevcut parti meclisine güvensizlik oyu istedi çünkü onlarla çalışmak istemiyordu. Bu oylamada parti meclisi güvenoyu aldı, İsmet Paşa bunu da kendisine güvensizlik saydı, CHP Genel Başkanlığından ve milletvekilliğinden istifa etti. Eski Cumhurbaşkanı sıfatıyla senatoya katıldı. Tabii ki o zamanki anayasada bu haklar vardı. Ben de o tarihte istifa ettim. Sonrasında Adalet Partisi’ne gelmem için çok ısrar ettiler. Belediye Meclisinde beni tanıyan arkadaşlar vardı.

BARISŞMASINI BİLMEYEN KAVGA ETMEMELİ

1972 yılında Adalet Partisi’ne geçtik, 1980’de ihtilal oldu ve Adalet Partisi kapatıldı. Yerine Büyük Türkiye Partisi’ni kurduk ve sadece 10 gün yaşayabildi. 11. Gün kapatıldı. Onun yerine de Doğru Yol Partisi’ni kurduk. Demirel 1980 yılından 9 Eylül 1987 yılına kadar yasağa girmişti. Tam 7 yıl dört duvar arasında Demirel’i tuttular. Konuşmak yok, sokağa çıkmak yok. Ama barışmasını bilmeyen kavga etmeyecek.

Fatih Sultan KAR / İST