Allah’a kul olmak demek hiçbir şeye “kul olmamak “ demektir!
Bugün cemiyetimizde yaşanılan gerçek bu durumun aksine bir seyir izliyor ve bizim insanımız başına musallat olan bu bela ile gayet memnun bir hayat sürüyor!
Allah adına yola çıkanların istismarına kapı aralayan vicdanlara bizim yazdıklarımızın tesir etmesi de imkansız gibi görünüyor!..
Yazdıklarıma kulak verecek ve bizi şaşırtarak,“Allah’tan başka İlah yoktur!”düsturuna yürekten inanarak ; bugün yaşadıklarımız zulmün ta kendisidir diyecek insana o kadar muhtacız ki!
İnsanın düşünme ve sorgulama dünyasını esir alan,iradesini hiçe sayan “benim dediğim ve yaptığım her şey doğrudur!” buna inanacak ve bu minval üzere hareket edeceksiniz istismarına gönül dünyasını ardına kadar açan insanın dramatik serüvenini yaşıyoruz!..
Partilerin liderlerinden ve cemaatlerin dini önderlerinden gelen tüm istismar hareketlerine kapı açan insan bilmelidir ki; birilerinin,”istismardan ve kendi eliyle açtığı kapıdan giren tahakkümden” asla kurtulamayacaktır!…
Oysa benim inandığım gerçek; insanın sadece ve ancak ebedi olan Allah’a muhtaç olmasıdır… Bir insanın kendisini bir beşerin ağzından çıkan sözlere ve icraatlara muhtaç görmeye başladı mı,işte sakatlık ve sıradanlık bu andan itibaren başlıyor…
Hiçbir makam, mevki, para, güç , insanın istismarına fırsat vermemelidir!
Ülkenin insanı bu istismardan kendisini bir an önce kurtarmalıdır…Fert fert bu istismardan kendimizi kurtaramadığımızdan dolayı; yalnızlıktan,işsizlikten,hakkı söylemekten korkar hale geldik ve düşünce şerefimizi kendi elimizle ayaklar altına aldık!...
Bugün yaşadığımız olaylara objektif bakabilenlerimiz için durumun izahı hiç de zor değildir! İnsanların hangi saiklerle bu istismara kapı araladıkları ve neden bu sıradanlıktan vaz geçmediklerini görmek bizim gibi tarafsız bakanlarımız için zor bir bulmacada değildir!
İktidarda olanların güçlü olduğunu ama bunun geçici olduğunu, asıl olanın şuurlu bir bakış açısıyla olup bitenleri değerlendirmek olduğunu bilmek için filozof olmaya da gerek yoktur!
Ne hazin bir durumdur!
İnsan, insan olmakla sorumluluk sahibi olduğunu unutmuş; aklını ,fikrini,duygularını geçici bir süre için birilerinin emrine verebiliyor!
Şuur sahibi bir insanın bu sıradanlığa prim vermesi de benim asla kabul edeceğim bir durum değildir. Öyle sanıyorum ki, şuursuzluğumuzdan kurtulmadıkça yerine getirmemiz gereken sorumluluklarımız da akım kalacaktır!
Ahlakı kaygılar, biz insanlar için hayatımızın olmazsa olmazlarındandır… Aklını kullanan her insan ister istemez hayatın her safhasında bu konularla iç içedir. Zaten; ahlak, bir problem olarak,sadece biz insanlar için vardır. O problem bizde sorumluluk duygusunu geliştirir. Yalnız,aklını ve duygularını kiraya veren insanlar bu sorumluluktan kaçacağı zannına düşmektedir!..
İnsanın bu sıradanlığından daha doğrusu “düşünce kaosundan!” kendilerine pay çıkaranlar bu kaosu kullanabildikleri kadar kullanıyorlar! Bunun sebebi kendilerini kullandırtanlardır!…Doğru dürüst düşünmeyen, kendilerini bu istismarın kucağında bulanların yarın ki günde “her şey bir aldanıştı” deme hakları da yoktur!
İnsanı doğru yola götürmeyen her fikir çıkmaz sokaktır!
Kendisini günlük menfaatleri için, yalana, dolana, haksızlığa siper edenler; yarınlarda “ben ne yaptım da bu hataya ortak oldum” deme lüksü ve sıradanlığına bizim dün olduğu gibi yarında verecek cevabımız vardır!
Dün bize “cemaat methiyesi“besteleyenler, yarınlar da “iktidar düşmanlığı” besteleyeceklerdir!... Buna adım gibi eminim!
Bunu her dönem yaşamak benim kaderim olsa da ben bu kaderi hüzünle karışık bir mutlulukla karşılıyorum ve seviyorum!
Son yazım da “vicdan”a atıf yapmış ve yeri geldiğinde insanın vicdanının yanlışlara galebe çalması gerektiğini satır aralarında zikretmiştim. Ama gördüğümüz gibi değil vicdanlarımızın yanlışlara galebe çalmasını, git gide bir vicdani pespayeliğin girdabın da debelenip durduğumuza şahit olmaktayım!
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olun…