Genel

İzmir'e gidip görmeden gelemeyeceğiniz en iyi yerler

İzmir Türkiye turizmine çok fazla katkı sağlayan şehirlerden. İzmir'in eşsiz doğal güzelliklerini, tarih kokan başyapıtlarını ve masmavi denizini de unutmamak gerek. Sizler için İzmir'e gidip görmeden gelemeyeceğiniz en iyi yerleri derledik...

Abone Ol

İzmir eşsiz doğal güzellikleri, cennetten bir parça gibi olan coğrafyası, tarih kokan başyapıtları ve efsanevi sokaklarıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Turistlerin sıklıkla ziyaret ettiği İzmir Saat Kulesiyle, Tarihi Kemeraltı Çarşısıyla, Atatürk Müzesiyle ve daha niceleriyle gidenleri bir kez daha gitmeye ikna ediyor. Sizler için İzmir'e gidip görmeden gelemeyeceğiniz en iyi yerleri derledik...

İzmir Saat Kulesi

İzmir Saat Kulesi, İzmir'de Osmanlı padişahı II. Abdülhamid'in tahta çıkışının 25. yıl dönümünü anmak amacıyla 1901'de inşa edilmiştir. İzmir'in simgelerinden biri haline gelmiştir ve Konak Meydanı'nda, İzmir Hükûmet Konağı, Kemeraltı Çarşısı, Konak Yalı Camii ve İzmir Büyükşehir Belediyesi binasının çevresinde konumlanır. 25 metre yüksekliğinde ve dört katlı olan bu kule, Sultan II. Abdülhamid'in emriyle Osmanlı vilayetlerinde aynı dönemde inşa edilen birçok saat kulesinden biridir. Ancak, özgün mimarisi ve inşasında izlenen yöntem nedeniyle diğer saat kuleleri arasında kendine özgü bir yer edinmiştir. Osmanlı döneminin en estetik ve zarif saat kulelerinden biri olarak kabul edilir. Kule, Fransız mimar Raymond Charles Péré tarafından tasarlanmıştır ve saatinin Alman İmparatoru II. Wilhelm tarafından hediye edildiğine dair kayıtlar bulunmaktadır.

Tarihi Kemeraltı Çarşısı

Kemeraltı, İzmir'in Konak ilçesinde, Mezarlıkbaşı semtinden başlayarak Konak Meydanı'na kadar uzanan ve yoğun ticaret hayatıyla tanınan bir çarşı ve semttir. Fevzipaşa Caddesi ve Eşrefpaşa Caddesi, çarşının kara sınırlarını belirler. 1650-1670 yılları arasında deniz kıyısının doldurulması ve yeni yerleşim alanlarıyla ticaret merkezlerinin kurulmasıyla şekillenen bu bölge, başlangıçta 1592'de inşa edilen Hisar Camii çevresinde gelişmiştir. Günümüzde eski deniz kıyısı hattını Anafartalar Caddesi oluşturur. Çarşının önemli yapılarından biri 1744 yılında Hacı Beşir Ağa tarafından yaptırılan Kızlarağası Hanı’dır. Ayrıca, bölgede birçok tarihi han ve sinagog bulunur. Kemeraltı Çarşısı, ilk dönemlerinde üzeri tonoz ve kiremit örtülü sokaklardan oluşan kapalı bir çarşı görünümündeydi. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu özelliğini korumuştu. Bugün ise çarşı, modern iş merkezleri, mağazalar, kafeteryalar ve sinemalarla dolu bir alışveriş merkezi haline gelmiştir. Bununla birlikte, tonoz ve kubbeli bazı dükkânlar eski özelliklerini korumaktadır. Çarşıda ayrıca, Türk el sanatlarını yansıtan seramikler, çini panolar, ağaç ve metal eserler, dokuma yaygılar, halı ve kilimlerin satış yapıldığı dükkanlar da bulunmaktadır. 2016 yılında çarşının girişinde yapılan kazılarda yaklaşık 1800 yıllık bir Roma hamamı keşfedilmiştir, ancak bakım eksikliği nedeniyle bu alan yosun ve sazlıkla kaplanmıştır. Temmuz 2018'den itibaren belirli saatlerde motorlu araçların girmesine kapatılan çarşı, yayalaştırılmıştır. Kemeraltı, 2020 yılında UNESCO tarafından "İzmir Tarihî Liman Kenti" olarak Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmiştir.

Atatürk Müzesi

İzmir Atatürk Müzesi, 1941 yılında açılan ve Mustafa Kemal Atatürk'ün kişisel eşyalarını sergileyen önemli bir müzedir. Bina, 1876'da Meşrutiyet'in ilanı sonrası İzmir mebusu Agop Ispartalıyan tarafından Kordon'da, ailesi için inşa edilmiştir. 1922'de İzmir'in Türkler tarafından geri alınmasının ardından terk edilen bina, kısa süreliğine Türk ordusuna karargâh olarak hizmet vermiştir. 1923'te İzmir İktisat Kongresi için şehre gelen Atatürk, binayı çalışma ofisi olarak kullanmıştır. Kongreden sonra bina otel olarak hizmet vermiş, 1926'da Atatürk İzmir ziyareti sırasında Naim Palas adlı otelde konaklamıştır. Aynı yıl, İzmir Belediyesi tarafından satın alınarak Atatürk'e armağan edilmiştir. Atatürk, İzmir'e yaptığı beş ziyaretin her birinde bu binada kalmıştır. Atatürk'ün 1938'deki ölümünden sonra bina, kız kardeşi Makbule Atadan’a miras kalmış, 1940'ta İzmir Belediyesi tarafından kamulaştırılmıştır. 11 Eylül 1941'de müze olarak hizmete açılmıştır. Müzenin adı 1962'de "Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi" olarak değiştirilmiştir. 1972'de mülkiyeti İzmir Arkeoloji Müzesi'ne devredilmiş, 1978'de "Atatürk ve Etnografya Müzesi" olarak yeniden düzenlenmiştir. 1988'de İzmir Etnografya Müzesi açıldığında, müzede sergilenen etnografik eserler yeni müzeye taşınmış ve müzenin adı "Atatürk Müzesi" olarak değiştirilmiştir. Bina, 1999-2001 yılları arasında Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiş ve 2002'de yeniden açılmıştır. 2011-2015 yılları arasında tekrar restore edilmiştir. İzmir Atatürk Müzesi, neoklasik tarzda inşa edilmiştir ve 852 m²'lik bir alanı kaplar. Bina, Osmanlı ve Levanten mimarilerinden esinlenmiştir. İki katlı ve dikdörtgen şeklinde olan yapı, bodrum ve çatı katlarını da içerir. Arka yüzünde revaklı bir bölümü, bir avlusu ve bir cumbası bulunmaktadır.

Tarihi Asansör

İzmir’in Turgut Reis Mahallesi'nde bulunan Tarihî Asansör, Mithatpaşa Caddesi ile Şehit Nihatbey Caddesi arasında yer alan iki asansörüyle ünlü bir yapıdır. 1907 yılında Musevi iş insanı Nesim Levi (Bayraklıoğlu) tarafından inşa edilmiştir. Asansör, 155 basamaktan oluşan geleneksel merdivenler yerine, iki semt arasında hızlı ve kolay bir ulaşım sağlamayı amaçlamaktadır. Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından eğlence, kültür ve dinlenme alanı olarak kullanılan bu yapının, kentin önemli turistik mekanlarından biri haline gelmiştir. İzmir’in Karataş bölgesindeki sahil şeridi ile Halil Rıfat Paşa semti arasında, tarih boyunca taş ocakları nedeniyle derin uçurumlar bulunmaktaydı. Bu iki semti bağlamak için Türkler “Karataş Merdivenleri,” Yahudiler ise “Devidasların Merdiveni” adını verdikleri merdivenleri yapmışlardır. Merdivenlerin üst kısmında Devidas ailesinin evi, altta ise Nesim Levi'nin evi bulunuyordu. Bir gün Devidas ailesinin babası merdivenlerde düşüp sakatlandığında, dostu Nesim Levi Avrupa'da gördüğü asansörleri anımsayarak İzmir'de de bir asansör yapma fikrini geliştirmiştir. Asansör kulesinin yapımında Marsilya’dan getirtilen tuğlalar kullanılmıştır. İnşaat 1907’de tamamlanmış, asansör ilk olarak Karataş Musevi Hastanesi’nin giderlerini karşılamak üzere kullanılmıştır. 1942’de asansör satılmış ve birkaç el değiştirdikten sonra, 1983 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından bağışlanmış, 1985’te Burhan Özfatura'nın belediye başkanlığı döneminde restore edilmiştir. İlk restorasyonda, asansörlerden biri buharla, diğeri elektrikle çalışıyordu; 1985’te her iki asansör de elektrikle çalışacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Tarihî Asansör, iki kademede yükselen taş ve tuğla yapısıyla dikkat çeker. Yapının alt kısmı taş, üst kısmı ise tuğla ile örülüdür. Asansör kulelerinin üzerine demir konsollarla taşınan ahşap bir balkon bulunmaktadır. Bu balkon çeşitli motiflerle süslenmiş dökme demir korkuluklarla çevrilidir. Asansöre, halk arasında “Asansör Çıkmaz Sokağı” olarak bilinen, resmi adıyla “Dario Moreno” sokağından ulaşılmaktadır. Günümüzde Tarihî Asansör, üst katında bulunan kafeterya ve küçük bir seyir balkonuyla hizmet vermektedir. Bu balkon, İzmir’i kuşbakışı izleme imkanı sunar. Yapının şehre kattığı tarihi ve estetik değer, onu önemli bir turistik mekan yapmaktadır.

Efes Antik Kent

Efes, Anadolu'nun batı kıyısında, günümüz İzmir ilinin Selçuk ilçesinin üç kilometre güneybatısında bulunan antik bir Luvi şehriydi. MÖ 6000'lere kadar uzanan bir geçmişe sahip olan şehir, MÖ 10. yüzyılda eski Arzava başkentinin yerine Attik ve İyonyalı Yunan kolonistleri tarafından kurulmuştur. Klasik Yunan döneminde, İyonya'nın on iki şehrinden biri olan Efes, MÖ 129'da Roma Cumhuriyeti'nin kontrolüne geçtiğinde büyük bir gelişim yaşadı. Şehir, 1994'te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilmiştir ve 2015'te Dünya Mirası olarak tescillenmiştir. Efes'in en ünlü yapısı, antik Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan Artemis Tapınağı'dır (MÖ 550 civarında tamamlanmıştır). Şehir ayrıca, Celsus Kütüphanesi ve yaklaşık 25,000 kişilik kapasiteye sahip antik tiyatro gibi birçok anıtsal yapıyla da tanınır. Efes, Vahiy Kitabı'nda adı geçen Asya'nın yedi kilisesinden biri olup, Yuhanna İncili'nin burada yazılmış olabileceği düşünülmektedir. 5. yüzyılda birkaç Hristiyan konsiline ev sahipliği yapan şehir, 263 yılında Gotlar tarafından yıkılmış ve yeniden inşa edilmesine rağmen, limanın Küçük Menderes Nehri tarafından yavaş yavaş dolması nedeniyle ticaret merkezi olarak önemini kaybetmiştir. MS 614'te yaşanan bir depremde kısmen tahrip olmuştur. Efes harabeleri, Adnan Menderes Havalimanı'ndan veya Kuşadası Limanı'ndan yaklaşık 30 kilometre güneyde yer almaktadır.