Hatır(lamak)

Abone Ol

Son yıllarda akrabalar ve dostlar birbirlerini pek arayıp sormuyor.Malesef dostlarının ve akrabalarının,hastalıklarından,dertlerinden,sevinçlerinden haberdar olmuyorlar.Halbuki unuttuğumuz dostlarımızın  bir çoğu ile belki de yıllarca aynı kaptan yemek yemiş,aynı bardaktan su içmişizdir.Hatta daha ötesi birlikte aç kalmışızdır.

Akraba ve  dostların birbirini arayıp sormamak nasıl mümkün olabiliyor?Maalesef bunun örnekleri o kadar çok ki.Memleketimizde büyükşehirlerde yaşayan akrabaların önemli bir kısmı artık birbirini pek arayıp sormamakta,belki bayramda ,belki kandilde usulen arayıp sormalar az da olsa devam etmektedir.Akrabaların çok az bir kısmı ise şartlar ne olursa olsun irtibatı hiç kesmemiş,sürekli arayıp sormalar devam etmiştir.Hele bayramlarda bütün akrabalar neredeyse ziyaret edilir.Böyle akrabalar artık mumlaaranmaktadır.Hastalığında,düğününde,cenazende,sevincinde,üzüntünde her zaman yanında olan akrabaların sayısı ne kadarki..Akraba,kan bağı demek,can demek.Büyükşehirlerde yaşayan insanlar için akraba demek güven demektir.Milyonlarca insanın oluşturduğu kalabalıkların arasında aynı kandan olan birilerinin olması güven vermez mi? Herkes  şöyle bir düşünsün.Başınıza bir hal geldiğinde ilk önce kime gitmek istersiniz,bir hastalığınız olduğunda ilk önce kimler gelir yanınıza.Bu soruların cevabı genellikle yakın akrabadır.

O halde ne oldu bize de akrabaya o kadar ihtiyacımızın olduğu bir şehirde yaşadığımız halde akrabalarımızdan bir o kadarda uzaktayız.Görüşmek istediğimizde genellikle ‘’Hiç sorma o kadar yoğunum ki,o kadar koşturuyorum ki,kendimi eve zor atıyorum,işten çok geç çıkıyorum,hayat mücadelesi,hiçbir şeye vaktim olmuyor,inan bende çok isterim görüşmeyi ama’’vs cevaplar almıyor muyuz?

Ya dostlarımıza ne demeli?Binlerce tanıdık arasından süzülüp dost olarak ayrı bir yere oturttuğumuz can dostlarımıza ne oldu?Hani hiç birbirimizi ihmal etmeyecek,ömür boyu sürekli birbirimizin yanında olacaktık.Ne çabuk unuttuk değil mi o günleri?İlk sevdamızı paylaştığımız,ilk aç kaldığımızda yemeğimizi paylaştığımız,parasız kaldığımızda cebimizdekini hemen verdiğimiz dostlarımız.Birlikte kavgalar verdiğimiz,kız arkadaşımızla konuşmaya giderken üzerimize giyecek düzgün bir ceket,pantolon veya ayakkabı olmadığında ‘’kardeşim benimkini giy,işini görür’’dediğimiz günleri,aynı evi paylaşırken misafirlerimiz uyusun diye sabahlara kadar uykusuz bir şekilde ayakta beklediğimiz,misafirlerimiz rahat uyusun diye kış vaktinde evimizdeki bütün battaniyeleri ve yorganları verdiğimizde sabahlara kadar üşümemek için sürekli hareket edip,hatta güreşerek ısınmaya çalıştığımız günleri,hiç kimsenin bilemeyeceği sırları paylaştığımız dostlarımız acaba şimdi nerelerdedir.

Hangi mazeret,gerekçe,şart dostların görüşmesine engel olabilir ki?Eşlerimiz,çocuklarımız,işimiz ,geçim derdimiz vs bütün bunlar komik bahanelerdir.Unutmayın ki eskiden daha zor şartlarda yaşıyorduk.Cep delik cepken delikti. Dert büyük,derman az idi.Bir büyük hedefe,arkadaşlığa,kardeşliğe sevdalanmıştık.Hani demiştik ya arkadaşlık gönüllü kardeşliktir diye.Hani kan ve can kardeşi olmuştuk.Hani kardeşten de öteydik.Zaman mı çok değişti,yoksa biz mi?Her ikisi değil mi dostum.Hem zaman değişti hem de biz.Zamana kızmamız neyi değiştirir ki.Zaman ne zaman değişmedi ki.Hep akıp gitmiyor muydu.Hatırlıyor musun bizden öncekileri,eskileri.Onlarda diyordu’’Hey gidi hey,neydi o eski günler.Keşke hiç değişmeseydi o günler.Her şey ne güzeldi.Saygı ,sevgi vardı.Adetlere bağlılık vardı.Büyük küçüğü sever,küçük büyüğü sayardı.Kilometrelerce uzakta bile olsa akrabalarımızın veya dostlarımızın ziyaretine giderdik.Kar,çamur,yağmur,yolun olmayışı,gecenin karanlığı gibi hiçbir şey bizi engelleyemezdi’’.Onları hiçbir şey engellememişti.Bizi engelleyecek hangi imkansızlık var ki.Mesafe olarak birbirine o kadar yakın olan dostlar var ki.Ama o yakın mesafe görüşmek durumu olunca mesafeler uzadıkça uzuyor.Sanki kıtalararası mesafe oluyor.

Zamana yenildik değil mi? Zaman bizi teslim aldı,çarkların arasına bizi kendisine benzetti.Dünyevileştik,maddelerin arasına kaybolduk.Şartlar ne olursa olsun akraba ve dostlarımızı ihmal etmemeliydik.İş yeri arkadaşlığı,dostluğun ve akrabalığın yerini aldı.İş arkadaşlığının geçici olduğunu unuttuk.Kalıcı olan akrabalar ve dostlardır.Sadece iş arkadaşlığı veya bir takım dünyalık ortak düşünce veya ekonomik yakınlık ve beraberliklerin sonucu tez ayrılıktır.Tecrübeler buna şahittir.Daha ne kadar tecrübe edeceğiz.

Eskimeyen dostlarımızı lütfen hatırlayalım.Onların yanlarına gidelim,yanlarına gidemediğimiz zamanlarda  telefonla hal ve hatırlarını soralım.Eski,yeni dostlarımız,eski öğretmenlerimiz,akrabalarımız ve komşularımızı hatırlamak  çok önemli insani vazifelerimizdendir.Sevdiğimiz,değer verdiğimiz,üzerimizde emeği bulunan,yetişmemizde katkıda bulunan herkesi hatırlayalım.Aralarında ölenler varsa yakınlarını arayıp soralım.Bırakalım geçim derdi,çoluk çocuk koşturması,iş yorgunluğu vs bahanelerinizi.Bize bizden gayri dost yoktur düsturu gibi hareket edelim.O dostlarımız olmazsa yalnız olduğumuzu unutmayalım.Geçici çözümlere gerek yok.Günlük arkadaşlıklar sadece anlık yanımızdadırlar.En zor anımızda bizi tanımazlar.Derdimiz olduğunda telefon açtığımızda uzun uzun çalan telefona bakan olmaz.Karşılaştığımızda tam bir şey söylemeye çalıştığımızda hemen yanımızdan ayrılmak isterler,yada sürekli konuyu değiştirmek isterler.Bir şekilde maddi manevi derdimizi söylediğimizde öyle sözler sarf ederler ki cebinizdeki parayı çıkarıp ona vermek istersiniz veya derdiniz senden daha fazla olduğunu söyleyip oturup onu dinlemek zorunda kalırsınız.

Eski dost düşman olmaz.Ne varsa eski dostta vardır ve bizi karşılıksız seven yakınlarımızda vardır.