Sancılı, sıkıntılı, bolca değişmiş, karmaşa ve kargaşası bitmemiş yeni bir eğitim yılına girmiş bulunmaktayız.
Milletimize hayırlı olsun demekten başka yapacağımız bir şey yok.
Ülkemizde hakikaten birçok alanda güzel şeylerin yapıldığını görmezlikten gelemeyiz. Uzun yıllardır ihmal edilen ve belki de kasıtlı yapılmayan hizmetler son on yılda yapılmaya başlanmıştır.Doğruya doğru.
Lakin hem nalına hem mıhına dokunmak lazım.Doğru olmadığını ve yanlış yapıldığını düşündüğümüz birçok icraat var.
Dış politikadan tarıma,maaş zamlarından, kamuya ait herşeyin satışına kadar eleştirilecek birçok nokta olmakla birlikte en büyük yanlış eğitimde yapılmaktadır.
Başında “Milli” olan eğitim bakanlığımızın on yılda onlarca değişiklik yaparak eğitim sistemini içinden çıkılamaz bir hale getirdiğini görmeyen gözün kör olduğunu düşünüyoruz.
Yıllarca hep birlikte eleştirdik eğitim sistemi milli-manevi değerlerimize ve modern anlayışa uygun değil diye.
Önceki yapılanları eleştirenlerin bir kısmı uzun süredir ülkemizi idare ettiği halde yaptığı değişikliklerle, eğitimci ifadesiyle söylemek gerekirse “Sınıfta kalmıştır”.
Eğitimin özüne, derinliğine muhtevasına, öğretmen eğitimine ve öğrencinin davranış problemlerine dokunulamamış,dersliklerin sayısının arttırılması, kadrolaşma, ders kitaplarının ve sütün ücretsiz dağıtımıyla övünülür hale gelinmiştir.
Ayrıca sınav sistemi defalarca değiştirilmiş fakat her defasında da sürekli vazgeçilmiş, eğitim yaz-boz tahtası haline getirilmiştir. Bunun yan ısıra ezberci anlayış hala ortadan kaldırılmamıştır.
Öğrencinin ve öğretmenin kılık-kıyafeti sorunu hala çözülememiştir.
Avrupa’ya özenti anlayışı ve okulları ticarethane gibi görme mantığı pek değişmemiştir.
Ders kitapları değişmesine rağmen zamana uyarlanamamıştır.
Sınıf geçmede minik değişikilik, devamsızlığın on güne indirilmesi ,yazılıların ortak yapılması,kılık –kıyafet serbestliğinin veli iznine bırakılması vb gibi kökten olmayan değişikliklerle eğitimin sorunları çözülüyor gibi yansıtılmaktadır.
Okullarda disiplinin kalmadığını,öğrencilerin öğretmenlere karşı davranışlarının tabiri caizse “kanka naber” noktasına geldiğini, öğretmenini gördüğünde oturuğu yerden kalkmayan,üstünü başını düzeltmeyen öğrencilerin birbirleriyle ilişkilerininde son derece seviyesiz ve bel altı muhabbetlerin normal karşılandığını koskoca ! eğitim yöneticileri göremiyorlar demek ki.
Öğrencilerin sınıflarda cep telefonlarını kullanmalarını engelleyici ciddi hiçbir çare ve çözüm bulunmamaktadır.Tuvaletlerde sigara içmenin önüne geçilememiş, bütün sorumluluk nöbetçi öğretmene bırakılmıştır. Nöbetçi öğretmen adeta tuvalet bekçiliği yapmaktadır.Tuvalet kabinlerini kontrol etmek ve kapıda beklemek onun görevidir.
Hala darbe dönemi uzantısı olan her sabah sıra olma,saç-sakal,etek-pantolon kontrolü gibi çağ dış bir uygulama devam etmektedir. Sanki nöbetçi öğretmen gardiyan, öğrenci de mahkummuş gibi tek sıra halinde girişler yapılmaktadır.
Öğrenciye en çok öğretilmesi gereken husus eskilerimizin çok güzel ifadesiyle, ”Adab-ı Muaşeret” kurallarıdır. Davranış kurallarını bilmeyen ya da öğrenmeyen bir öğrenciden pek hayır çıkmaz.
Yine eskilerin ifadesiyle; ”Sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim” sözü ne kadar çok şeyi bir arada anlatmaktadır.Okullarda öğrenciye adam olmayı, iyi insan olmayı, edepli olmayı, öğretemeyen bir eğitim sistemi yeni nesli duygusuz,duyarsız,sorumsuz,saygısız bir hale getirmektedir.
Okumayan,araştırmayan,sormayan,sorgulamayan bir nesil türetildi.
Sabahlara kadar bilgisayarda internetin başında,ellerinde cep telefonları uykusunu alamayan bir öğrenciden ne kadar hayır beklenir. Öğrenci gece uyumayan gündüz okulda uyuyan hale gelmiştir.Okuldan sonra hemen evine gidene “süt çocuğu” denilmekte.Kendini yalnız hissetmek istemeyen öğrenci okuldan sonra arkadaşlarıyla birlikte mutlaka kafelere,alışveriş merkezlerine vb yerlere gidip güya sosyalleşmektedir.
Sayın yöneticiler!
Eğitimin sorunları yazmakla bitmez efendiler.
Bu acı tablo sizin eserinizdir.
Çare üretemeyen,akşam karar alıp sabah hemen uygulayan,hiçbir hususu eğitimcilerle istişare etmeyen,ilim adamlarını, psikologları,sosyologları dinlemeyen bir zihniyetin eseridir bugünün öğrencileri ve öğretmenleri.
Yarınlarımızı emanet edeceğimizi söyleyerek süslü ve beylik laflar ederek eğitim düzelmez.
Çare istiyorsanız mazideki muhteşem eğitim kurumlarını ve muhteşem müderrislerini zahmet olmazsa bir araştırınız,inanın çareyi orada bulacaksınız.
Bizden söylemesi…..