17 Mart tarihinde Rizespor'umuzun Göztepe ile karşılaştığı erteleme maçından sonra süresiz ara verilen Türkiye Süper Ligi geri döndü. Şunu fark ettim ki; futbolu gerçekten özlemişiz. Aylardır süren pandemi gündeminin biraz olsun değişmesi bize iyi gelecektir. En azından tartışma konularımız değişecek. İyimser bakmak lazım..
Süper Lig, bize adeta "NEREDE KALMIŞTIK?" diyerek selam verdi. Futbol, tam anlamıyla kaldığı yerden devam ediyor. Maçların seyircisiz oynanması dışında hiçbir farklılık göremedim. Aynı tartışmalar, hakem ve VAR eleştirileri, takımların düşmanca açıklamaları, Avrupa kupalarına katılamama cezaları, aylardır hoca bulamayan takımlar vs.. Futbol bizi şaşırtmadı. Alıştığımız şekliyle geri döndü..
Tartışma demişken sizlere bu yazıyı yazmamın sebebi olan Çaykur Rizespor - Galatasaray maçından bahsetmek istiyorum. Öncelikle maçta sakatlanan Galatasaraylı futbolcular Fernando Muslera ve Florin Andone'ye geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Hiçbir galibiyet, şampiyonluk, kupa insan sağlığından kıymetli değildir. En yakın zamanda sağlıklarına kavuşmalarını temenni ediyorum. Maçın 90 dakikasını üstün oynayarak rakibini adeta sahadan silen Çaykur Rizespor'umuzu da tebrik ediyorum. Lige verilen arayı iyi değerlendirip hazır bir şekilde dönen Ünal Karaman ve öğrencileri bizleri fazlasıyla mutlu etti. Ligde kalma yolunda inancımızı daha da arttırdı.
Maçın teknik taktik kısmıyla çok ilgilenmeden saha dışındaki kısmından bazı konulara değineceğim. Şunu söyleyebilirim ki bu maçın biz Rizeliler açısından değeri sadece 3 puandı. Hatta bir çoğumuz maçı kazanacağımıza inanmıyordu. Laf aramızda Galatasaray'ın kazanmasını isteyenlerimiz bile vardı. Tabi bu başka bir yazının konusu.. Ancak Galatasaraylılar için bu maçın başka bir anlamı vardı. Geçtiğimiz yıl oynanan olaylı maçtan sonra -Ki o maçta hakkı yenen ve puanı çalınan bizdik.- bir de Muriqi transferinde Fenerbahçe'ye kaybedince iyice Rizespor düşmanı olmuşlardı. Öyle ki sosyal medya hesaplarından papağan gibi Rize'ye hakaretler ve beddualar ediyor, "Umarım Rize küme düşer" cümlesini en çok konuşulanlar listesi TT ye sokuyorlardı. Böyle bir ortamda Rizespor karşısına çıkan Galatasaray, Rizespor'un ezici oyununa cevap veremeyip 2 sakat 2 cezalıyla oyunu tamamlayıp bir de liderin 6 puan gerisine düşünce kızılca kıyamet koptu..
Maçın ardından bir dönemin meşhur beddua seansları adeta internete taşınmıştı. En aklı başında gördüğümüz kişiler bile kafalarında kurduğu senaryolarla Rizespor'a ve onun Başkanına hakaretler etmeye başladı. Hasan Kartal'ın geçtiğimiz sezon Rize'de oynanan maçta bir anlık sinirle sarf ettiği malum cümleyi dillerine dolayan bir kesim, Hasan Kartal'ı ve Rizespor'u hedef tahtasına koydu. Malum cümleyi bizler de kabullenmiyoruz. Hatta kendisi bile kabul etmiyor. Defalarca bu konuda açıklama yaptı. Bunun Rize'de yaygın olarak kullanılan bir deyim olduğunu söyledi. Yalan da değil hani.. TFF bile asıl mağdurun Rizespor olduğunu anlamış olacak ki az bir ceza ile olayı kapama yoluna gitti.
Muslera'nın sakatlanmasına bizler de üzüldük. Ancak bunun sorumlusu biz miyiz? Sahada tel tel dökülen futbolcularınızın sorumlusu biz miyiz? İsmail Diomande'nin Lemina ve Seri gibi yıldız isimleri top oynattırmamasının nedeni VAR sistemi mi? Falcao'ya gollük asistler yapabildiniz de Yaşar Kemal Uğurlu mu futbolcunuza markaj yaptı? Bir iki basit faulu atladı ve VAR protokolüne uygun davrandığı için maçın hakemini "Cellat başı" ilan edenler geçtiğimiz sezon oynanan maçı katleden Serkan Çınar'a "Hitler" yakıştırması yapmalıydı bence..
Futbolcusu sakatlanıp "mağdur" olan İstanbul takımları olunca futbolun kuralları bile sorgulanırken, sezon başında futbolcumuz El Kabir'in ayağı kırıldığında aynı hassasiyeti görememiştik. Şunu anlıyoruz ki; güçlü olmak da, mağdur olmak da sahip olduğunuz kitleye bağlı. Ne kadar büyük bir kitleye hitap ediyorsanız, medyadaki kalemşörleriniz o derece sizin hakkınızı savunur. Sırf o kitle beni kabul etsin, ben de televizyonlarda boy göstermeye, gazetelerde köşe bulmaya devam edeyim diye türlü yalanlar uydurulur. Futbol izlecisine sunulur. Galatasaray kusursuz takımdır! Rizespor sahaya kötü niyetle çıkmıştır! Başkanları futbolcularına "vur emri" vermiştir! Hakem bizi katletmiştir! Herkes bizim düşmanımızdır! maalesef böyle düşünen milyonlarca taraftar var. Sadece bir takım için demiyorum. İstanbul takımları bu politikayı yıllardır sürdürüyor. Sahadaki başarısızlığı düşman yaratarak örtmeye çalışıyorlar. Bunun en son örneği de Galatasaray'ın Rizespor'u düşman ilan etmesi oldu.
Kendi bilecekleri iş. Eğer taraftarları bir gün olaya uyanır da gerçekleri görmeye başlarsa ne ala.. Biz her zaman olduğu gibi mücadelemizi sahada vermeye devam edeceğiz. Futbolun bir oyun olduğunu, insanları ayrıştırmanın değil birleştirmenin vesilesi olması gerektiğini savunacağız. Zaten bu kafayla gittikleri takdirde üç büyütülmüş takımların ömürlerini uzun görmüyorum. Devletimiz bir noktadan sonra sırtındaki kamburu yere bırakmak isteyecektir. O zaman geldiğinde bu üç takımın şımarıklıklarından da kurtulacağız. Daha sağlıklı bir futbol iklimine kavuşacağız.
Kalın sağlıcakla..