Genel

Evliliklerde Çatışma Nedenleri Nelerdir?

Evliliklerde çatışma olması kaçınılmazdır. Her konuda uyumlu olmak ve aynı kararlara varmak mümkün değildir. Sağlıklı ilişkilerde çatışmanın varlığından ziyade, çatışmanın çözülme şekli önemlidir. Genellikle ilişkiye zarar vermeden sonuçlanan problemler, partnerlerin iyilik hallerini bozmaz ve kronik çatışmaların doğmasına neden olmaz.

Abone Ol

Evliliklerde çatışma olması kaçınılmazdır. Her konuda uyumlu olmak ve aynı kararlara varmak mümkün değildir. Sağlıklı ilişkilerde çatışmanın varlığından ziyade, çatışmanın çözülme şekli önemlidir. Genellikle ilişkiye zarar vermeden sonuçlanan problemler, partnerlerin iyilik hallerini bozmaz ve kronik çatışmaların doğmasına neden olmaz.

Peki ne oluyor da içinden çıkılmaz problemler sarmalına düşüyor ilişkiler ve boşanmayla sonuçlanıyor?

Çiftlerin evliliğe yönelik beklentilerinin örtüşmesi evlilik uyumunun sağlanmasında belirleyici rol oynamaktadır ve yapılan araştırmalar genellikle evliliğin ilk 3-5 yıllık dönemi ‘kritik dönem’ olarak nitelendirmektedir.  Pollak, sağlıklı  evlilik ilişkisi için etkileşim kalıplarının ve çiftler arasınada ki ilişkilerin karşılıklı doyum sağlar nitelikli olması gerektiğini savunmaktadır. Ayrıca yaş ve evlilik süresine göre çiftler arasında çıkabilecek sorunların olumlu iletişim ve işbirliğiyle ortadan kaldırılabileceğini belirtmiştir.  Sağlıklı aileler ortaya çıkan sorunları olumlu bir etkileşimle çözülebilir kriz durumlarına dönüştürebilirken, sağlıksız aileler ortaya çıkan farklı kriz durumlarını olumluya çevirememekte, bütünlük ve uyumluluk hallerini daha kolay yitirmektedirler. Bunun temelinde ise kişiler arası iletişim becerilerindeki noksanlık yatmaktadır. Ayrıca mutsuz evliliklerde illa çatışma olmak zorunda da değildir.

Evlilik öncesinde kurulan düzenin evlilik ile birlikte sürdürülmesi beklenmektedir, kimi zaman gerçekçi olmayan beklentilerin evlilik öncesi sineye çekilmesi ile geçiştirilen rol dağılımları, evliliğin ilk yıllarında su yüzüne çıkmaktadır ve olası evlilik sorunlarını ortaya çıkarmaktadır. Örneğin evin düzeni, ekonomik idarenin sağlanması, çocukların bakım ve ihtiyaçlarının karşılanması gibi konularda eşlerin sınırlarının belirgin olması önemlidir.

Evliliğin ilk yıllarında eşlerin iletişim biçimleri belirlenir. Birbirlerini anlamak ve isteklerini ifade etmek için kullandıkları sözlü ve sözsüz mesajların yapısı ilişkinin önemli bir kısmını kapsamaktadır.

Yapılan araştırmalar ilişkilerini ‘mutlu’ diye tarif eden çiftlerin çatışma yaşadığını hatta kavga boyutuna ulaşan problemlerle karşılaşabildiklerini ama bu problemleri çözme becerisine sahip oldukları için, duygusal bağlılığı sürdürmeye devam ederek, ilişkiyi tamir edebildikleri belirtilmektedir. Bunun sebebinin sağlıklı iletişim becerilerine sahip eşlerin, karşılıklı güven duygusu nedeniyle fikirlerini yargılanmaktan korkmadan ifade etmeleridir. Ayrıca gelişmiş çatışma çözme becerileri nedeniyle problemleri büyümeden çözebilme kapasitesine sahiptirler.

Bu çatışmaların kökeninde partnerlerin ailelerinden getirdiği iletişim beklentileri yer almaktadır. Genellikle kök ailemizde eksik kalan yönleri yeni kurduğumuz ailede tamir etmeye çalışırız. Maalesef bazende eksik kalan şefkat, ilgi ve sevginin intikamını partnerden almaya çalışırken buluruz kendimizi. Cezalandırdığımız kişi ilişki içinde görünürde eşimiz olurken, iç dünyamızda annemiz veya babamızdır.

Evliliklerde güç dengesinin sağlanması bir başka önemli noktadır. Evin ve yeni ilişkinin kuralları kimin tarafından konulacak ve kimin tarafından korunacak? Bu denge yazıldığı kadar kolay sağlanmaz. Burada çiftlerin ilişkiye başlama ve sürdürme niyetleri ele alınmalıdır. Her ilişki kişinin kendisini onarması, geliştirmesi ve iyilik haline ulaşma hedefiyle kurulmaz. Toplumsal baskılar, ilişki süresinin uzunluğu, bireysel yetersizlik algıları, geçmiş ilişki deneyimleri gibi pek çok nedenden ötürü, sadece ‘evli olma’ niyetiyle başlanan ilişkilerde çatışmalar daha kolay ortaya çıkmaktadır ve ilişkiler daha kolay şiddet ve boşanmayla sonuçlanabilmektedir. Ayrıca partnerin sahip olduğu kişisel özellikler ve psikolojik problemler kronik çatışmaların ortaya çıkışını hızlandırabilir ve çözüm stratejilerinin üretilmesini zorlaştırabilir. Örneğin, partnerin öfke sorunlarının olması, kişilik yapısında narsistik eğilimlerinin fazla oluşu, eşe yapılan aşağılayıcı tutumların artmasına ve evlilikte iletişim için bir çözüm arayışına girilememesine neden olmaktadır. Bu tip toksik ilişkilerde her iki kişininde bireysel yönden destek alması gerekmektedir.

İlişkiler başladığı ilk günden itibaren (flört dönemi de dahil olmak üzere) bir iletişim ritüeline sahiptir. Bu ritüel kolay kolay değişmez. Yani ilk günden itibaren aslında nasıl bir evlilik ilişkisi olacağı çiftler tartından bilinmektedir ama üzerine düşünülmediği için örtük şekilde beklemektedir. Yakınlık, duygusal tatmin, acı verici olaylar karşısındaki tutumlar ve stratejiler farkedilebilir. Mesela, evlenmeden önce nasıl bir ilişkiniz vardı sorusuna verdiğiniz yanıt ilişkinizin potansiyel çatışma alanlarını da göstermektedir. Şöyle bir örnek verelim, flört döneminde gidilecek yerleri seçerken, bir şekilde hep kendi istediği şekilde planları yönlendiren partner sizin için flört döneminde sahiplenici gibi algılanırken, evlilik içinde bayram ziyaretlerinde ilk kimin ailesinin ziyaret edileceği konusunda baskıcı gibi algılanabilir. Kendinizi flört döneminde uyumlu gibi tanımlarken, evlilik döneminde pasif olarak tanımlamaya başlayabilirsiniz. O yüzden ilişkinin kendisi evlilikteki üçüncü kişi gibidir ve bu üçüncü kişinin oluşumunda her iki partnerinde etkisi vardır. Asla çatışmalar tek taraflı başlamaz ve tek tarafın haklılığı ile de sonuçlanmaz. Ortak sorumluluk almayı düşünmelisiniz.

Bir diğer önemli çatışma konusu ise kusurları bulma yeteneğidir. Oldukça usta bir şekilde partnerin eksikliklerini, zayıf yönlerini farketme ve farkettirme becerisine sahibiz. Bunu pasif bir duruşla da yapabilirsiniz. İlla çatışmaya gerek yoktur. Jestler, mimikler, bakışlar, beden duruşu ile karşınızdaki kişiye eksik olduğunu, sizin için yetersiz olduğunu hissettirebilirsiniz. Kavga ve tartışmalarda geçmiş olayları gündeme getirerek yüzüne vurabilir, genellemeler yaparak aşağılayabilirsiniz. Sağlıksız ilişkilerde çatışmalar genellikle bu tarza sahiptir. Görmezden gelme, küsme, bağırma, terk etme, yatakları ayırma, kök aile problemlerini partnerin yüzüne vurma, geçmiş hataları tekrar hatırlatma gibi stratejiler o anki çatışmayı çözmediği gibi, mevcutta çözüldü sanılan eski çatışmaların da tazelenmesine neden olmaktadır.

Sağlıklı ilişkiler, partnerin hatalarını affedebilme kapasitesine bağlıdır. Bunun içinde çiftlerin aktif dinleyebilme becerisine sahip olmaları önemlidir. Eşinizin  söylediklerini sonuna kadar dinleyebilmek çatışmayı çözmek için olmazsa olmazdır. Çünkü önce anlamalısınız. Sizin kadar eşinizinde bu konuda duyguları, ihtiyaçları ve fikirleri var. Orta yolu bulmak için her iki eşinde neyi en çok önemsediğini bulmak ve bu noktada uzlaşmak için ortak bir strateji yaratmak gerekmektedir. Bunun için çarkıfelek uygulamasını deneyebilirsiniz.

Evlilik canlı bir sistemdir ve değişikliklere maruz kalmaktadır. Her bir değişiklik ailede ve eşlerde stres yaratabilmektedir. İşte bu stres faktörleriyle baş edebilmek için eşlerin sağlıklı iletişim becerilerine sahip olmaları ve bunu evlilikleri boyunca sürdürüp koruyabilmeleri gerekmektedir. Aksi durumda evlilik çatışması ortaya çıkmaktadır.