İSTANBUL (AA) - Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Pof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrenme güçlüğü var denilen çocukların hepsinin öğrenebildiğini fakat onların öğrenme modelinin farklı olduğunu belirterek, " Artık herkes, 'Benim çocuk disleksi' diyor. Disleksi tanısı da panik bozukluk tanısı gibi sevimli bir tanı. Çocuğu etiketlemiyor." açıklamasında bulundu.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Üsküdar Üniversitesi'nin ev sahipliğinde, Disleksi Öğrenme Güçlüğü Derneği ve Türkiye Disleksili Çocuklar Vakfı (DİSLEV) tarafından düzenlenen, İkinci Uluslararası Katılımlı Öğrenme Güçlüğü Kongresi (UÖGK ‘2024) Üsküdar Üniversitesi NP Sağlık Yerleşkesi İbni Sina Oditoryumu’nda gerçekleştirildi.
Açıklamada etkinlikteki konuşmasına yer verilen Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Yönetim Üst Kurulu Başkanı Pof. Dr. Nevzat Tarhan, öğrenme güçlüğünün insan davranışının keşfedilmeyen yeni bir alanı olduğunu belirtti.
Tarhan, "İnsan nasıl öğreniyor?" konusunun beyin temelli öğrenme konuları arasında araştırıldığını, 'insan nasıl öğreniyor', 'nasıl karar veriyor', 'nasıl düşünüyor', 'nasıl hissediyor' konularının üzerine simülasyonlar yapılarak yapay zekanın ortaya çıktığını aktardı.
Bazı çocukların öğrenme modelinin farklı olduğuna işaret eden Tarhan, "Bu çocuklar farklı baktığı için, okulda da sınıfta da farklı algılandıkları için akran zorbalığına çok maruz kalıyorlar. Bazı çocuklarda da duygusal ve sosyal öğrenme becerileri fazla, bu çocukların daha detaycı olduklarını ve bazı konularda 'süper' olduklarını görüyoruz." açıklamasında bulundu.
Tarhan öğrenme güçlüğü çeken çocukların hepsinin öğrenebildiğini fakat öğrenme modellerinin farklı olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çocukların beyni farklı çalışıyor. Sıralaması farklı. Hiperaktif çocuklar da öyledir. Hiperaktif çocuklarda aşırı hareketlilikle ilgili gen var. O genin yanında ikinci bir gen var, yaratıcılık geni… Aslında bu çocuklar farklı düşünen çocuklar, sıra dışı düşünen çocuklar. Bunları ilaçla bastırırsanız köreltiyorsunuz. O nedenle sadece ilaç tedavisi değil, onlara uygun bireysel eğitim gerekiyor. Kişiselleştirmiş eğitim, özel eğitim gerekiyor. Bu çocukları bastırmak yerine onların anladığı dille eğitebilmek gerekir. Çocuk psikiyatristine gelen çocukların öğrenme güçlüklerini belirliyoruz. Pediatrik rehabilitasyonu çocuk psikiyatrisinde yapmak durumundayız. Psikiyatrik tedavi akademik başarıyı çok etkilediği için anneler babalar eskisi gibi değil daha bilinçliler. Öğrenme güçlüğünün adı da disleksi oldu. Artık herkes, 'Benim çocuk disleksi' diyor. Disleksi tanısı da panik bozukluk tanısı gibi sevimli bir tanı. Çocuğu etiketlemiyor."
Tarhan, öğrenme güçlüğünün bir aile hastalığı olduğunu kaydederek, ailenin farkına varmasının önemli olduğunu bu çocukların özel çocuklar olduğunu ve diğer çocuklar grup içinde öğrenirken bu çocukların birebir eğitimle öğrendiğini çünkü öğrenme modelleri farklı olduğunu belirtti.
Üsküdar Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölüm Başkanı ve Kongre Eş Başkanı Prof. Dr. Ahmet Konrot da terimlerin son dönemde değiştiğini ve artık özel öğretim güçlüğü, zihinsel disleksi gibi tanımların bir tarafa bırakılıp öğrenme güçlüğü teriminin daha uygun olduğunun konuşulduğunu vurgulayarak, kongrenin de adının öğrenme güçlüğü kongresi olarak belirlendiğine dikkati çekti.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Elmas Esra Ceceli ise disleksi alanının bir engel grubu olarak ele alınmadığı ama öğrenme güçlüğü sınıfı içerisinde görüldüğü için erken müdahale sisteminin içerisinde yer alması gerektiği konusunda çalışmalar yapmaya başladıkları bilgisini paylaştı.