Ülkemizde her alanda yapılan icraatlar birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Söylenen sözler ve onun arkasından gelen hükümetin icraatlarını ve ilerde bu icraatların ne gibi sonuçlar doğurabileceğiyle ilgili kanaatlerimi bu sayfa aracılığıyla sizlerle paylaşıyorum yıllardır…
2008 ve 2010 yıllarında yazdığım yazılarda, ülkemizde “Fetret Devri” yaşandığını söylediğim zaman bana dudak büküp, yapılan onca güzel şeyi görememekle suçlayanlar bugün her halde pişmandırlar! Şimdi, bahsi geçen her iki yazımdan alıntılar yaparak geçmişi bir hatırlayalım istiyorum…
“…Durum içler acısı, kargaşa tüm toplumu öylesine kuşatmış ki, insanımız iki arada bir derede kalmış ne yapacağını, kime güveneceğini şaşırmış durumda… Fetret Devri dememde ki asıl amacım, bu kaos ortamının bana çağrıştırdığı tarihi gerçeklerdir…
Osmanlı tarihinde, kardeşlerin saltanat mücadelesi verdikleri ve 11 yıl devam ederek 1413 yılında son bulan fetret devri var malumumuz… Karışıklıklar dönemi diyebileceğimiz "Fetret Devri", Timur'un uyguladığı bir siyasetin sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Daha sonra ki süreçte, Mehmet Çelebinin tahta çıkışından sonra bu kaos ortamı son bulmuş ve Osmanlının ikinci kuruluşu gerçekleşmişti diyebiliriz…
Evet, bugün, bu ülkenin Timur’u Avrupa Birliğidir(AB)!İçerde ki, işbirlikçileri, bilerek ya da bilmeyerek bu değirmene su taşımaktadırlar… Özellikle bu ülkenin siyasetine yön veren politikaların sahibi olanlar bugün geldiğimiz noktanın da tek sorumlularıdır. Bu ister siyasetçi, ister asker olsun hiç fark etmez benim için.
Bu fetret devrinin kolay kolay bitmesini de düşünmüyorum doğrusunu isterseniz, zira etrafındaki olup bitenlerden ders çıkaracak, teşhis ve tedaviyi uygulayacak olanların bana bugüne kadar hiçbir ümit ışığı verdiklerini söyleyemem doğrusu… Umarım yanılırım ve temenni ederim ki, yangın tüm ülkeye yayılmadan akıl ve feraset üstün gelerek en kısa zamanda “fetret devrinden” çıkmamız mümkün olur…” (07.11.2008 Çay Haber)
“…Yukardan dizayn edilen bu görüşlere karşın halkımız kendisini hangi siyası partiye yakın hissediyorsa, düşünmeden, sorgulamadan o partinin icraat ve söylemlerine katıksız rıza göstererek kabul etmektedir… Bence işin en vahim tarafı da budur. Önyargısız bir şekilde sohbet ettiğim insanlardan edindiğim intiba maalesef bu yönde…
Bir düşünce niçin kabul edilir, nedir ne değildir daha bunun farkında olmayan insanlarla ”demokratik açılım” yapmanın bizi getireceği nokta bugün ki Türkiye’nin verdiği içler acısı tabloda saklıdır!.. Birileri ham hayal peşine koşarken bu ülkenin sade vatandaşını da sonu olmayan bir maceraya sürüklemesine benim vicdanım doğrusu rıza göstermemektedir…
Bugün ki sıkıntılarımızı bir sayfaya sığdırmak mümkün değil. Ama bu ülkenin tv ve gazetelerine göz ucuyla da olsa bakabilen insanımız sanırım ne demek istediğimi anlayabilme noktasındadır!
Sahip olduğumuz onca değerimiz, uydurulan ya da dayatılan “açılım safsatasına “ kurban edildi bu memlekette. Şimdi de kutuplaşmayı daha da derinleştirecek bir referandum sürecine girdik. Umarım sağduyu hâkim olur ve sağlıklı bir propaganda sürecinden sonra en hayırlısı neyse o sonuç alınır…
…bir kez daha ifade ediyorum ki “Fetret Devri” devam ediyor. Önümüzde ki referandum oylaması bu devirden çıkmaya ne ölçüde katkı yapar hep beraber yaşayıp göreceğiz…” (07.12.2010 Çay Haber)
Bu olup bitenler bir ışık hızıyla öyle yâda böyle hayatımızdan gelip geçiyor…
Bütün bu yaşadıklarımızda maalesef ki mutsuzluğumuza ket vurarak bir program dâhilin de iyimser düşünmemizin ortadan kalkmasına da vesile oluyor…
Yaklaşık 14 yıl yaşadığımız “Fetret Devri” nihayet bitti diyebilmemiz için;artık bu ülkenin insanı bana göre bundan sonra şunları düşünüp hayata geçirmelidir artık; kendisine dayatılan, her türlü yönlendirmeyi, düşünmeden, sorgulamadan kabul etmek zorunda olmadığını farkına vararak, birilerin kendilerini kabul etmeye zorladığı gerçeklerine değil; dürüst ve objektif olmak kaydıyla ve içlerinde ki düşüncelerini sansürlemeden kendi inandıkları gerçeklerle meydan yerinde olmalıdırlar…
Şimdi size iki konuda tüyo vermek istiyorum!
Sayın Cumhurbaşkanının; “Cemaat konusunda çok büyük hatalar yaptık “Allah bizi affetsin!” ifadesinden yola çıkarak, bu defa kraldan çok kralcı olun ve şunu düşünün; Anadolu’nun en ücra köy, kasaba ve şehirlerinde yada kamu kurumlarında iyi niyetle “paralel yapının” asıl niyetini bilmeden bu hareketin içinde bulunan insanları yargılarken çok daha dikkatli olun!
İkincisi ise; OHAL ile yetkileri tamamen eline geçiren hükümetin, toplumun tüm katmanlarını ilgilendiren meselelerde kendi başına karar vererek yasalar çıkaranlara, yarın ki günde de “yanıldık” demelerinin önünü şimdiden düşünce ve eylemlerinizle karşı duruş sergileyin! Yüz yılı aşkın süredir orduya subay yetiştiren askeri okulları ıslah etme yoluna gitmeyerek bir çırpıda kapamalarına rıza göstermediğinizi yüksek sesle haykırın! Unutmayın ki Osmanlı Devleti o okulları açmamış olsaydı Mustafa Kemal Atatürk ve diğer Kurtuluş savaşı komutanları yetişmemiş olacaktı!
…Ve bu saatten sonra yüzde yüz inandığımız ve haklı olduğumuz konularda bile bize birilerinin bizim yapıp ettiklerimizi “kabul edin” demelerine söyleyecek çok şeyimiz olmalı diye düşünüyorum…
Görüşmek üzere, Allah’a emanet olunuz…