Rize bölgesi tarihin en eski dönemlerinden beri yerleşim bölgesi olmuştur. Bu gün Rize müzesinde eski dönemlere ait çok az materyalin tesadüf eseri bulunmuş olması, bize bölgenin tarihini aydınlatmak için yapılması gereken daha çok işin olduğunu göstermektedir. Bölgenin coğrafi yapısı ve bitki örtüsü arkeolojik araştırmaların temelini teşkil eden yüzey araştırmalarını zorlaştırsa bile gelecekte bölgede arkeolojik çalışmaların yapılacak ve Rize bölgesindeki yerleşimlerin hangi dönemlere kadar indiğini daha kesin verilerle söyleme imkânı olacaktır.

Fakat Heredot, Strabon, Arrianus gibi ilk çağda yaşamış yazarların günümüzde vazgeçilmez kaynak olan eserlerinde, Rize sahillerindeki iskele ve limanlardan, iç kesimlere ulaşım imkânı veren vadileri oluşturan nehirlerden ve bu vadilerde yaşayan halklardan bahsedilmesi bölgenin coğrafi karakteristiklerinin sahip olduğu özellikleri de ortaya çıkarır.  Rize’nin uzun tarihine baktığımız zaman bölgede hâkimiyet süren güçler, bu özelliklerinden dolayı sahildeki iskele ve limanların bulunduğu yerlerde, iç kesimlere ulaşım imkânı veren vadilere kaleler inşa etmiş ya da mevcut kaleleri tamir ederek sağlamlaştırmıştır.Asrımızda istilalar daha çok kültürel ve ekonomik oluyor. Asırların içinden süzülüp gelen kültürel kimlikler, inançlar,  değerler hedef alınıyor, istenilen biçimde yeniden inşa edilebiliyor, değiştirilip dönüştürülüyor. Fakat çağların değişmesine rağmen amaç hiç değişmemiştir. Tek taraflı bağımlı kılmak ve köleleştirmek. Bilimin ve teknolojinin gelişmesi maliyetin daha düşük olmasına ve amacın daha kolay elde edilmesine yaramaktadır. Siz kültürel kimliğiniz konusunda kendi kendinizle kavga ederken, farkında olmadan uzatılan yeni kültürel kimliği üzerinize giyer ya da dini inançlarınızı daha doğru yaşayacağım diye yola çıkarken kendinizi mensup olduğunuz dinin dışında bir yerde bulursunuz. Hiç değişmeyen bu süreç yaşanırken ya da sürecin sonunda siz sadece kimlik ve inançlarınızı değil ekonomik varlıklarınızı da kaybettiğinizin farkına bile varamazsınız.

Tarih ve kültürle ile ilgili yapılan çalışmalar, bu sinsi istilaya karşı en etkili mücadele aracıdır. İçinde yaşadığınız süreci, yaşarken fark edemediklerinizi, yaşanmışlarla size gösterir. Rizeliler doğup büyüdükleri vadilerin, Türkiye’nin Doğusu, Kafkasya, İran ve bu bölgelerin sahip oldukları ekonomik değer ve potansiyelin anahtarı olduğunu bu şekilde kavrayabilir, bu anlamda Karadeniz’in kilit noktalarından birinde yaşadığını görebilir. Bu toprakların değerinin ve tarihsel olarak bu topraklarda yaşayabilmek için sahip olduğu gücün farkına varabilir. Savunma amaçlı inşa edilmiş olan kaleler artık taşlarla değil kültürel ve ekonomik olarak inşa edilmektedir. Rize halkı, sahip olduğu özellikler nedeniyle geçen asırlarda kendi toprakları ailesini geçindirmeye yetmediği için Rusya gibi dış, İstanbul gibi iç gurbetlerde elde ettikleri kazançlarla Rize’deki yaşamlarını destekledi. Topraklarına, değerlerine sahip çıktı. Cumhuriyet sonrası değişen ekonomik şartlarda ülke çapında büyük başarılara imza atarak, ülke ekonomisine ve siyasetine damga vurdular. Bunun temel nedeni sahip oldukları ve sahip çıktıkları değerlerdir.

Son yıllarda Rize ile ilgili yayınlarda ve Rize’nin tarihi geçmişine, sosyal ve kültürel yaşamına ait çalışmalarda bir artış görülmektedir. Bunların önemli bir kısmı yurt dışı kaynaklı ve Rize bölgesinde etnik gruplar oluşturmaya yönelik çalışmalardır.  Amerika’da, Almanya’da üniversite kürsülerinde Rize bölgesinde etnik grup yaratmaya ve Rize topraklarına sahip çıkmaya yönelik sempozyumlar ve bu çalışmaları finanse eden odakların destekledikleri yayınlar bu amaç için yapılmaktadır. 

Hiç şüphesiz Süleyman Kazmaz bunların en önde gelenlerinden biridir. Ondan fazla eserine rağmen Rizeliler ve Rize adına söz söyleme yetkisine sahip olanların bu kişiden ve eserlerinden habersiz olması, Rize’ye verdiği eserler nedeniyle isminin bile anılmaması kendi ayıbımızdır. Bu konudaki hatalarımızı telafi etmek, eserlerini oluşturmuş veya oluşturmak için çaba sarf eden karıncalara destek olmakla mümkündür. Yıllardır Rize’nin kültür hayatı, kültürel varlıkları konusunda çalışma ve didinmelerini izlediğimiz Fatih Sultan Kar da bu anlamda Rize’ye hizmet etmek için didinen karıncalardan biridir. Mimar Sinan’ın belgelerdeki imzasında kendini “ Sinan ser mimaran-i hassa. Allah yolunda hizmet eden topal bir karınca “ olarak tanımladığını düşünürsek bu karıncalara neler borçlu olduğumuzu daha iyi anlarız.

 Araştırmacı / Yazar Doç. Dr.  Mehmet BİLGİN

Editör: HABER MERKEZİ